Buradasınız
Ana Sayfa > Bildiriler > TMMOB KMO: Filtre yetmez, termik santraller kapatılsın!

TMMOB KMO: Filtre yetmez, termik santraller kapatılsın!

TBMM’de AKP ve MHP’nin oyları ile onaylanan termik santrallere filtre takılmasını erteleyen ve 2,5 yıl daha havayı kirletme izni veren yasanın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi ile ilgili sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütleri tarafından kamuoyunu uyaran açıklamalar yapılmaya devam ediliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından söz konusu yasanın veto edilmesinin hemen ardından Ekoloji Birliği konuyla ilgili olarak “veto yetmez, termik santraller kapatılmalıdır” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Veto kararı ile çevre ve insan sağlığı konusunda “duyarlılık” gösterisi yapılırken Kanal İstanbul konusundaki ısrarcı tutumun ise bir çelişki olduğu vurgulayan Ekoloji Birliği, veto kararını samimi ve yeterli bulmayarak, açıklamasında “Veto yetmez, termik santraller kapatılmalıdır! Kanal İstanbul Projesi’nden de vazgeçilmelidir” demişti. Dün de bu konuda bir başka açıklama bu kez de TMMOB tarafından yapıldı. Kimya Mühendisleri Odası (KMO) adına yapılan açıklamada, “veto kararının anlam taşımayacağı, termik santrallerin kapatılması gerektiği” belirtildi.

AKP-MHP oylarıyla kabul edilen Madde 50’nin AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından veto edilmesi ile ilgili Ekoloji Birliği‘nden başka ayrıca TMMOB Kimya Mühendisleri Odası tarafından da bir açıklama yayınlandı. KMO’nun açıklamasında; özel sektöre devredilmesiyle yalnızca kâr için çalışan termik santrallerin kapatılması gerektiği vurgulandı. TMMOB Kimya Mühendisleri Odası’nın konuyla ilgili açıklaması şöyle:.

‘2019 sonuna kadar kirletmeye devam edecekler’

Termik santrallerin çevre mevzuatına uyum için gerekli yatırımları yapmaları getiren muafiyet süresinin uzatılmamasına rağmen bu yatırımların 2019 sonuna kadar yapılmayacağı söylenen açıklamada, “ortada kirletmeye devam edilmesi için yaratılmış fiili bir durum vardır” denildi. Açıklamada termik santraller ile ilgili sorunların santrallerin yönetiminin özel sektöre bırakılmış olması ve özel sektörün yurttaş sağlığını dikkate almamaları gösterildi:

“Geçmişte enerji sektöründe özelleştirilmeler için getirilen gerekçeler arasında, sektörde kamu kaynaklarının yatırım yapmak için yeterli olmadığı, buna karşılık özel sektörün enerji alanına sermaye ve kaliteli yönetimi getireceğine dair savlar yer almıştır. Bugün görüldüğü üzere bu savlar tutmamış olup, birtakım muafiyetler ile özelleştirilen santralların yeni sahiplerine ayrıcalıklar sağlanmış; yapmaları gereken çevre yatırımlarını yapmamaları göz ardı edilerek hem yatırım maliyeti hem de işletme maliyetinden avantaj sağlamalarının yolu açılmış, tüm bunlar yurttaşların sağlığı hiçe sayılarak yapılmak istenmiştir.”

‘Santrallerin kapatılması elektrik arzını tehlikeye sokmaz’

Santrallerin üretime ara vermesinin ülkedeki elektrik arz güvenliğini riske sokacağı yönündeki gerekçelerin doğru olmadığı söylenen açıklamada şu veriler paylaşıldı:

“Türkiye`nin kurulu gücü 90 bin MW` ı aşmış olup, en yüksek talep, yaz aylarında 46 bin MW civarındadır. 2018 yılı rakamlarına göre güvenilir üretim kapasitesi brüt talepten 123 milyar kilowattsaat kadar fazladır. Diğer bir deyişle Türkiye`de kurulu güç fazlalığı  görünmektedir. Kaldı ki, çevre konusunda gerekli yatırımların yapılması yükümlülüğü bugünün konusu olmayıp bu santrallar özelleştirildiğinden beri bilinen bir durumdur. Yetkili makamların zamanında konuyu takip ederek gerekli yatırımların yapılmasını sağlamak yerine, şirketleri önlem almamaya teşvik edercesine sürekli olarak erteleme girişimlerini devreye soktuktan sonra, şimdi kamuoyunun önüne arz güvenliği gerekçesi ile çıkmaları kabul edilemez.”

Açıklamanın devamında söz konusu yatırımların yapılmasının yeterli olmadığına değinildi. Arıtma tesislerinin gerekli kapasitede çalıştırılıp çalıştırılmadığının da denetlenmesi gerektiği ancak denetim konusunda bir boşluğun bulunduğuna dikkat çekildi.

‘Emisyonlarını önlemek neredeyse imkansız’

Çevreye ve insan sağlığına zararlarına rağmen devletten yerli kömür kullanmaları sebebiyle ve kapasite mekanizması adı altında verilen teşviklerden faydalandıkları söylenen santrallerin çevreye verdikleri zarar hakkında TMMOB KMO‘nun açıklamasında ayrıca şu bilgiler de paylaşıldı:

“Partikül madde ve kükürtdioksit kömür santrallarının yıllardır bilinen ve önlem alınması gereken başat kirleticileridir. Ancak kömür santrallarının yarattığı çevre sorunları bunlarla sınırlı değildir. Azot oksitler, cıva gibi ağır metallerin yanı sıra kömür santrallarından çıkan küllerin depolama sahalarının çevresel etkilerinin de izlenmesi gerekmektedir. Sağlık açısından çok daha önemli bir sorun olarak görülen 2,5 mikrondan küçük partiküller ülkemizde yönetmeliklerde ve ölçümlerde dikkate bile alınmamaktadır. Ayrıca, kömür santralları iklim değişikliğinin en önemli nedeni olarak görülen karbondioksit emisyonları açısından da en önemli kaynaklardan biri olup, ülkemizin sera gazı emisyonları konusundaki karnesinin iyi olmadığı da bilinmektedir

Görüleceği üzere bu santraller sadece kükürt oksitler açısından tehlikeli değillerdir.  Azotoksitlerin, ağır metallerin, karbondioksitlerin ve partikül maddelerin emisyonlarını önlemek deyim yerindeyse imkansızdır.”

‘Kömür santralleri kapatılmalı’

Açıklamada, dünyadaki finans kuruluşlarının artık kömür santrallerine kredi vermekten uzaklaştığı, yenilenebilir enerjinin maliyetinin düştüğü belirtilen açıklamada kömür santrallerinin kurtarılmaya çalışılması yerine kapatılmasının ve yenilerinin inşaatının yapılmamasının daha mantıklı olduğu belirtildi. TMMOB KMO tarafından yapılan açıklama şu ifadeler ile sona eriyor:

“Türkiye, 1980`lerde gündeme gelen özelleştirme-piyasa yanlısı politikaların doğrultusunda, her alanda olduğu gibi elektrik sektöründe de planlama kavramından uzaklaşmıştır. İlgili kamu kurumlarındaki teknik birikim yok edilmiş, elektrik alınıp satılan bir meta haline getirilmiş, sektör özel şirketlerin kâr etme beklentisine bırakılmıştır. Dünyada ve ülkemizde bu uygulamaların açmazları, sürdürülemezliği artık açıkça ortaya çıkmaktadır. Genelde enerji, özelde elektrik sektöründe toplum yararını, sosyal adaleti, çevrenin ve insan sağlığının korunmasını öne alan politikaların geliştirilmesi, üretimden nihai tüketime kadar verimliliği arttırarak enerji yoğunluğunu düşüren, uzun vadeli, ancak aşamaları ve ara hedefleri belirlenmiş planlama ve programların yaşama geçirilmesi zorunludur.”

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top