Buradasınız
Ana Sayfa > Bilim > Fırat Nehri yanındaki altın madeninde meydana gelen toprak kayması çevreyi nasıl etkileyecek?

Fırat Nehri yanındaki altın madeninde meydana gelen toprak kayması çevreyi nasıl etkileyecek?

Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler altın madenindeki toprak kaymasında 9 işçi toprak altında kaldı. Arama kurturma çalışmaları sürüyor. Uzmanlar madenin yaratacağı çevre tahribatı konusunda endişeli: “Fırat’a karışırsa yaşam biter!”

Aktif bir fay hattı üzerinde, üstelik Fırat Nehri‘ne kuş uçuşu yalnızca 300 metre mesafede bir altın işletmesi… Erzincan‘ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni’nde milyonlarca metrüküp toprak kayması sonrası akla yeniden gelenler bunlar. Şu ana kadar bilinen heyelan altında kalan 9 işçiden 5’inin bir konteynerde, 3’ünün bir araç içinde, birinin ise bir kamyon içinde olduğu yönünde.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın bir diğer açıklaması ise hacmi 10 milyon metreküp olarak hesaplanan kayan kütlenin saniyede 10 metre hızda hareket ettiği yönünde. Bölgedeki olayın ardından geniş çaplı soruşturma başlatıldı. Aralarında maden saha görevlisi ve şirkette yönetici pozisyonunda çalıştığı öğrenilen 7 şüpheli gözaltına alındı.

İliç halkı madene karşı uzun zamandır karşı çıkıyordu ancak felaket göz göre göre geldi. Maden sahasını işleten Anagold madenciliğin işletmesinin yüzde 80’inin sahibi olan Kanada merkezli SSR Madencilik şirketi. Geri kalan yüzde 20’lik hisse ise Çalık Grubu’na ait.

Altın madeni sahasıyla ilgili ikinci  kapasite artışı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onay verdiği ortaya çıktı. Türkiye Barolar Birliği (TBB), 14 Mart 2022’de madenin kapasitesinin ikinci kez artırılmasına itiraz etmişti.

CHP Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz‘ın paylaştığı belgede ikinci kapasite artışı için “ÇED Olumlu Kararı” verildiği öne sürülüyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, olayın ardından resmi Twitter (X) hesabından yaptığı açıklamada özetle “Devletimizin tüm imkanlarıyla sahadayız. (…) Toprak kayması sırasında akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapaklarını kapattırdık” ifadesine yer veriliyor.

Bakanlık, siyanür tehlikesi ile ilgili olarak ise bölgedeki çalışmaların 10 bilim insanıyla birlikte yürütüldüğünü ifade edip şu ana kadar bir kirlilik tespit edilmediğini belirtiyor.

Dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, AK Parti’nin İBB adayı Murat Kurum ise kendini şu sözlerde savunuyor:

“Bakanlığım döneminde söz konusu bu işletmeye verilen ÇED raporunu dile getiriyorlar. Çevre Bakanlığı sadece çevresel etkileri denetler. İşletme; çevreye, doğaya zarar veriyor mu? Vermiyor mu? Buna bakar. Bakanlığımız döneminde, bu işletmenin çevresel etki denetimleri çok sıkı bir şekilde yapıldı. Bu işletmenin çevre mevzuatına uygun iş yapıp yapmadığı, tam 135 kez denetlendi. 21 Haziran 2022’de, işletmeye Çevre Kanunu’ndaki en üst sınırdan idari para cezası verildi”

BU İLK DEĞİL

Türkiye’nin ikinci büyük altın madeninde 2022’de siyanür taşıyan boru hattında arıza oluşmuş, 20 metreküp siyanür sızıntısı oluşmuştu. Maden işletmesinin faaliyetleri geçici süreliğine durdurulmuş, 16 milyon 441 bin TL ceza kesilmişti.

pray
Prof. Dr. Derin Orhon

Çevre Biyoteknolojisi alanındaki bilimsel çalışmaları ile bilinen Prof. Dr. Derin Orhon‘a göre sadece madenin bulunduğu bölgenin haritasına bakmak bile bu işlemlerin yapılmaması gerektiğini anlamak için yeterli.

1991’de kurulan ilk Çevre Bakanlığı bünyesinde danışmanlık görevi üstlenen Profesör Orhon, Türkiye’de Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) ile ilgili kanunu dönemin müsteşarı Refet Demir ve ceza hukuku profesörü Köksal Bayraktar ile birlikte oluşturan isimlerden biri.

Orhon, “O dönemde bu riski taşıyan bütün faaliyetlerin ÇED’e tabii olması esası vardı. ÇED yönetmeliği ilk başta çok dikkatle uygulandı” deyip dün ile bugün arasında bir kıyas yapıyor:

O zamanlar bazı caddelerde yeni bir binanın yapılıp yapılmaması için bile ÇED raporu yazdığımı hatırlarım. Çünkü yeni bina yapılsaydı trafik etkilenecekti, kanalizasyon, su tüketimi etkilenecekti. Bir binanın yapılması için bile ÇED’e başvurulan bir dönemden bir altın madeninin yapılması söz konusu olduğu zaman ‘ÇED yapılmasın’ denebilecek bir dönemden başka bir döneme evrildik. Böyle bir faaliyet söz konusu olduğu zaman eğer ÇED yapılıyorsa buna izin verilmesi korkunç bir işlemdir”

LİÇ YÖNTEMİ NEDİR?

Liç yöntemi nedir?

Erzincan’daki madende diğer altın madenlerinde olduğu gibi “liç” yöntemi kullanılıyor. Madencilikte metal cevherlerini çıkarmak için başvurulan bir uygulama.

Bu yöntem ile birlikte cevher, genellikle siyanür gibi kimyasalların yardımıyla çözündürülerek ayrıştırılıyor. Daha sonra elde edilen çözelti, metalin ayrılması için işleme tesislerine gönderiliyor. Sadece yüzey üstü değil yüzey altı madenlerde de kullanılabiliyor. Bununla beraber siyanür gibi kimyasalların çevresel ve sağlık riskleri nedeniyle çevre düzenlemeleri ve denetimlerle sıkı bir kontrol gerektiriyor.

pray
Prof. Dr. Feyzi Bingöl / Fotoğraf: Elazığ Hakimiyet Gazetesi

Eski Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl‘e göre bölgedeki madende bir liç yığılması söz konusuydu. O da esasen bu malzemenin yığılırken akmaması için önceden çeşitli hesapların yapılması, çeşitli tedbirlerin alınması gerekitiğini söylüyor.

Bu yöntemle alakalı olarak altın çıkarılan madenlerdeki risklere karşı yıllardır uyarılar yapılıyordu. Çünkü siyanür tehlikeli ve zehirli bir kimyasal.

Profesör Bingöl, “Eğer yeteri kadar tedbir almazsanız bu malzeme zaten sıvı bir toprağımsı malzeme ve içerisinde siyanürlü sıvı veriyorsunuz, aşağıya doğru dere boyu akan Fırat Nehri’ne doğru akan malzeme içerisinde çeşitli kimyasallar taşıyor” diyor.

Çevresel etki açısından ise en korkunç olanın malzemenin içindeki bu kimyasalların yeraltı suyu ile teması olduğunu belirtiyor:

Fırat Nehri’ne veya aşağıdaki baraja, ulaşmaması için kapakların kapatıldığı söyleniyor. Ancak zehirli malzemelerin yeraltı suyuna geçmesi en büyük risk. 2021’de de siyanür bulaşması olduğu söyleniyordu. Kayan kütlenin hacminin 10 milyon metreküp olduğu açıklandı. Bu da riski artırıyor. Akan bu malzemenin içerisinde kalan kimyasalların miktarı ne? Bu sorunun da yanıtı önemli. Diyelim bir ton civarında malzemenin içindeki kimyasal kaç miligram veya kaç gram? Bu soruların yanıtı gerekiyor. O bölgede bu malzemenin aşağıya her an kayabileceği düşünülmemiş mi? Neden düşünmedik? Yaklaşık olarak maden sahasında 8-10 dönümlük bir yerdeyken bugün 300 dönümlük bir alana yaydığı söyleniyor. Bunu nasıl geriye alırsınız? Alamazsınız. Eğer doğayla oynarsanız, doğa size her türlü zararı, hasarı verir”

TMMOB: ÇEVRE FELAKETİ

Olayın ardından TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ise Çöpler Altın Madeni işletmesinin Munzur Fay zonu üzerinde bulunduğunu, Türkiye Diri Fay haritasında göründüğünü anımsatı. 

Yayımladıkları kamuoyu bilgilerdirme metninde özetle şu soruları soruyor TMMOB:

“Yığın liç alanları periyodik olarak izlenip kontrol edidi mi? Yığın liç alanlarının etrafına sızdırmazlık bariyerleri ve drenaj sistemleri kuruldu mu? Yığın liç alanlarının altında ve çevresinde yeraltı suyu kalitesini ölçen gözlem kuyuları açıldı mı, liç alanlarının yakınındaki yüzey sularının kalitesi ve akışını izleyen istasyonlar kuruldu mu?”

HALK SAĞLIĞINI NASIL ETKİLER?

Siyanür kullanımı madencilik faaliyetlerinde çevresel ve sağlık risklerine neden oluyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) de konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Çöpler Altın Madeni İşletmesi acilen kapatılarak binlerce ton tehlikeli atığın, liç yığınlarının, pasa dağlarının bilimsel yöntemlerle zararsız hale getirilmesi gerek” ifadelerini kullanmıştı.

Şu anda dünya çapında El Salvador‘un metal madenciliğini yasaklayan ilk ülke olduğu biliniyor. Söz konusu yasak, siyanür ve cıvanın dahil olduğu maden arama, çıkarma ve işleme faaliyetlerini kapsıyor.

Türkiye’de ise siyanürle altın ayrıştırma işlemi 2001’de başlamıştı. Ülke genelinde 19 madende siyanür dahil çeşitli kimyasallarla altın ayrıştırması işlemi yapılıyor. Bu madenlerin bazılarında siyanür sızıntısı veya toprak kayması gibi kazalar daha önce de meydana geldi.

İzmir Bergama’daki Ovacık Altın Madeni‘nde 2002’de siyanür taşıyan boru hattında patlama oldu. Uşak’taki Kışladağ Altın Madeni, İzmir’deki Efem Çukuru Altın Madeni ve Eskişehir’deki Kaymaz Altın Madeni‘nde de benzeri durumlar yaşandı.

Prof. Dr. Derin Orhon, Erzincan’daki söz konusu durumu ise “Bilimsel cinayet” olarak nitelendiriyor:

Böyle tehlikeli konulardaki kararları mühendisliğin bilimin ışığı altında değil de bazı telkinlerle alıyoruz. Bende yarattığı izlenim bu. Yani ‘Buraya bunu yapalım’ deniyor, biz de bunu yaptırıyoruz veya yapıyoruz. Yoksa bunu bilimsel bir gözle değerlendirip de ‘Bu burada olmaz’ diyebilecek kudretimiz yok. Bir su kaynağına birkaç yüz metre mesafede bir faaliyetten söz ediyorsunuz. Bu faaliyette aslında siyanür kullanılmak mecburiyeti var ve bu kullanılan siyanürü de bir havuzda topluyorsunuz. O siyanür havuzda toplanırsa, aylar, yıllar da geçse bile tedricen azalır ama zehirli özelliğini kaybetmez”

Independent Türkçe‘ye konuşan her iki uzman da altın madeni çıkarma işinde başka yöntemlerin de olduğunu ama dünya genelinde neredeyse hiç tercih edilmediğini söylüyor, ölçünün doğa ve/ya insan hayatı değil para olduğunu anımsatarak.

Bu noktada Prof. Dr. Derin Orhon şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Buradan gelecek fayda sadece maddi bir fayda olabilir. Birkaç milyon dolar vs. Bu ölçülebilir. Ancak buradan gelecek riskin, felaketin bir ölçüsü olamaz. Bunun telafisini sağlamak bir can gittiği zaman veya yüzlerce, binlerce, milyonlarca insanın su içmek suretiyle hayatı tehlikeye girecek ise bunun bir ölçüsü olamaz. Veya doğa geri dönmeyecek şekilde talip olursa, bunun bir ölçüsü olamaz. Bu pahabiçilemez bir olaydır. Siyanürle şaka olmaz, doğayla şaka olmaz”

İTÜ’den Şehir ve Bölge Planlama uzmanı Prof. Dr. Handan Türkoğlu ise ortaya çıkan manzarayı “Geri dönülmez doğa tahribatları oluyor. Bu sadece altın madenleri için geçerli değil. HES’ler, nükleer santraller var” tespiti yapıp ranta dikkat çekiyor:

“Yine rant ve para öne çıkıyor. Bilmiyorum bu kadar hoyratça davranmamak gerekiyor doğaya. Bu hoyratlıklar 60’lı, 70’li yıllarda da oldu. Bütün zeytinlikler konutlara dönüştü. Mesela o da çok acı verici bir şeydir. Şimdi geri dönüşemezdi. Yani geri dönüşmesi de dönmesi de son derece zor. Bu konuda da yönetimlerin çok hassas davranmaları lazım. Bence artık ayrı bir Ekoloji Bakanlığı kurmanın vakti geldi. Artık doğayı korumaya çalışan ayrı bir bakanlığın olması lazım” 


Independent

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top