Buradasınız
Ana Sayfa > Ekoloji > Doç. Dr. Çağlar: “Kamu yararına olan orman rantı sermayeye devrediliyor” | Özer Akdemir

Doç. Dr. Çağlar: “Kamu yararına olan orman rantı sermayeye devrediliyor” | Özer Akdemir

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı kararları ile Kastamonu, Manisa, Mersin ve Ankara’da bazı orman alanları orman dışına çıkarıldı. Kararı Doç. Dr. Yücel Çağlar’la konuştuk.

Resmi Gazete’de geçtiğimiz hafta peş peşe yayımlanan Cumhurbaşkanı kararları ile Kastamonu, Manisa, Mersin ve Ankara’da bazı orman alanları orman dışına çıkarıldı. Uzmanlar ve ekoloji örgütleri tarafından ormanlık alanların ranta açılmasının bir devamı olarak değerlendirilen bu kararları Emekli Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yücel Çağlar’a sorduk.

POLİTİK AMAÇLAR NEDEN, EKOLOJİK OLUMSUZLUK SONUÇTUR

— Cumhurbaşkanı Kararı ile bazı illerde orman alanlarının orman dışına çıkarılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizde hukuksal olarak “orman” sayılan yerlerle ilgili tartışmalarda çok önemli bir indirgemecilik söz konusu. Bilerek ya da bilmeden yapılan bu yaklaşımda “orman” sayılan yerlerin görebileceği ekolojik olumsuzluklar çıkarılıyor. Böylece ekonomi politik amaçlar ve sonuçlar neredeyse ısrarla göz ardı ediliyor. Oysa, belki RTE’nin söylemini anımsatacak biçimde söylersem; “Ekonomi, politik amaçlar neden, ekolojik olumsuzluklar sonuçtur!

Siyasal iktidar ağırlıkla arazi temelli yatırımlar yapan sermayenin çıkarları doğrultusunda bir ekonomik büyüme politikası izliyor; bu hem kolay hem de görece düşük maliyetli çünkü. Siyasal iktidar yeni araziler üretmiyor kuşkusuz; her türden kamusal varlıklara, bu kapsamda da arazilere “Mal bulmuş mağribi” gibi saldırıyor. 2003-2021 döneminde 6831 sayılı Orman Kanunu’nu bu doğrultuda tan 28 kez değiştirmiş. 2018 yılında 6831 sayılı Yasa’ya getirilen ve Cumhurbaşkanının son kararına dayanak olan Ek madde 16 da böylesi bir amacın ürünüdür. Konunun bu bütünsellik içinde tartışılması gerekiyor.

HEM ORMAN HEM DE ORMAN EKOSİSTEMLERİ DARALABİLİR

Fotoğraf: Yücel Çağlar’ın Facebook hesabından alınmıştır

Orman dışına çıkarılan alanlar gittikçe artıyor, bu durum orman varlığını nasıl etkiliyor? 

Öncelikle “orman” sayılan yerler ile orman ekosistemlerinin ayrımını yapmamız gerekiyor. Herhangi bir yeri daha önce hukuksal olarak “orman” sayılmışken, sonradan “orman” sayılmıyor ise, bu hukuksal olarak orman sayılan yerleri daraltır kuşkusuz. Daha önce hukuksal olarak “orman” sayılmış yerler üzerinde orman ekosistemleri varsa, söz konusu kararla hem “orman” sayılan yerler hem de orman ekosistemleri daralabilir doğal olarak.

İki durumda olabilecek ortak sonuçlar olarak; Orman ekosistemi bütünlüğünün bozulmasıdır. Buysa uzun dönemde ve kimi ekolojik koşullarda orman ekosistemlerinin “sürdürülebilirliği” yönünden sonuçları öngörülemeyecek yıkımlara yol açabilir. Başta koruma olmak üzere ormancılık etkenlik verimlilik düzeyleri düşürür. Ülkemizde “orman” sayılan yerlerin tümüne yakın bir kısmı devlet mülkiyetinde olduğu için de geniş anlamda kamu yararına kullanılması gereken “orman rantının” sermaye sınıflarına devredilmesidir.

Cumhurbaşkanının aldığı son kararla “Ek madde 16” uyarınca artık hukuksal olarak “orman” sayılmayan yerler 10 bin hektarı geçti. Maddenin çıkarıldığı 2018 yılından bu yana defalarca söyledim: 6831 sayılı Yasanın Ek 16. maddesi Anayasa’nın 169. maddesine açıkça aykırıdır! Bu maddeyle artık orman sayılmayan yerlerin “Orman köylüsünün kalkındırılması” amacıyla kullanılıp kullanılmayacağı belirsizdir!

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın (Milli Emlak Genel Müdürlüğünün) artık “orman” sayılmayan yerler karşılığında iki katı araziyi Orman Genel Müdürlüğü’ne vermek yerine “Tahsis etmesi” gerekiyor. Buysa Hazinenin mülkiyetindeki tarım arazilerinin satılması gibi “orman” sayılmayan yerlerin de satılabilmesini olanaklı kılmaktadır.

OLMAYACAK DUAYA ÂMİN DEMEK!

Hükümetin iklim krizi eylem planı ile ne derece uyumlu bu kararlar?

Orman ekosistemlerinin azalmasına yol açan her türlü uygulama, iklim değişikliklerini olumsuz yönde tetikler, bu biliniyor. Söz konusu eylem planı onlarca örneği gibi kağıt üzerinde kalması kaçınılmaz, deyim yerindeyse “yasak savma” ya da “Dostlar alışverişte görsün” bir belgedir bence.

Dolayısıyla ormancılık uygulamalarıyla arasında “Uyum olmasını” beklemek, büyük ölçüde “abesle iştigal” niteliğinde bir tutumdur. Bence ülkemizde öteki sektörlerde de böyle bir “uyum” aranması gerekir ama böylesi bir çaba ancak “olmayacak duaya amin” deme alışkanlığından hâlâ kurtulamayanlar için anlamlıdır.


Evrensel

Özer Akdemir
Evrensel Gazetesi yazarı. 1969 Nevşehir Hacıbektaş'ta doğdu. 1998 yılında Evrensel Gazetesi ile başladığı gazeteciliğe halen gazetenin İzmir temsilcilisi olarak devam ediyor. Hayat TV'de Çepeçevre Yaşam programlarının yapım ve sunuculuğu yanı sıra, Anadolu’nun Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt, Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin, Doğa ve Direniş Öyküleri adlı kitapları bulunuyor. EGEÇEP Yürütme Kurulu ve çeşitli komisyonlar ile Ekoloji Birliği'nde Koordinasyon Kurulu ve Yürütme Kurulu'nda da görev yapmıştır.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top