Buradasınız
Ana Sayfa > Bildiriler > MUÇEP: Yaşam Hakkı Kaç Altın Eder?

MUÇEP: Yaşam Hakkı Kaç Altın Eder?

MUÇEP, Çöpler Altın Madeni’nde göz göre göre gelen felaketin boyutunun yalnızca yaşamını yitiren emekçilerle sınırlı olmadığını belirterek, “Emeğin sermaye için sömürülmediği, doğanın refah vaadiyle kurban edilmediği bir düzen acil, gerekli ve mümkün” açıklamasında bulundu.

MUÇEP’in çağrısıyla Erzincan İliç’teki altın madeninde yaşanan toprak kayması ile ilgili emek ve demokrasi örgütlerinin katıldığı bir basın açıklaması yapıldı. Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), Erzincan İliç Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen göçük hakkında Perşembe günü Muğla Sınırsızlık Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı MUÇEP üyesi Halime Şaman okudu.

MUÇEP’in çağrısıyla Erzincan İliç’teki altın madeninde yaşanan toprak kayması ile ilgili emek ve demokrasi örgütlerinin katıldığı bir basın açıklaması yapıldı. Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin 2010 yılından beri altın üretimi yaptığı Çöpler Maden Sahası’nda istiflenen toprağın kayması sonucu dokuz işçi kaybolmuştu.

Muğla’nın Menteşe ilçesinde bulunan Sınırsızlık Meydanı’nda, dün (15 Şubat) saat 18.00’de Muğla Çevre Platformu’nun (MUÇEP) çağrısıyla maden sahasındaki toprak kaymasıyla ilgili emek ve demokrasi örgütlerinin katıldığı bir basın açıklaması yapıldı.

“13 Şubat günü Erzincan İliç’te milyonlarca metreküp siyanürlü yığın liçi, niceliğin, kaç kişi olduklarının bir önemi olmaksızın emekçilerin yaşam hakkını elinden aldı. Herkes hatırlasın isteriz: Soma, Bursa, Zonguldak ve onlarca maden sahasında, tedbiri maliyetli bulan açgözlü işverenler ve çeşitli kademelerde onay verenler yüzünden katledilenler de o yığının altında kaldı” cümleleriyle başlayan açıklamada göz göre göre gelen felaketin boyutunun yalnızca yaşamını yitiren emekçilerle sınırlı olmadığı vurgulandı.

“SİYANÜRLÜ YIĞIN LİÇİ EMEKÇİLERİN YAŞAM HAKKINI ELİNDEN ALDI”

Açıklamada, “Yaşam hakkı kaç altın eder?” sorusu sorularak, 13 Şubat’ta İliç ilçesinde milyonlarca metreküp siyanürlü yığın liçinin emekçilerin yaşam hakkını elinden aldığı dile getirildi.

Herkesin hatırlaması için çağrı yapılan açıklamada, “Soma, Bursa, Zonguldak ve onlarca maden sahasında, tedbiri maliyetli bulan açgözlü işverenler ve çeşitli kademelerde onay verenler yüzünden katledilenler de o yığının altında kaldı” sözlerine yer verildi.

Açıklamada, göz göre göre gelen felaketin boyutunun yalnızca yaşamını yitiren emekçilerle sınırlı kalmadığı belirtilerek, “Fırat’a ve tüm havzaya doğru ilerleyen siyanürlü liçin sebep olacağı ekolojik tahribat ölümcül boyutta” ifadeleri kullanıldı.

“İLİÇ’TEKİ ALTIN MADENİ BİR EKOKIRIM SUÇ MAHALLİ HALİNE GELMİŞTİR”

İliç’teki altın madeninin bir ekokırım suç mahalli haline geldiği vurgulanan açıklamada, “Karşı karşıya olunan ekokırım İliç’ten Basra Körfezi’ne erişen devasa bir alandır” denilerek, şu sözler dile getirildi:

“Söz konusu bölge ve aslında hepimiz yeraltı ve yerüstü sularının, toprağın zehirlenmesi, hidrojen siyanürün buharlaşarak havaya karışmasıyla, adeta kimyasal silaha dönüşmesi sonucu çoklu ölüm, kalıcı hasar gibi telafisi mümkün olmayan dehşet verici sonuçlarla yüz yüzeyiz.”

Açıklamada; geçmiş deneyimlerden, tarihten ders çıkarmamaktaki ısrarı anlamanın mümkün olmadığı belirtilerek, “Eşme’de siyanürle altın çıkartılmaya başlanmasının ardından, yaklaşık bin kişinin siyanürden zehirlendiği hala hafızalarımızda” ifadeleri kullanıldı.

“İLİÇ’TE YAŞADIĞIMIZ NEYDİ?”

İliç’te yaşananın ne olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Yıllar, aylar, günler hatta saatler öncesine kadar yapılan tüm uyarı ve itirazlara karşın, kapasite fazlası depolanmış, kimyasal ve siyanür atıklı toprak mı kaydı?” sorusu soruldu.

Açıklamada; yıllardır Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı ilgili meslek örgütlerinin, baroların, tabipler birliğinin ve ekoloji örgütlerinin altın madeniyle ilgili defalarca, somut verilerle uyarı ile durdurma çağrısı yaptığı dile getirildi.

“MADENİN ÇEVREYE VERDİĞİ ZARARDAN ÖTÜRÜ MÜHÜRLENDİĞİ SÖYLENDİ”

Ayrıca açıklamada; eski Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yaptığı açıklamadan bahsedilerek, “Eski Bakan Murat Kurum, yaptığı açıklamada madenin 135 defa denetlendiğini, çevreye verdiği zarardan ötürü mühürlendiğini söyledi” sözlerine yer verildi.

Denetim raporlarının ve mühürleme sonrası yeniden faaliyete izin verilme gerekçesinin kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılması talep edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Çevreye ve doğaya verdiği zarar bakanlıkça da tespit edilmiş olmasına karşın, şirketin tedbir sözlerine güvenmek mi tercih edilmiştir? Şirketin söz ve vaatleri, öbür tüm uyarı ve itirazların üstünde mi tutulmuştur? Bakanlık bir kamu kurumu ise, buradaki kamu yararı nerededir?”

“MADEN KANUNU NEDEN 21 DEFA DEĞİŞTİ?”

Maden Kanunu’nun 21 defa değişme nedeni sorulan açıklamada, “Neden yapılan bütün değişiklikler doğal kaynakların daha iyi korunması ve madencilik faaliyetlerinin kısıtlanması, denetlenmesi yerine, ruhsatların daha kolay ve keyfî bir şekilde dağıtılmasına yol açtı?” denildi.

Açıklamada, 6 Şubat’ta meydana gelen deprem hatırlatılarak, “Tıpkı 6 Şubat depreminde olduğu gibi siyanür dolu atığın altında da iktidarı belirleyen ve iktidarın belirlediği sermaye ile onun siyasi aktörleri de kaldı” ifadeleri kullanıldı.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın yayımladığı 12. Kalkınma Planı’na da değinen Şaman, bu planda karar verici pozisyonundaki kişilerin madencilik faaliyetlerinden elde edilecek geliri 5 kat artırmayı hedeflediğini ve ekolojik dengeyi gözetmeye ilişkin ifadelerin ise net olmayan ve cılız bir şekilde kaldığını aktardı.

“İKTİDAR MADEN İŞLETMECİLERİNE DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ VADETMİŞTİR”

Açıklamada, Çat ilçesinde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu istenmediğine değinilerek, “Siyasi iktidarın maden işletmecilerine öylesine dikensiz gül bahçesi vadetmiştir ki Çat ilçesinde maden aramak için ÇED raporuna bile gerek duymama cüreti göstermişlerdir” denildi.

Yaşanan olayın malumun ilamından öte olmadığı dile getirilen açıklamada, “Türkiye’de ÇED süreçleri çevresel etkinin gerçekçi değerlendirilmesi değil adeta proje değerlemesi şeklinde yapılıyor” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada; raporların kopyala yapıştır yapıldığı, izinler ve onayların kolayca çıktığı, sürecin oldubittiye getirilmeye çalışıldığı belirtilerek, şu sözlere yer verildi:

“Ülkenin dört bir yanında idare mahkemeleri ve Danıştay ÇED davalarıyla dolu. Bunların çok büyük oranda kazanılıyor olmasından Bakanlık kendine ders çıkarmak şöyle dursun, etraftan dolanıp yine onay vermek peşinde koşuyor. İliç’teki durum yüzlercesinden biri ne yazık ki!”

“YAŞAM HAKKI TARTIŞMAYA AÇIK OLABİLİRMİŞ GİBİ ELE ALINIYOR”

Açıklamada, doğayı alınır satılır bir meta olarak gören şirket sahipleri tarafından kurumların koridorlarının aşındırıldığı dile getirilerek, “Yaşam hakkı ise tartışmaya açık olabilirmiş gibi ele alınıyor” ifadeleri kullanıldı.

İliç ve altın özelinde çok net bir veri paylaşmak istedikleri belirtilen açıklamada, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın kendi sitesinde de bu bilgi mevcut. Altın kullanımına sektörel olarak baktığımızda, mücevheratın yüzde 47 gibi oldukça büyük bir alanı kapladığını görüyoruz” denildi.

Açıklamada, merkez bankalarının depolarında bekleyen külçelerin ve altın paraların bunu takip ettiğine değinilerek, şu ifadelere yer verildi:

“Bunların toplamı yüzde 90’ı buluyor. Başka bir deyişle hiçbir hayati gereği ve gerekçesi olmayan nesneler için insanların ve doğanın yaşam hakkı elinden alınıyor, bin bir çeşit sömürü içinde madencilik yapılmaya çalışıyor.”

“BAŞKASININ HAYATI, DOĞANIN HAKLARI İÇİN MÜCADELE ETMEK ONURLU YAŞAM BİÇİMİ”

Ayrıca açıklamada, “Bizler için başkasının hayatı da doğanın hakları da, kendi hayatlarımızdan gayrı değil ve onlar için mücadele etmek ise en onurlu yaşam biçimi” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada; ekmeğini siyanürden kazanmak zorunda kalan emekçiden, kimyasallar yüzünden kırıma uğramış her yaşamın acısını en derinden duydukları dile getirilerek, “Eksik bırakılan her nefesle soluksuz kalıyoruz” sözlerine yer verildi.

Suçluların dışarıda elini kolunu sallayarak gezdiğine, yaşamını hak savunmasına adamış Sedat Cezayirlioğlu’nun ise gözaltında tutulduğuna değinilen açıklamada, şu ifadeler dile getirildi:

“Bu felaketten ders çıkarılmadığının, halkın karşısında durup sermayenin koruması olmakta ısrarın açık göstergesidir. Sedat Cezayirlioğlu derhal serbest bırakılmalıdır.”

“SİYANÜR LİÇLİ MADENCİLİK DERHAL YASAKLANMALIDIR”

Açıklamada; Öfkelerinin, acının büyük olduğu belirtilerek, “Bu nedenle gecikmesizin suça ortak olan tüm kamu görevlileri ve şirket yetkilileri hakkında soruşturma açılmasını ve yurtdışına çıkış yasağı getirilmesini talep ediyoruz. Siyanür liçli madencilik derhal yasaklanmalıdır” denildi.

Maden sahasının denetime açılması, sürecin kamuoyuyla paylaşılması gerekildiği vurgulanarak, “Ekokırım şuç mahalli bağımsız gözlemcilerin denetimine açılmalı,  delillerin karartılmasının önüne geçilmeli, süreç kamuoyuna açık biçimde yürütülmelidir” sözlerine yer verildi.

Açıklamada, emeğin sermaye için sömürülmediği düzenin gerekli ve mümkün olduğu dile getirilerek, “Doğanın refah vaadiyle kurban edilmediği bir düzen acil, gerekli ve mümkün” ifadeleri kullanıldı.

Son olarak açıklamada, “İzleğimiz doğayı korumak ve beraberce barış içinde adil bir yaşam için sermaye egemenliğinden kurtulmak olacak! Dolayısıyla tekrar soruyoruz, yaşamak kaç altın eder?” sözleri dile getirildi.

Şaman konuşmasında hak savunucusu Sedat Cezayirlioğlu’nun gözaltında tutulmasına da şu çarpıcı cümlelerle yer verdi: “Ekmeğini siyanürden kazanmak zorunda kalan emekçiden, kimyasallar yüzünden kırıma uğramış her yaşamın acısını en derinden duyuyoruz. Eksik bırakılan her nefesle soluksuz kalıyoruz. Suçlular dışarıda elini kolunu sallayarak gezerken yaşamını hak savunusuna adamış Sedat Cezayirlioğlu’nun gözaltında tutulması, felaketten ders çıkarılmadığının, halkın karşısında durup sermayenin koruması olmakta ısrarın açık göstergesidir. Sedat Cezayirlioğlu derhal serbest bırakılmalıdır.”

“Öfkemiz, acımız büyük” diyen Şaman, gecikmeksizin hayata geçirilmesini istedikleri taleplerini saydı:

  • Suça ortak olan tüm kamu görevlileri ve şirket yetkilileri hakkında soruşturma açılmasını ve yurtdışına çıkış yasağı getirilmesi
  • Siyanür liçli madenciliğin derhal yasaklanması
  • Ekokırım şuç mahalli bağımsız gözlemcilerin denetimine açılması
  • Delillerin karartılmasının önüne geçilmesi
  • Sürecin kamuoyuna açık biçimde yürütülmesi

Kaynak

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top