Buradasınız
Ana Sayfa > Ekoloji > Türkiye için kurak günler kapıda! | Özer Akdemir

Türkiye için kurak günler kapıda! | Özer Akdemir

Bilimsel bir araştırmaya göre bu yüzyılın sonunda ülkemizin yüzde 30’u kurak ve yarı kurak olacak!

Gün geçmiyor ki küresel ısınmanın etkilerine dair olumsuz yeni bir bilgi ve haber almayalım. Adım adım sürüklendiğimiz felaketin “Geliyorum” diyen haberlerini her gün televizyonlarda, sosyal medyada takip ediyoruz. Aşırı iklim olayları denilen ve sayıları da günbegün artan aşırı yağış, hortum, buzulların erimesi sonrası yükselen deniz seviyesi, sürekli rekor tazeleyen dünya sıcaklık ortalamaları…

İklim değişikliğinin Türkiye’ye etkileri ile ilgili yapılan bir araştırmanın sonuçları ülkemizi nasıl kurak bir geleceğin beklediğine dair veriler sunuyor. Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı’nın çalışmasına göre, tüm ülkede nemli koşullar azalırken, yarı kurak veya kurak koşullara doğru kayma yaşanacak.

TÜRKİYE’NİN ÜÇTE BİRİ KURAK-YARI KURAK OLABİLİR

Araştırmaya göre Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’nda kuraklıkların sıklığında ve şiddetinde artış öngörülüyor. Azalan yağışlar ve yükselen sıcaklıklar, kuraklık konusunda dünyanın en riskli bölgelerinden biri olarak tarif edilen Akdeniz Havzası’nda, yarı kurak veya kurak koşullara doğru kayma yaşanmasına neden oluyor. Araştırmada iyimser, orta ve kötümser iklim değişikliği senaryoları doğrultusunda, Türkiye’deki kuraklık koşullarının kısa (2011-2040), orta (2041-2070) ve uzun (2071-2100) vadede ne şekilde değişeceği değerlendirilmiş. Buna göre 2041 yılından sonra kurak iklim koşulları tüm Türkiye’de artacak. Bu yüzyıl sonunda karbondioksit salımlarının iki katına çıktığı ve ortalama sıcaklıkların 3.6 derece yükseldiği orta iyimserlikteki iklim değişikliği senaryosuna göre aynı süre zarfında, kurak ve yarı-kurak alanlar Türkiye’nin yüzde 30’undan fazlasını kaplayacak. Araştırmaya göre, kuraklık artışı en fazla Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz’in bazı bölümlerinde yaşanacak. Doğu Anadolu ve Ege Bölgesi’nin iç kesimlerinin de ciddi şekilde etkileneceği hesaplanıyor.

İYİMSER SENARYODA BİLE…

Yağış, sıcaklık, akış, toprak nemi ve yer altı su seviyesi gibi çeşitli değişkenler kullanılarak hesaplanan üç farklı kuraklık indisi de benzer bir eğilime işaret ediyor: İçinde bulunduğumuz yüzyıl boyunca Türkiye’de nemli alanlar azalırken, kurak ve yarı-kurak alanlar artacak. Ülkemizin yüzde 42’si ‘nemli’ iken, yüzde 8’inin ‘çok kurak’ olarak değerlendiren indise göre daha çok Orta ve Güneydoğu Anadolu’da yer alan kurak alanlarda iklim değişikliği nedeniyle artış olacak. Küresel ısınmaya sebep olan sera gazı salımlarında büyük azalma öngören ve 2050 yılında net sıfır emisyon hedefine ulaşılacağı varsayımıyla hareket edilen iyimser senaryoda dahi (Ki bunun olanaksız olduğu birçok kez ifade edildi), kurak alanların yaklaşık yüzde 4 oranında artacağı öngörülüyor. Salımların mevcut düzeyde devam ettiği kötümser senaryoda ise, yüzyıl sonuna doğru, ‘çok kurak’ alanların ülkenin yüzde 15’ini kapsayacağı hesaplanıyor. Bu senaryoya göre, içinde bulunduğumuz yüzyıl boyunca, Türkiye’de nemli alanlar giderek azalacak. Bu azalmadan en çok etkilenen bölgeler, Marmara ve Doğu Anadolu olacak. Ülkenin kuzey kıyıları ve Doğu Anadolu’nun bazı yaylaları haricinde ise, nemli iklim tipine sahip alan kalmayacak.

YÜZYILIN SONUNDA TABLO DEĞİŞİYOR

Türkiye’nin önde gelen fiziki coğrafyacılarından Prof. Dr. Sırrı Erinç’in geliştirdiği ve adıyla anılan Erinç Kuraklık İndisi ise kurak alanların Türkiye’nin yüzde 0.3’ünü kapladığını ortaya koyuyor. Türkiye için geliştirilmiş olan Erinç İndisi’nde kısa vade için (2011- 2040) belirgin bir değişim beklenmese de yüzyıl sonuna doğru tablo değişiyor. 2071-2100 dönemine gelindiğinde, kötümser senaryoya göre, kurak alanların yüzde 9’u bulacağı, yarı kurak alanların ise yüzde 29’a ulaşacağı görülüyor.

KÖTÜ SENARYO: KURAK ALANLAR ÜLKENİN YÜZDE 43’Ü OLABİLİR

Dikkate alınan üçüncü indis ise, dünyadaki kuraklık çalışmalarında yaygın olarak kullanılan ve sıcaklık, yağış ve doğal yüzeylerden buharlaşma gibi, Türkiye’de kuraklık koşullarını en çok etkileyen faktörleri dikkate alan Birleşmiş Milletler Çevre Programı Kuraklık İndisi. Türkiye’nin yüzde 6’sını yarı kurak olarak sınıflandıran İndis’te, bu alanların yüzyıl sonuna doğru ciddi oranda artacağı öngörülüyor. Buna göre, kötümser senaryoda yarı kurak alanlar yedi kattan fazla artarak ülkenin yüzde 43’ünü kaplayabilir. Kuraklık olaylarının sıklığını ve şiddetini artıran iklim değişikliği, su kaynakları, tarım ve doğal ekosistemler üzerinde ciddi baskılara neden oluyor. Bu nedenle, iklim değişikliği ile mücadele, aynı zamanda kuraklıkla da mücadele anlamına geliyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz bölgesi, kuraklık tehlikesi söz konusu olduğunda dünyanın en riskli bölgelerinden biri.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÇARE OLABİLİR Mİ?

Gelecek projeksiyonlarına göre, kuraklık ve çölleşmeye karşı zaten savunmasız olan Türkiye, yer altı su seviyelerinde azalma, ekosistemlerin zarar görmesi, biyoçeşitlilik kaybı ve gıda güvensizliği gibi birçok ciddi etkiyle karşı karşıya kalacak. Araştırmada kuraklık koşullarındaki değişiklikleri daha iyi anlamak ve yönetmenin, Türkiye’nin iklim değişikliğine dayanıklılığını artırabileceği; su kaynaklarını, ekosistemleri ve tarımı koruyabileceği; artan kuraklığa karşın nüfusun refahını sağlayabileceği ileri sürülüyor. Bunun için getirilen öneriler ise su tasarrufu sağlayan teknolojileri, suyun yeniden kullanımını ve geri dönüşümünü, ayrıca tarımda suyun verimli kullanılmasını destekleyen politikaların geliştirilmesi. Bunların yanı sıra, kuraklığa dirençli tarım ürünleri geliştirilmesi de öneriler arasında. Bu politikaların bu siyasi iktidar tarafından uygulanıp uygulanamayacağı ya da uygulansa bile yeterli olup olmayacağı ise ciddi bir soru işareti. Bir tarafta var olan akarsularımızı kirleten kirli sanayi ve madencilik yatırımları, diğer tarafta harisçe kullanılıp, kirletilen yer altı su varlıkları ve yok edilen ormanlar, sulak alanlara bakıp on yılların deneyimi süzgecinden geçirdiğimizde bu soruya olumlu yanıt vermek ne yazık ki pek olası görünmüyor.


Evrensel

Özer Akdemir
Evrensel Gazetesi yazarı. 1969 Nevşehir Hacıbektaş'ta doğdu. 1998 yılında Evrensel Gazetesi ile başladığı gazeteciliğe halen gazetenin İzmir temsilcilisi olarak devam ediyor. Hayat TV'de Çepeçevre Yaşam programlarının yapım ve sunuculuğu yanı sıra, Anadolu’nun Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt, Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin, Doğa ve Direniş Öyküleri adlı kitapları bulunuyor. EGEÇEP Yürütme Kurulu ve çeşitli komisyonlar ile Ekoloji Birliği'nde Koordinasyon Kurulu ve Yürütme Kurulu'nda da görev yapmıştır.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top