Buradasınız
Ana Sayfa > Haberler > Sonunda bunları da görüyoruz: Çevre Bakanlığı’ndan onaylı ‘sahte yıkım raporları’!

Sonunda bunları da görüyoruz: Çevre Bakanlığı’ndan onaylı ‘sahte yıkım raporları’!

Sonunda Çevre Bakanlığı’ndan onaylı “sahte yıkım raporları” da görür olduk! Muğla’nın Bodrum, Rize’nin İkizdere ilçelerinde yaşanan ibretlik örnekler, durumun bir defaya mahsus olmadığı, dolayısıyla bir yanlışlıkla değil ama kasıtlı yapıldığını gösteriyor. Bu durum ülkemizde sadece doğanın değil, hukukun da katledildiğini bir kez daha ortaya koyarken, acımasız çevre talanının ardında gözü dönmüş bir hukuksuzluk da yattığını yansıtıyor.

Sonunda Çevre Bakanlığı’ndan onaylı “sahte yıkım raporları” da görür olduk! Muğla’nın Bodrum, Rize’nin İkizdere ilçelerinde yaşanan ibretlik örnekler, durumun bir defaya mahsus olmadığı, dolayısıyla bir yanlışlıkla değil ama kasıtlı yapıldığını gösteriyor. Bu durum ülkemizde sadece doğanın değil, hukukun da katledildiğini bir kez daha ortaya koyarken, acımasız çevre talanının ardında gözü dönmüş bir hukuksuzluk da yattığını yansıtıyor.

Yıl: 2010, Yer: Rize İkizdere

Rize İkizdere’de Bakanlık onaylı ‘sahte ÇED raporu’ ile HES projesi

Doğu Karadeniz’de yapımı planlanan Hidroelektrik Santralarla (HES) ilgili konuşan İkizdere Derneği Başkanı, santrallere imkân veren ve Çevre Bakanlığı’ndan onay alan birçok Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun sahte olduğunu söyledi. Rize Gazeteciler ve Muhabirler Derneği’nde bir basın toplantısı düzenleyen Jeoloji Mühendisi Kadem Ekşi, bölgede yapılmakta olan HES’lere karşı başlattıkları hukuk mücadelesini sürdürdüklerini belirterek, HES’ler için hazırlanan ÇED raporlarında hatalar belirlediklerini ve birçoğunun sahte olduğunu ileri sürdü.

‘BAKANLIK ONAYLI SAHTE RAPOR’

Çevre ve Orman Bakanlığı’nca ‘olumlu’ görülen birçok ÇED raporunun sahte olduğunu ileri süren Ekşi, “Selin-1 ve Selin-2 isimlerini taşıyan HES’lerin ÇED raporları sahtedir. Sahtedir diyoruz çünkü mevcut santralin yeri bile projede yanlış işaretlenmiştir. 28 bin metrekare olarak gösterilen atık depolama alanı sadece 2 bin metrekaredir. Bizler ülkesini seven mühendisler olarak sivil toplum kuruluşları olarak bu çevre soykırımına seyirci kalamayız. Böyle bir lüksümüz yok. İlimizde 72 adet HES yapılmak isteniyordu bu sayı 81’e yükselmiş. Bu santraller için yapılacak su iletim tünelleri ile derelerimizin 850 kilometre uzunluğundaki tünellerle yerin altından taşınacak. Kemer köprülerimizin altından derelerimiz değil, gözyaşları akacak” dedi.

Ekşi, bölgede bilinçli olarak planlı bir susuzlaştırma politikası yürütüldüğünü de belirterek, “Bölgemiz susuzlaştırılarak ıssızlaştırılmak isteniyor. Kendi düşüncemi söylüyorum. DSİ bu kullanım ihalelerini 49 yıllığına yaptı. Firmalar enerji üretmek için lisans aldılar. Ancak su kaynakları farklı alanlarda kullanıp kullanmayacakları soru işareti. 850 kilometre tünellerle taşınacak bu suların ilerde farklı noktalara aktarılması, yada depolanarak taşınması mümkündür. Bugün Kuzey Afrika’da su, petrolden daha değerlidir. Dünyanın mineral açısından en zengin sularına sahibiz. Bizden sonraki kuşaklara aktarmak zorunda olduğumuz bu kaynaklarımıza sahip çıkmak zorundayız” diye konuştu.

Rize’deki vadilerde yapımı planlanan Hidroelektrik santral (HES) sayısının son verilen üretim lisansları ile birlikte 81’e yükseldiğini yineleyen Ekşi, bölgenin kanayan yarası HES projelerinin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ciddi sorunlar oluşturmaya devam ettiğine de vurgu yaptı.

SANTRALIN YERİ RAPORDA YANLIŞ

İkizdere Dereköy’de yapımı planlanan Demirkapı HES projesi için açılan davada mahkemenin ‘yürütmeyi durdurma’ ve ‘ÇED raporunun iptali’ yönünde karar verdiğini hatırlatan Ekşi, ÇED raporlarına yönelik yaptıkları itirazın mahkemelerin tespit ettiği üniversitelerden oluşan bilirkişi heyetleri tarafından doğrulandığını söyledi.

Ekşi, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bu projelerin yanlışlığını, gerçekten bilimsel ve teknik içeriğinin noksan olduğunu anayasal zorunluluk olmasına rağmen havza planlaması gerçeğinden uzak bir dayatma ile insanları yok sayarak ortaya konulmasının yanlış olduğunu defalarca söyledik. Mahkemelerde üniversitelerden oluşturduğu bilimsel teknik heyetlerle ÇED raporlarına yönelik itirazlarımızın haklılığını ortaya koymuştur.

Dereköy HES için verilen bilirkişi raporu bütün çıplaklığı ve açıklığı ile şu gerçeği ifade ediyor. Bu ÇED raporları tamamen gerçeği yansıtmıyor ve sahtedir. Sahte ÇED raporlarını mahkeme kararları da belgelemiştir. ÇED raporunda mevcut santral yerini bile yanlış işaretlemişler. ÇED raporunda 28 bin metre kare alan olarak niteledikleri atık alan bile 2 bin metre kare olarak çıkıyor. Mahkeme kararı ile bu gerçekler tescillenmiştir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! İşte bunlar sahte ÇED raporlarıdır. Biz bu gerçeği haykırmayacağız da buradaki dere soykırımlarına ve çevre tahribatlarına onay mı vereceğiz. Biz bunları reddediyoruz.”

O ZAMAN “İYİ Kİ YARGI VAR“DI

Danıştay 14’üncü Dava Dairesi, doğal SİT alanı ilan edildiği duyurulan ancak kapsamı ve derecelerini içeren karar yazısı geçen 1.5 yıllık sürede çıkmadığı için belirsizliğini koruyan İkizdere Vadisi’nde yapımı planlanan Dereköy Regülatörü ve Demirkapı Hidroelektrik Santral projesi için dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verdiği, ‘ÇED olumlu’ raporunu iptal eden yerel mahkeme kararını, itirazı reddederek onadı.

Danıştay, 2012 yılındaki bu kararı ile ayrıca yerel mahkemenin Selin-2 HES projesi için verdiği, ‘ÇED gerekli değildir’ raporunun iptali yönündeki karar için yapılan, ‘yürütmeyi durdurma’ talebini de reddetti.

Yıl: 2020, Yer: Muğla Bodrum

Muğla Bodrum’da Bakanlık onaylı sahte raporla ‘yıkım’ oyunu!

Kentsel dönüşümün bazı fırsatçılar tarafından “sahte raporla” rant alanına dönüştürülmek istendiği ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile valiliğin vatandaştan gelen şikayetlere rağmen suistimali önlemek yerine yasalara aykırı hazırlanan sahte riskli bina raporunu mahkemede savunduğu, buna karşılık mahkemenin verdiği kararla büyük bir kentsel dönüşüm vurgununu önlediği bildirildi. Skandal olay, Çevre Bakanlığı’nın yetkilendirdiği yapı denetim şirketlerinin verdiği riskli yapı ve yıkım raporlarına yönelik kuşkuları da artırdı.

Bodrum’daki 24 blok ve 204 konuttan oluşan bir sitede kentsel dönüşümün sahte raporlarla ranta dönüştürülmesi son anda önlendi. Valilik ve Çevre Bakanlığı ise mahkemede sahte raporu savundu. Yurttaşlar ise Bodrum’un en güzel sahil kenarlarından birinin rant alanına dönüştürülmek istendiği iddiasında bulunuyor.

YIKIM KARARI ALINDI

Kentsel dönüşüm skandalı Muğla’nın Bodrum ilçesinde bulunan Billurkent Sitesi‘nde yaşandı. 24 blok ve 204 bağımsız yazlık konuttan oluşan sitenin mülk sahiplerinden KA-NE İnşaat şirketi, binaların depreme dayanıksız olduğu iddiasıyla kentsel dönüşüme başvurdu. Başvuru üzerine Çevre Bakanlığı’ndan lisanslı Yeni Prizma Yapı Denetim şirketi sitede teknik inceleme yaptı ve 15 Şubat 2017 tarihli raporunda sitenin riskli yapı olduğunu bildirdi. Rapor doğrultusunda tapuya şerh konuldu ve yıkım kararı alındı.

Evlerini yıktılar: 25 yığma binadan sadece birinde inceleme yapıp sahte raporla yıkım kararı aldırdılar.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ‘RANT’ İÇİN Mİ, ‘HALK’ İÇİN Mİ?

Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre, Bakanlık ve Valilikten umduğunu bulamayan yurttaşlar çevreyi korumak için yargıya başvurmak zorunda kaldı. KA-NE şirketinin kentsel dönüşümü fırsat bilip sitedeki binaların yerine lüks tesisler yaparak rant sağlayacağını, kendilerinin ise mağdur olacaklarını düşünen diğer mülk sahipleri “riskli yapı” raporuna itiraz etti. İtirazı inceleyen Muğla Valiliği, yapı şirketini haklı bulup itirazı reddetti ve yıkımın tamamlanması için ilgili kurumlara yazı yazdı. Evlerini terk etmek zorunda kalan vatandaşlar Çevre Bakanlığı’na da itirazda bulundu. Ancak bakanlık da vatandaş yerine rapora inanmayı tercih etti.

YİNE “İYİ Kİ YARGI VAR” (!)

Bakanlık ve valilikten ümidini kesen vatandaşlar sonunda mahkemeye başvurdu. Davayı yürüten Muğla 2. İdare Mahkemesi, valilik ve bakanlıktan görüş istedi. Valilik ve bakanlık, davanın zamanında açılmadığı itirazında bulunup, yapılan işlem ve hazırlanan raporların da yasalara uygun olduğunu savundu. Mahkeme bunun üzerine bilirkişi oluşturup olayın teknik olarak yeniden incelenmesine karar verdi. Teknik ekip, yaptığı inceleme sonunda bakanlıktan lisanslı yapı denetim şirketinin hazırladığı raporlarda “binaların 4 katlı göründüğü halde gerçekte 2 katlı olduklarını, zemin etütlerinin raporla uyuşmadığı, 25 yığma binadan sadece birinde inceleme yapılıp, 24 binada yapılmış gibi karar alındığı” tespit edildi. Bunun sonucunda mahkeme de raporun ve yıkım kararının yasalara aykırı olduğuna hükmetti. Mahkeme kararı üzerine yıkımı durduran firmanın ise tazminat ödemek yerine, yıkılan konutları eski haline getirmek için sahiplerinden para istediği belirtiliyor.

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top