Buradasınız
Ana Sayfa > Bileşen Etkinlikleri > Direniş Varsa Umut Da Var: İkizdere | Utku Şahin

Direniş Varsa Umut Da Var: İkizdere | Utku Şahin

Rize İkizdere’de Cengiz Holding’in açmak istediği taş ocağına karşı direniş 137 günü geride bıraktı. Köylülerin iş makinelerinin önünde durarak aktif bir direniş sergilemesi ile ekoloji hareketinin önemli bir parçası haline gelen İkizdere umut olmaya devam ediyor. 

Utku Şahin (Ekoloji Birliği Gençlik Meclisi Üyesi) ————————————————

Konuyu ayrıntılı olarak bilmeyen dostlar için kısaca bilgi verelim. İkizdere’ye yakın bir mesafede bulunan İyidere ilçesinde bir liman yapılıyor. Projenin yüklenici firması olan Cengiz Holding bu liman için ihtiyaç duyulan yapı malzemesini İkizdere’ye bağlı Gürdere ve Cevizlik köyleri arasında kalan, Eskencidere vadisinden çıkarmak istiyor. Bölge muazzam bir flora ve fauna zenginliğine sahip. 6 aylık kapsamlı bir bilimsel çalışma ile bölgede bulunan yaban hayatı belgelenmiş. Korunması gereken oldukça önemli bir alan. Aynı zamanda taş ocağı işlemeye başlarsa, köylülerin geçim kaynağı olan arıcılık ve çay üretimi büyük zarar görecek. Henüz taş çıkarma işlemi başlamadığı halde, yol açma çalışmaları nedeniyle bitki örtüsü, çay tarlaları tozla kaplanmış durumda. Su kaynakları ise kimi zaman çamurlu, kimi zaman dinamit patlatılması nedeniyle mavi renk akıyor. 

Yakın zamanda İstanbul’dan yola çıkan bir grup doğa savunucusu ile birlikte İkizdere direnişine destek ziyaretinde bulunduk. 3 gün süren ziyaret sırasında hem taş ocağı alanında gerçekleşen yıkımı hem de yakın coğrafyada bulunan çok sayıda taş ocağı ve HES görmüş olduk. Yani Karadeniz dağlarına, nehirlerine yönelik sermaye saldırısı Eskencidere vadisinden çok daha öncesine dayanıyor.

Dışarıdan Gelenler

Ekoloji mücadelesinde temel tartışmalardan biri yerel mücadele ile “dışarıdan” gelen desteğin ilişki biçimi. Özellikle kırda süren mücadeleye kentli aktivistlerin gelişi, direnişi sahipleniyor oluşu, iktidar güçleri tarafından “marjinal”, “terörist” gibi tanımlarla hedef gösteriliyor. Oysa doğa için verilen mücadele köy, kasaba, şehir veya ülke sınırı tanımıyor. Ekolojik, politik bilincin geliştiği bireyler, yaşadığı şehirden kilometrelerce uzakta bulunan doğa ve yaşam mücadelesine katkı sunmak için yollara düşüyor.

İkizdere bu noktada olumlu bir örnek sergiliyor. İstanbul ve farklı şehirlerden direniş alanına gelen doğa savunucuları, köylüler tarafından oldukça sıcak karşılandı. “Dışarıdan” gelenler sadece destek ziyaretine gelenler olarak görülmedi. Mücadelenin nasıl geliştirileceğine dair yapılan sohbetleri, önerileri önemseyen, birlikte konuşmaya, yol yürümeye açık bir ruh hali vardı. Köylüler sık sık “burası sadece bizim değil, hepimizin doğası, geleceğimize birlikte sahip çıkmalıyız” sözleriyle bütünlüklü bir doğa savunmasının kurulma ihtiyacını ortaya koydu.

Alanda verilen mücadelenin, ülkenin ve gezegenin geleceğine olumlu veya olumsuz etkide bulunacağını çok iyi biliyorlar. Hali hazırda yaylaları ranta açılmış, sahil şeridi betonla kaplanmış, dereleri HES’ler ile boğulmuş, madencilik nedeniyle ormanları ve nehirleri yok edilmiş Karadeniz halkı, yaklaşmakta olan tehlikenin farkında. Doğal afet olarak tanımlanan çok sayıda aşırı iklim olayının üzerine yanlış kentleşme politikası da eklenince felaket büyüyor. Karadeniz kentleri sık sık sel ve yıkıma maruz kalıyor. 

İş makinelerinin alana girdiği ilk günden itibaren İkizdereliler fiili meşru mücadele yöntemlerini benimsediler. Devlet tarafından şirkete verilmiş izinlere rağmen, ağaç kesimini engellemek için gerektiğinde jandarmanın karşısına dikilmekten geri durmadılar. Ağaçlara tırmandılar, saatlerce üzerinde kaldılar. Kapanan yollara aldırmadan dağlardan tepelerden tırmanıp ormanı savunmaya çalıştılar. Kadınlar bu direnişin öncülüğünü yaptılar. Hukuki mücadelenin tek başına yetersiz olduğunu çok iyi biliyorlardı. Orman ekosistemi yok olurken mahkeme kararını beklemek faydasız olacaktı. Ayrıca ülkenin bir çok noktasında o mahkeme kararlarının nasıl delindiği bilincine sahipler.

”Cengiz’in Değil Halkın Jandarması”

Cengiz Holding’in bir yağma şirketi olduğunu ve iktidarın sırtını yasladığı sermaye güçlerinden biri olduğunu iyi biliyorlar. Bu yüzden şirketin yol açmak için vadi üzerine kurduğu kapının önünde jandarmaya dönerek, ”Cengiz’in değil halkın jandarması” olun çağrısını yaptılar.

Ancak devlet aygıtının bir parçası olan kolluk güçlerinin bağımsız bir inisiyatifi yok. Bugün itibariyle devletin tüm kurumları Erdoğan’ın kurmak istediği rejimin yolunu açmak üzere dizayn edilmiştir. Mahkemeler doğa düşmanı kararlar almakta, kolluk güçleri ülkenin her tarafında ekoloji mücadelesinin karşısına dikilmekte. Sermayenin çıkarları doğrultusunda, doğa sınırsız bir kaynak olarak görülerek talan ediliyor. 5’li çete başta olmak üzere, ülkeyi inşaat, beton, maden ve enerji şirketleri yönetiyor.

”Ne Kadar Sol Varsa, Komünist Varsa”

Erdoğan İkizdere direnişinden bahsederken, “Türkiye’nin değişik yerlerinden ne kadar sol varsa, komünist varsa, alıp buraya geliyorlar. Neymiş bizim önümüzü kesecekler. Siz bu milletin önünü kesemezsiniz.” sözleriyle ekoloji hareketinin politik bilincini ve dayanışmasını hedef alıyor. Bu vesileyle biz komünistler çekinmeden söyleyelim; sermayenin yarattığı ekolojik yıkıma karşı doğayı korumak en önemli görevlerimizden birini oluşturuyor. Tam da bu yüzden doğayı ve yaşamı savunan, tüm meşru mücadele dinamikleri ile kentlerde ve kırlarda dayanışmayı sürdüreceğiz. 13 Eylül’de taş ocağı yapılmak istenen alana bilirkişi heyeti keşif için gelecek. Gözümüz, kulağımız İkizdereli dostlarımızda olacak.

Tüm bu gözlemlerin yanında doğaya yönelik müdahalenin sınırlı olduğu yerlerde muazzam bir bitki ve hayvan çeşitliliğini gözlemlemek mümkün oldu. Parçası olduğumuz doğanın bu halini görmek hepimize umut verdi. Her şeye rağmen doğanın kendi iç dinamikleri, bizlerin de ihtiyaç duyduğu yaşam koşullarını var etmeye devam ediyor. Elbette bu koşulları korumak ve onarmak için, doğanın sınırlarını gören bir ekoloji politikasına ihtiyaç var. Ekoloji mücadelesi bu politikanın imkanlarını, arayışını bize gösteriyor. Son sözü İkizdereli Dursun abi söylesin: “Direniş varsa umut da var”.

Parçası olduğumuz doğayı savunmaya, ekolojik bir toplum için direnişi, kazanımları büyütmeye devam.


Elyazmaları

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top