Buradasınız
Ana Sayfa > Arkeoloji > Bilirkişiler Kanal İstanbul için net bir görüş ortaya koyamadı | Özer Akdemir

Bilirkişiler Kanal İstanbul için net bir görüş ortaya koyamadı | Özer Akdemir

Kanal İstanbul projesine karşı açılan davada bilirkişi raporu belli oldu. Avukat Fevzi Özlüer, bilirkişilerin net bir görüş ortaya koymadığına dikkat çekerek; “Değerlendirmeye esas bir rapor yok” dedi.

Kanal İstanbul projesine karşı açılan davada mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi keşfinin raporu belli oldu. Birçok kurum tarafından açılan davanın Danıştay 6. dairesine sunulan ortak raporunda bilirkişiler uzmanlık alanların göre proje ve kendilerinden yanıtlanması istenen konulara dair değerlendirmelerde bulundular. Bilirkişiler, ÇED raporunun bazı uzmanlık alanları için uygun olduğu, bazı uzmanlık alanlarında uygun olmadığı yönünde görüş bildirdiler.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Kanal İstanbul (Kıyı Yapıları [Yat Limanları, Konteyner Limanları ve Lojistik Merkezler] ile ilgili 17.01.2020 tarihli ÇED Olumlu Kararına karşı açılan davada ÇED olumlu kararının iptali istenmişti.  İstanbul 10. İdare Mahkemesinin, 16.02.2022 tarihli ara kararı oluşturulan 15 farklı uzmanlık alanından bilirkişi heyet 25.03.2022 tarihinde bölgede incelemelerde bulunmuştu. Bu incelemeler sürecinde bilirkişiler projenin ÇED raporundaki hususları dikkate alarak temel çevresel etkilere dair bazı başlıklarla ilgili sorulara yanıt aradılar.

İSTANBUL’UN İÇME SUYUNUN ÜÇTE BİRİNİ SAĞLAYAN SİSTEM DEVRE DIŞI

Projenin yer altı ve yerüstü sulara etkileri konusunda bilirkişi raporunda kanalın Terkos Gölü’nün doğusundan geçerek Sazlıdere Baraj Gölü’nü ve Küçükçekmece Gölü‘nü de bünyesine katarak Marmara Denizi’ne ulaşmasının planlandığı belirtilerek; “Kanal İstanbul projesinin hayata geçmesi ile birlikte Sazlıdere barajı tamamen devre dışı kalacak ve içmesuyu kaynağı/tesisi özeliğini kaybedecektir. Böylece 52 milyon m3 /yıl’lık bir içmesuyu kaybı sözkonusu olacaktır. Terkos Gölü’nün 20 km2 yüzey alanına sahip olan doğu kısmı devre dışı kalacak ve bu da yaklaşık yıllık 18 Milyon m3 ’lük bir su kaybına tekabül edecektir. DSİ’ye göre Sazlıdere Barajı’nın kaybı ile birlikte içmesuyu miktarındaki toplam kayıp 70 milyon m3 ’e ulaşmaktadır. İstanbul’un içme suyu kaynaklarında yaşanacak bu kayıpların yanısıra halihazırda İstanbul nüfusunun yaklaşık üçte birine hizmet etmekte olan Sazlıdere-İkitelli sistemi de devre dışı kalacaktır. Ayrıca Kanal İstanbul projesinin hayata geçmesi ile birlikte hem kanal civarında hem de İstanbul nüfusunda artış beklenecektir. Bu artışın halihazırda artmakta olan İstanbul nüfusu ile bir arada değerlendirildiğinde su kaynakları üzerindeki baskının daha fazla artması beklenmektedir” denildi.

NÜFUS ARTIŞI, İKLİM KRİZİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK GELECEKTEKİ İÇME SUYU PLANLANMALI

Projenin ÇED Raporunda gelecekteki su ihtiyacına ilişkin analizlere yer verilmediğine dikkat çekilerek, “Sonuç olarak, su kaynakları yönetiminde ve planlanmasında nüfus artışının dikkate alınarak gelecek su ihtiyacı projeksiyonları yapılması önem arz etmektedir. ÇED raporunda gelecekteki su ihtiyacını belirlemeye yönelik analizlere nüfus projeksiyonları ile birlikte yer verilmelidir. Su kaynaklarını etkileyen bir başka etken de iklim değişikliği ve beraberinde getirdiği kuraklıktır. İstanbul’un gelecekteki su ihtiyacının mevcut ve planlanan su kaynaklarından karşılanıp karşılanmayacağının değerlendirilmesinde iklim değişikliğinin etkilerinin de farklı iklim senaryoları dikkate alınarak gözönünde bulundurulması elzemdir” denildi.

YER ALTI SULARINA TUZLU SU ETKİSİ

Bilirkişi raporunda projenin yer altı sularına etkilerine dair de şu değerlendirmeler dikkat çekti; “yeraltısuyunun uzun vadede tuzlu su etkisinden ne ölçüde etkileneceği anlaşılmamaktadır. ÇED raporunda bu hususların da değerlendirilmesi ile Kanal İstanbul’un, İstanbul’un stratejik açıdan büyük öneme sahip Kırklareli akiferi üzerindeki çevresel etkilerinin azaltılması bakımından önem arz etmektedir”.

PROJE ALANINDA ÖNEMLİ ARKEOLOJİK VE KÜLTÜREL MİRASLAR VAR

Bilirkişi raporunda Arkeolojik Alanlar ve Kültür Varlıkları konusunun ÇED Raporundaki İçeriğinin İncelenmesi başlıklı bölümde Kanal İstanbul güzergahı ve çevresindeki kentsel gelişme alanında arkeolojik miras, doğal miras endüstriyel miras, askeri ve kırsal miras, su mirası gibi farklı türlerde kültür mirası kategorilerinin önemli öğeleri bulunduğunun altı çizildi. Raporda; bu bögeler arasında öne çıkanlar arasında; Küçükçekmece Lagün Gölü çevresinde arkeolojik sit alanları (Bathonea ve Rhegion arkeolojik kalıntıları) ve doğal sit alanları, endüstri mirası Menekşe Kibrit Fabrikası; Sazlıdere Havzası’ndan kuzeyde Terkos havzasına kadar Spradon antik kenti kalıntıları, Yarımburgaz Mağarası, Resneli Çiftliği ve Azatlı Baruthanesi, Filiboz Viranlığı 1. ve 2. Derece Arkeolojik sit alanı, Dursunköy yakınlarındaki arkeolojik yerleşim, koruganlar, Roma Dönemi su yolları, Terkos su yapıları, tarihi yol kalıntıları ve köprüler sayıldı.

Proje alanının kıtalararası geçiş yolları üzerinde, tarihsel olarak önemli bir küresel çekim ve hareketlilik merkezi olan İstanbul’u bu yollara bağlayan güzergahta yer aldığı belirtilerek, bu nedenle su kaynakları, nitelikli tarım ve mera arazileri gibi doğal kaynakları içermesi nedeniyle tarihin her döneminde yerleşime elverişli bir alan olduğuna dikkat çekildi. Raporun ilgili bölümünde şu ifadelere yer verildi; “Sonuç olarak, şu an için Türkiye’nin ve tüm Avrupa’nın en eski arkeolojik yerleşimlerinden biri olan Yarımburgaz Mağarası’nda tespit edilen Paleolitik dönem katmanlarından başlayarak günümüze kadar süreklilik içeren geniş bir kronolojiyi sunan çok katmanlı bir kültürel miras envanteri vardır. Bu envanter ilk insanın yayılışı, tarih boyunca kıtalararası ilişkilerin anlaşılması, göçler gibi küresel ölçekte konuların anlaşılması için önemli ipuçları barındırmaktadır. Ayrıca, Antik çağ, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde İstanbul’un kırsal alanı ile kent arasındaki ilişkinin anlaşılması için de önemli veriler bulundurmaktadır”. Bilirkişi raporunda bu tarihi valıklar ve kültür mirasının koşullarına uygun koruma tedbirlerinin nasıl alınacağına dair ÇED raporunda bir görüş olmadığı belirtildi.

ORMAN BİLİRKİŞİSİ: “PROJE UYGUN DEĞİL”

Bilirkişi Raporu’nun orman alanları ile ilgili bölümünde de ÇED raporunun uygun olmadığı belirtildi. 371 sayfalık raporun sonuç kısmında “ÇED Raporunun incelenmesi sonucunda raporun hukuka ve güncel ÇED mevzuatı başta olmak üzere ilgili sair mevzuata, bazı uzmanlık alanları için uygun olduğunun anlaşıldığı, bazı uzmanlık alanları açısından ise uygun olmadığı” ifadeleri dikkat çekti.

KARARA ESAS OLABİLECEK BİR RAPOR DEĞİL

Bilirkişi Raporunu yorumlayan davacı kurumlardan Ekoloji Kolektifi avukatı Fevzi Özlüer, bilirkişilerin proje konusunda net bir görüş ortaya koymadıklarına dikkat çekerek, “Danıştay uygulamalarında böyle farklı eğilimleri barındıran raporları değerlendirmeye esas kabul etmiyor. Eğer Danıştay bu eğilimini değiştirmezse, bu rapor davada mahkemenin kullanabileceği belirlilikte değil” dedi. Bu tarz dosyalara rapor yazan hocaların da bunu  bildiklerini aktaran Özlüer, “Yani bu raporda hangi hocanın ne dediği önemli değil, raporu bir bütün olarak değerlendirir yargı. Bu kapsamda da bir yıl sonunda heyet ‘bizim raporu gözetmeyin” demiş oluyor. Herkesin tek tek ne dediğine değil, raporun bütününe bakarak karar verildiği için bu noktada değerlendirmeye esas bir rapor maalesef yok” dedi.

Özlüer, bu durumda mahkemenin karar verirken dosyadaki bilgi ve belgelere dayalı karar verebileceği gibi yeniden rapor isteyebileceğini ifade etti. Özlüer, “Bu heyetin hazırladığı belgenin anladığımız ve bildiğimiz anlamda, dosyanın esası hakkında mahkemeye bütünlüklü olarak yol gösteren bir bilirkişi raporu olmadığını vurgulamak isterim” dedi.

BİLİRKİŞİLERDEN YANITLANMASI İSTENEN KONULAR

DENİZ

  • Deniz dip tarama faaliyetlerinin etkisi (ne şekilde yapılacağı ve bertaraf edileceği, karada ve denizde bertaraf edilmesi gereken atıkların tespiti ve bertaraf yöntemlerinin ne şekilde olacağı),
  • Karadeniz ve Marmara denizi kıyıları ile ilgili yapılacak olan dolgu, hafriyat dolgusu işlemlerinin etkisi, kıyılarda kullanılacak dolgu malzemelerin nitelikleri ve kıyılara olan etkileri,
  • Karadeniz ve Marmara denizi arasında meydana gelecek akıntıların ve akıntı değişimlerinin etkisi,
  • Kanalın faaliyet sonrası işletme dönemine ilişkin süreçte denize olan etkileri,
  • Denize doldurulacak hafriyat atıklarının deniz ekosistemine olan etkisi,

SU (YER ALTI ve YER ÜSTÜ)

  • Projenin yer altı ve yer üstü içme suyu kaynaklarına olan etkileri (Sazlıdere barajının devre dışı kalması ve Terkos gölünde meydana gelecek kayıplar ile havzalarının etkilenme boyutları ve bu durumun İstanbul’un içme suyu temini boyutuna etkisi),
  • Mevcut yer altı sularının kanal hattı sebebiyle tuzlanması riski, bu konuda alınacak önlemlerin kısa ve uzun vadeli etkileri, kaynakların akış yönü değişimleri,
  • Projeden etkilenecek alanlar ve projeden kaynaklı ilave su ihtiyacı noktasında içme suyu ihtiyacının karşılanması bakımından kaynakların yeterliliğine etkisi, artan kullanma suyu ihtiyacı,
  • İçme suyu isale hatlarına etkisi,

HAVA ve İKLİM

  • Kazı sırasında meydana gelen tozlanmanın kazı süresinin uzunluğu da dikkate alındığında toplam etkisi, toz, kirletici gaz, sera gazı emisyonu, gürültü ve titreşim yoğunluğu etkisi,
  • Kazı faaliyetleri kapsamında kullanılacak iş makina ve ekipmanları ile proje sonrası planlanan köprüler gibi yeni ulaşım modellerine göre oluşacak mevcut trafik düzeninin emisyon etkisi,
  • Atıklar,
  • Rüzgar yönüne, iklim değişikliğine etkisi,

FLORA FAUNA (KARA VE DENİZ)

  • Kanal güzergahı boyunca ve denizlerde inşaat faaliyetlerinin mevcut flora fauna üzerindeki etkisi, endemik türlerdeki etkiler,
  • Bu bağlamda canlı (özellikle kuşlar) göç, konaklama, dinlenme, üreme alanlarına etkisi, tatlı ve tuzlu su canlılarına etkisi, devre dışı kalacak Sazlıdere barajındaki canlı yaşamına etkisi, alandaki floraya yani bitki örtüsüne olan etkisi,

PATLATMALI KAZI, KAZI, HAFRİYAT

  • Patlatmaların çevresel etkileri,
  • Kazı işlemlerinin süresi de dikkate alındığında kısa ve uzun vadeli etkileri,
  • Hafriyatın taşınma sürecinin çevreye ve dolgu malzemesi olarak kullanımı sebebiyle denize olan etkileri,
  • Yüzey toprağı sıyırma işlemlerinin etkileri, bitkisel toprak kalite ve miktarına etkisi,

ZİRAAT, HAYVANCILIK ve MERA

  • Projenin tarım alanlarına ve mera alanlarına etkileri, tarım arazilerinin ve mera kaybının etkileri,
  • Alanlardaki tarım ve hayvancılık faaliyetlerine etkileri, faaliyet sahiplerine yönelik sosyal etkiler,
  • Arazi kullanımındaki değişimler ve bunların etkileri,

ORMAN

  • Projenin orman alanlarına olan etkileri, kesilecek ağaç sayısının mevcut ekosisteme etkisi,

ARKEOLOJİK ALANLAR, DOĞAL SİT ALANLARI , TARİHİ ESERLER

  • Proje bölgesinde yer alan bu türden alan ve eserlere olan etkileri,

ULAŞIM

  • Projenin mevcut kara ve deniz ulaşıma olan etkileri ile proje kapsamında yapılacak olan yol, köprü, tren yolu, alt ulaşım yolları vs. ile şantiye yollarının etkileri, trafik yükü ile ilgili etkileri, proje sonrası deniz ulaşımına etkileri,
  • İstanbul’un nüfus ve trafik yoğunluğu da dikkate alınarak olası bir doğal afet durumunun, İstanbul’a ulaşım ve İstanbul’dan tahliye yönelik ulaşım sistemi ile bütünleşmesi ve planlamasına etkisi,
  • Deniz trafiği ve güvenliği üzerindeki etkisi,

HABİTAT BÖLÜNMESİ

  • Kanal güzergahı boyunca mevcut habitatın bölünecek olması ve habitat kaybı sebebiyle bunun kümülatif etkileri,

JEOLOJİ

  • Jeolojik açıdan etkileri, olası bir deprem durumunda gerek proje alanında ve gerekse de projeden kaynaklı olarak meydana gelecek etkilenmeler ve tsunami etkisi, riskli bölgelerde taşkın ve heyelan etkileri, topoğrafik yapının değişmesi,

SOSYAL VE EKONOMİK ETKİLER

  • Projenin sosyal ve ekonomik etkileri

Evrensel

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top