Buradasınız
Ana Sayfa > Ekoloji > Prof. Dr. Ercan ‘Acele Kamulaştırma’yı Değerlendirdi: Devlet Olarak El Koy, Şirket Olarak İşlet

Prof. Dr. Ercan ‘Acele Kamulaştırma’yı Değerlendirdi: Devlet Olarak El Koy, Şirket Olarak İşlet

Prof. Fuat Ercan, ‘acele kamulaştırma’ adı altında yapılanın “Devletin kamu yararı adını kullanarak, insanların mülkiyet hakları üzerine, sermaye lehine çökmesi” olduğunu belirtti.

AKP iktidarının sık aralıklarla gerçekleştirdiği acele kamulaştırma kararları, servet transferi aracına döndü. Resmi Gazete’de oldukça sık aralıklarla acele kamulaştırma kararlarıyla karşılaşılırken, kararların gerekçesi ise ‘enerji’ oluyor. ‘Yenilenebilir enerji kaynakları’ denilen RES ve HES’ler, ya da yakın zamanda İliç gibi bir katliama yol açmış madenler… Ya da Meclis gündeminde duran maden torbası…

Acele kamulaştırmalarla AKP iktidarı kaynakların talanını kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor. Bu ‘kullanışlı aracı’ Prof. Dr. Fuat Ercan Evrensel’den Nisa Sude Demirel ile konuştu. Ercan özellikle deprem bölgesini hedef alan rezerv alan uygulamasını da hatırlatarak bu uygulamaların Türkiye’de kapitalizmin içinden geçtiği dönemi göz önünde bulundurarak, bir bütün halinde incelenmesinin gerekliliğine dikkat çekti.

KAMU YARARI ADI ALTINDA ÇÖKME

Son zamanlarda çoğu kanun hükmünde kararnamelerde özellikle enerji alanında alınmış acele kamulaştırma kararlarıyla karşılaşıyoruz. Öncelikle nedir bu acele kamulaştırmalar?

Acele kamulaştırmayla 1939’da çıkan Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’yla beraber karşılaşıyoruz. Bu kanunun birinci maddesinde seferberlik ve savaş hali gibi durumlara dikkat çekiliyor. Sonra Kamulaştırma Kanunu’nda da “Kamu yararının gerektirdiği hallerde” ifadesi geçiyor. Şimdi yasada ilk bakmamız gereken ‘kamu yararı’ kavramı. Eğer bir olağanüstü savaş ve benzeri durumda kamu yararından bahsediliyorsa ilginç bir duruma düşüyoruz. Çünkü genellikle bu yasayı ele alan insanlar kamu yani ‘public’ ile devleti karıştırıyor. Burada algılara oynayan bir dil var.

Ancak ‘kamu yararı’ olarak ifade edilen acele kamulaştırmalarda kamulaştırılmanın nedenine ilişkin genelde ‘x şirketinin faaliyetinden dolayı’ ifadeleri geçiyor. O zaman kamuyla devleti yeniden düşündürmek gerekiyor. Bu kamulaştırmaları acele piyasalaştırma, acele özelleştirme olarak niteleyenler var. Ancak enerji sektörü açısından baktığımızda bu aslında devletin sermaye, kapitalizm mantığı içinde inanılmaz hızlı dönüşmesi demek. Buna da “acele kamulaştırma” değil ama “devletin acele müdahalesi” demek gerekiyor. Bu bir public (kamu) değil, state (devletin), doğrudan siyasi iktidarın uygulaması demek. Devlet sahip olduğu yasal, hukuksal aygıtlarıyla kapitalizmin temel belirleyicisi olan mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde bulunuyor. O nedenle de bu bir ‘özelleştirme, piyasalaştırma’ değil. Bu devletin varlığıyla mülkiyet üzerindeki doğrudan müdahale. Kamu yararı adını kullanarak insanların mülkiyet hakları üzerindeki çökme diyebilirim.

“TARİHTE AZ RASTLANAN ACELE KAMULAŞTIRMALAR YAĞMUR GİBİ YAĞIYOR”

Peki son zamanlarda bu acele kamulaştırmalar neden bu kadar arttı?

Son zamanlarda cumhurbaşkanı kararlarının birçoğu acele kamulaştırma içeriyor. Baktığımızda Türkiye tarihinde aslında çok az kullanılan bu acele kamulaştırmalar, özellikle AKP iktidarının 2008-2009 yıllarından sonra acele kamulaştırma kararları yağmur gibi yağmaya başlıyor. Son döneme baktığımızda özellikle 2007’de 7 taneyken 2011’de 23’e çıkıyor. Zaten 2020’lerde neredeyse her çıkan kararda bunlar gündeme geliyor. Bu acele kamulaştırmalara da birkaç örnek verelim: Bingöl’de kurulacak 7 HES’e yardımcı kaynak, Çanakkale ve Balıkesir’de rüzgar enerji santrali… Yani daha yoğun şekilde enerji içeren ya da altyapı yatırımlarına yönelik oluyor. Ama genellikle enerji alanlarında acele kamulaştırmaya geçiliyor. Sorunun cevabı da bizi bu ikinci konuya götürüyor. 1930’larda çıkıp ’78’de hızlandırılan sonra AKP iktidarının otoriterleşmesi döneminde hızlanan bu acele kamulaştırmanın enerji ağırlıklı olma meselesi.

“ÇIKMAZDAKİ BİR İKTİDAR İÇİN ENERJİ ÇOK ÖNEMLİ”

Neden bu acele kamulaştırma kararlarının içerisinde yoğunluklu olarak HES, RES gibi enerji kaynakları ya da enerji dağıtımı güzergahları var?

Çok basit bir ifadeyle şu: AKP iktidarı ya da dünyada herhangi bir kapitalizmin açmazları içinde olan siyasi iktidar için, bütün kapitalist toplumun sermaye birikiminin üretimini sağlayan girdilerden en önemlilerinden birisi enerji. Enerji inanılmaz önemli bir şey ve aslında enerji ifadesine baktığımızda enerji eski Yunan’da zaten ‘çalışma, iş’ anlamına gelir.

Bugünlerde AKP iktidarı için her ne kadar ‘inşaata dayalı birikim’ dense bile aslında esas yoğunlaştığı iki tane enerji kaynağı var. Biri işçilerin enerjisi, emek gücünün yarattığı enerji. Diğeri ise sanayileşmenin doğrudan sonucu olan makineleşme ile birlikte gelen makinelerde ve diğer bütün üretim süreçlerinde kullanılan enerji. Örneğin Dersim’deki bir baraj öncesi ihale çıkışında şöyle bir ifade kullanılmıştı, Türkiye gibi büyüme üzerinden GSYH büyümesi üzerinden yürüten bir ekonomi için şu söylenmişti: Türkiye’de yüzde 4’lük bir büyüme, yüzde sekizlik bir enerji kaynağına ihtiyaç duyuyor.

Çünkü aslında kapitalizm, sanayileşme -ki buna ben ulus-devlet destekli endüstriye dayalı birikim diyorum- AKP iktidarı da olabildiği kadar bu iki enerji üzerinden yasalarını, kurallarını ve kuralsızlıklarını koyuyor. Yerin altını üstüne getirecek şekilde enerji kaynaklarını kullanıyor.

“SERMAYE BİRİKİMİ ARTTIKÇA ENERJİ İHTİYACI ARTIYOR”

Peki bugün AKP’nin enerji politikaları ve özellikle acele kamulaştırmalar bu enerji ihtiyacı hakkında bize ne söylüyor?

Birinci bakış noktamız şu olmalı, demek ki Türkiye’de kapitalizmin sanayileşme ve sermaye birikimi hızlandıkça enerjiye olan talep artıyor. O yüzden enerji konusu, enerji piyasası yasası gibi, işte yenilenebilir enerji gibi, nükleer santral gibi alanlarda AKP iktidarı olmasa bile herhangi bir kapitalist işleyiş içindeki iktidarın zorunlu olarak -üretimin ve dolayısıyla tüketimin devamlılığı için- hem emek gücüne hem de doğayı dönüştürerek, tahrip ederek elde edilen enerjiye ihtiyacı var.

Aslında bir taraftan son dönem çıkan bu acele kamulaştırma kararları Türkiye’de enerji üzerinden bir gelişmenin de ipuçlarını veriyor. Genellikle biz ‘Finansa dayalı büyüme, inşaata dayalı büyüme’ deriz. Ama Türkiye’de enerjinin çok önemli kısmı endüstride kullanılır. Bu aslında Türkiye’de kapitalizmin enerjiyle kurduğu ilişkinin belirli boyuta ulaştığını gösteriyor. Bir defasında EÜAŞ’ın başındaki vatandaş şunu söylemişti ‘Ben iş dünyasına sesleniyorum, bakın burada muazzam kaynaklar var gelin artık enerjiye yatırım yapın.’

DEVLET YETKİSİYLE EL KOYUP, ŞİRKET KULLANIMINA AÇIYOR

Dünyada ve dolayısıyla Türkiye’de kapitalizm belirli bir hızla büyüme gerçekleştirdiğinde enerjiye olan talep artınca enerjinin kendisi de metalaşma sürecine çekiliyor ve metalaşma sürecine çekildiği için özellikle bu son dönemde acele kamulaştırmalara baktığımızda enerjinin üretimi ve dolaşıma sokulmasındaki alanları görüyoruz. Yani bugün sadece enerjinin üretildiği madenler, HES’ler değil; taşıma hatlarının geçtiği yerlerin de devlet tarafından sermaye için, ittifakla geçtiği alanları kamulaştırması gerekiyor.

Bu kamulaştırma sürecine baktığımızda kendilerinin de söylediği gibi enerji alanının sermaye birikim sürecinin içine çekilmesi, diğer adıyla enerji piyasasının oluşturulma sürecinde enerji üretimi ve dağıtımının 4 ve 5 ayrı boyutta ele alınmasıyla birlikte tabii ki sermaye gruplarını, şirketleri gündeme getiriyor. Bu sefer de ‘acele kamulaştırma’ diye enerji alanında yapılan işlere baktığımızda genellikle şunu görüyoruz: Siyasi iktidar enerji üretimi için gerekli taşınmaz mülkiyetleri şirket adına önce devlet yetkisini kullanıp, sonra yine şirket adına onu yeniden şirketin kullanımına açıyor.


Nisa Sude Demirel / Evrensel

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top