Buradasınız
Ana Sayfa > Bileşen Etkinlikleri > Çamurun izi | Özer Akdemir

Çamurun izi | Özer Akdemir

Geçtiğimiz ay Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneğinde müfettişler teftiş yaptı. Üç gün süren teftişte derneğin bütün evrakları didik didik edildi. Teftiş sonunda “Alındı belgelerinin bazılarında TCK No’larının yazılmasının unutulması, karar defterinde karar No’larının her sene 1’den başlatılmamış olması, online sistemden beyan edilmesi gereken bir meblağın geç beyan edilmesi” gibi nedenlerle Dernek Başkanı Süheyla Doğan’a 51 bin 730 TL idari para cezası kesildi. Bununla da kalınmadı, Doğan hakkında “Alman vakıfları ile iş birliği” gerekçesi ile Edremit Kaymakamlığı tarafından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuldu. Doğan, geçtiğimiz günlerde Küçükkuyu Karakoluna giderek ifade verdi.

DERNEK NEDEN HEDEFTE?

Kaz Dağı’ndaki altın madenine karşı mücadele süreçlerinin içinde olması bir yana, asıl olarak son süreçte Akçay sulak alanının korunması mücadelesindeki çalışmalar derneği hedef tahtasına koymuştu. Sulak alanın doldurularak çiçekçilik organize sanayi bölgesi yapılması, bir kısmına da yüzlerce villa kondurulmasına karşı verilen mücadelenin önemli bir parçasıydı dernek. Doğal olarak milyonlarca liralık bir rantın önünde engel olarak görülüyordu. Hal böyle olunca yerel basından bazı kalemşorlar haber-yorum yazısından öte polis bülteni, iftira manzumesi gibi yazılarla derneği hedef gösterdiler. Aynı yazılarda bölgedeki bir başka ekoloji örgütü BURÇEP de “HDP’yi ziyaret etmek”le suçlandı! 6 milyon oy almış, Meclisin üçüncü büyük partisini ziyaret etmek suçmuş! Tipik AKP-MHP ağzı!..

Ehh, zemin hazırlandığına göre kadim bir iftirayı dolaşıma sokmanın da zamanı gelmiş oldu. Sürecin dönüp dolaşıp yine “Alman vakıfları-dış güçler” iddialarına gelmesinin hiç de sürpriz olmadığını söylemeliyim. Bu iddialar (iftiralar) 2002 yılından, yani Bergama köylülerinin altın madeni karşıtı mücadelesinden bu yana devlet ve şirketler tarafından sıkça gündeme getirildi, getiriliyor. İşe yaradığı için her seferinde kullanılıyor. Kamuoyunun kafasının karıştırılabildiği, mücadelelere karşı “acaba?” sorusunun ortaya bırakıldığı, hiç değilse iftira atılan kişi ve kurumların psikolojik baskı altına alınarak geri adım attırılabildiği onlarca kez denendi çünkü. Çoğunda da istediklerini aldılar. “Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler oldu”, çamur attılar izi kaldı!..

Çevre-ekoloji mücadeleleri ise devlet destekli bu karalama kampanyası karşısında kendilerini anlatmakta büyük oranda yetersiz kaldılar. Bu iftiralarla çizilen çemberin dışına çıkmamak için kendilerine güvenli bir alan belirleyip o sınırlar içerisinde davrandılar. Yurt dışındaki emek-ekoloji mücadeleleri, partiler, çeşitli örgütlerle dayanışma konusunda hep çekimser oldular ya da yoğurdu üfleyerek yemek durumunda kaldılar.

İFTİRANIN KÖKENİ

Bu iftiralar birçok çevre-ekoloji örgütü gibi Kazdağları Koruma Derneği’nin başına da ilk kez gelmedi aslında. Geçtiğimiz yıllarda da, altın madeni karşıtı mücadelenin yükseldiği dönemde derneğin AB projeleri gündeme getirilerek yine “dış güçler” iftirası dolaşıma sokulmuştu. Aynı iftiralar Artvin Cerattepe, Ordu Fatsa altın madeni ya da Mersin Akkuyu Nükleer Santrali karşıtı mücadeleleri ve onlarca başka çevre direnişi için de gündeme getirildi.

Bu dış güçler -Alman vakıfları yalanı o kadar kullanışlı bir aparat oldu ki şirketler-devlet kurumları her sıkıştıklarında ya da herhangi bir kişi-kurumu gözden düşürmek için algı çalışması yaptıklarında bu iddiaları hemen bir koz olarak ileri sürdüler.

Bu iftiranın çok işe yarayacağı daha ilk atıldığı günlerde bile biliniyordu desem abartıyor diye düşünebilirsiniz. Değil oysa…

Milliyet gazetesi kupürü

YILLAR ÖNCESİNDEN BİR TANIKLIK

Birkaç gün önce Bergama Eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın telefonla aradı. Siyasetçi kimliğinden öte önemli bir yazar ve aydındır bana göre. Yıllardır iletişimimiz devam eder. Taşkın bana Bergama köylülerine bu Alman casusluğu iftirasının atıldığı ilk günlerden bir belge gönderdi. Kendisi de Bergama köylü hareketinin önderlerinden birisi olarak “Legal Alman Casusluğu” suçlaması (saçmalığı) ile DGM’de yargılanıp beraat edenlerden birisiydi.

Gönderdiği belge, altın madeni tarafından köylülerle ilişkileri düzeltmek için işe alınan ancak halka yalan söylendiğini gördükten sonra “Midesi kaldırmayıp” istifa eden Nurettin Turgut adlı eski bir maden çalışanının mahkemede yaptığı tanıklıktı. Turgut, “Bergama köylülerinin arkasında Alman vakıfları vardı” iddialarını yazdığı kitapla ilk ortaya atan Dr. Necip Halbemitoğlu’nun kitabının maden tarafından finanse edildiği, dağıtımının şirket tarafından yapıldığı, hatta Hablemitoğlu’na bir miktar para verildiğini söyleyen madenin Eski Halkla İlişkiler Müdürü Hasan Gökvardar’a karşı açılan davada Gökvardar lehine tanıklık yapmıştı.

Bergama köylüleri | Fotoğraf:Özer Akdemir / Evrensel

‘MADEN KARŞITLARININ BAŞI DERTTEN KURTULMAYACAK’

17.12.2004 tarihli tanıklığında Nurettin Turgut, Hablemitoğlu’nun yazdığı kitapla ilgili şunları anlatıyordu; “Genel Müdür İsmet Sivrioğlu, Halkla İlişkiler Müdürü Hayri Öğüt ve Müdür Orhan Güçkan da dahil benim de bulunduğum bir toplantı sırasında ve yine şirket içerisinde yapılan çeşitli konuşmalarda söz konusu kitabın yayımlanacağını ve ‘Bu kitabın yayımlanmasından sonra şirkete kimse zarar veremeyecek ve şirkete karşı olanların da başları dertten kurtulmayacak’ şeklinde sözler söylendiğini hatırlıyorum. Bu sözlerin ilk söylenmeye başlanmasından yaklaşık 2 ay sonra Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası adlı kitaptan 6 koli halinde şirkete geldi. İçerisinde toplam 500-600 adet kitap bulunduğunu tahmin ediyorum… Kitabı okuduktan sonra N. Hablemitoğlu’nun ne kadar çok şey bildiğini öğrenince şaşırarak İsmet Bey’e sordum. ‘Bu bilgileri kendisine Hasan Bey’le biz verdik. Kendisi bizzat şirkete geldi 2 saate yakın Hasan Gökvardar’la konuştular… Kitap şirket tarafından üzerine bizzat şeritlere isimler yazılmak suretiyle kamu kurum ve kuruluşlarına, siyasi kuruluşlara ve yöneticilerine gönderilmiştir”.

Hakikaten, bu kitap çıktıktan ve yaygın biçimde dağıtıldıktan sonra büyük bir sansasyon yarattı. O güne kadar Bergama köylülerine sempati ile bakan halkın kafasında bir ‘acaba?’ yaratıldı. Gazeteler, TV’ler günlerce bu iddiaları tartıştı. DGM kitaptaki iddialarla ilgili Bergama mücadelesinin önde gelen isimleri ve Alman vakfı yöneticilerine “Legal Alman Casusluğu” suçlamasıyla dava açtı. Daha sonradan sahte bilgi ve belgelerle yazıldığı anlaşılan[1] kitaptaki iddiaların gündeme getirileceği DGM’deki ilk duruşmadan 8 gün önce bu iddiaları gündeme getiren Kitabın Yazarı Necip Hablemitoğlu öldürüldü! Suikast hâlâ ‘faili meçhul’. Öte yandan, yazarı öldürülen, kitaptaki iddialar o günden bu yana tartışılamadı doğru düzgün. Yazarı katledilen kitap için bu iddiaları tartışmak tabu gibi görüldü. Yalan üzerine ortaya konan iddialar ise o günden bu yana ilk günkü gibi işlevini yerine getiriyor…

Dün Bergama, Artvin, Mersin’deki çevre direnişlerine, bugün Kaz Dağı mücadelesine atılan iftiraların bu kadar gündeme getirilmesi ve her seferinde işe yaramasının temelinde bu iftiraların/iddiaların gücünden çok ekoloji mücadelelerinin bu oyunu yeterince teşhir edememesi ve bunlara karşı cesaretle karşı çıkmaması yatıyor.

[*] Bkz: Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Evrensel Basım Yayın, 2011

Evrensel

Özer Akdemir
Evrensel Gazetesi yazarı. 1969 Nevşehir Hacıbektaş'ta doğdu. 1998 yılında Evrensel Gazetesi ile başladığı gazeteciliğe halen gazetenin İzmir temsilcilisi olarak devam ediyor. Hayat TV'de Çepeçevre Yaşam programlarının yapım ve sunuculuğu yanı sıra, Anadolu’nun Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt, Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin, Doğa ve Direniş Öyküleri adlı kitapları bulunuyor. EGEÇEP Yürütme Kurulu ve çeşitli komisyonlar ile Ekoloji Birliği'nde Koordinasyon Kurulu ve Yürütme Kurulu'nda da görev yapmıştır.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top