Buradasınız
Ana Sayfa > Bilim > İliç’teki yıkım el birliğiyle büyüyor! | Cemalettin Küçük

İliç’teki yıkım el birliğiyle büyüyor! | Cemalettin Küçük

İliç benzeri işletmelerin gündem olduğu coğrafyamızda, yarım asrı geçen süredir kurulmak istenen ve kurulan her işletmenin yaratacağı sorunları dile getirmeye çalıştık. Benzer proseslerin sorunları her gün giderek yayılıyor.
pray
Metalurji Yüksek mühendisi Cemalettin Küçük

Toplumsal olayların bir parçası olan mühendislik işini yapan mühendisin toplumsal sorumluluğu kaçınılmazdır. Bu sorumluluk coğrafya, kültür ve bütün canlılığa karşıdır.

Toplumcu açıdan bakan mühendisin, yapılan çalışmalardan elde edilmiş olan verileri bilgi senteziyle başta tüm yerküre ve geldiğimiz bilimsel ve teknolojik koşullarda uzay da olmak üzere, yararlı oluşum yaratma çabası içerinde olup, bütün sorunsallara karşı durmak zorunluluğu vardır.

“Türkiye gibi ülkelerde bir zanaatkar, yönetici, ekonomist, toplum bilimci, bilim insanı olan mühendis aynı zamanda siyasetçidir de.” (*)

Buradan bakıldığında toplumsal sorumluluğum olarak her sorunsala karşı dururken, toplumsal alanda yararlı olabilme çabası içerisinde her sözüm siyasi olacaktır.

İLİÇ’TE YIKIM ELBİRLİĞİYLE BÜYÜYOR!

Kısaca, yazacak olduğum sürece, yazılarımın temel felsefesini belirttikten sonra, son dönemin gündemi olan İliç (Çöpler-İliç-Erzincan) başta altın olmak üzere kompleks maden işletmesinin geçen ay hidrometalurji işlemi olan yığın liç (özütleme) prosesinin işlem sırasında yarattığı sorunsalın üzerine bir de akarak etrafa yayılması ile gündeme oturmuş olduğu konuya değinerek başlayalım.

İliç benzeri işletmelerin gündem olduğu coğrafyamızda, yarım asrı geçen süredir kurulmak istenen ve kurulan her işletmenin yaratacağı sorunları dile getirmeye çalıştık. Benzer proseslerin sorunları her gün giderek yayılıyor. Geçmişte oluşan yıkımlar toplumdan saklanmakta ve gündem dışı tutulmaktaydı. Ancak dokuz insanın kimyasal yüklü liç işlemine tabi tutulmuş kırılmış, öğütülmüş malzemelerin akıntısıyla kaybolması bu gündemi toplumun önüne koymuş oldu.

Öncelikle belirtmeli ki; bu ve benzeri işletmeler geçmiş dönemlerde de büyük ekolojik yıkım ve insanlar başta olmak üzere, çevredeki tüm canlılarda sağlık yitimine neden olmuştur. Yaşanan yıkım geçmişte de vardı, ancak son facia ile kamuoyunun gündemi oldu.

Liç yığının akmasından dakikalar sonra yerelden gelen haberlerle yıkımın boyutunu tahmin ettim. Bu kısmı günlerce izlendi. Tartışmalar “Dokuz çalışanın bedenine ulaşma ve Fırat Nehri’nin kolu Karasu’ya karıştı mı?” üzerine odaklandı. Oysa yıkım doğaya ilk kepçenin vurulmasıyla başlamıştı. Fırat’ın içinde tüm çevrenin yaşamında sağlık yitimine neden olan süreç sadece teknik konulara boğulmaya çalışılarak örtbas edilmek istendi. Ancak bu teknik konularda bile topluma doğru bilgi aktarımının engellenmeye çalışılması bir yana, yanlış, uydurma şeyler söylendi.

Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni

Gelinen noktada yıkım sonrası herkesin öğrendiği gibi, liç yığın alanından akan malzeme tahminen 10.000.000 (on milyon) metreküp hacminde, 27 milyon ton civarında. Halen akma riski taşıyan malzemenin de bunun 2.5 katı yani 25 milyon metreküp, yaklaşık 65 milyon ton olduğu resmi olarak açıklandı. Akan kimyasal malzemenin yol açtığı yıkımı defalarca anlatmaya çalıştık. Ancak bir konu gözden kaçırılmak istendi. Yukarıda kalan ve her an akma potansiyeli olan aynı malzeme kaldırılmadan orada çalışma yapılamayacağını söyledik. Neticede bunu saklı da olsa kabul edip, malzemenin oradan kaldırılması için çalışmaların başlatıldığını biliyoruz. İşte felaketin daha büyüğü burada başlıyor! Akan kısmın 2.5 katı malzeme şimdi geçmiş dönemde saha içerisinde işletilmiş mermer ocağına dolduruluyor. İlk gün akma ile bir kısmı dolan mangan ocağı da hedefte. 

Kimyasal yüklü ve çözünmüş ağır metalleri barındıran öğütülmüş malzemenin mermer içerisine doldurulduğunda kısa sürede mermeri eritmesi ve yer altına inmesi kaçınılmazdır. Bunu bilmemeleri mümkün değil. Tıpkı ilk gün söylediğimiz gibi, buranın çökeceğini biz nasıl biliyorduysak, işletme sahipleri de biliyordu. Peki neden bu malzemeyi sızdırmazlığını iddia ettikleri havuz atık depolama tesisine (ADT) doldurmuyorlar da yerin derinliklerine, su akiferlerine atıyorlar? Neden kapasite artırımı ile büyütülen ADT’ne değil de yeraltı sularına akacak çukurlara döküp, yıkımı geri dönülmez boyutlara çekiyorlar?

Çünkü; büyük yıkımı fırsata çevirip, işletmeyi yeniden devreye almak istiyorlar. İlk günlerde Enerji Bakanı “madencilik bizim için hayati öneme haizdir” diyerek yıkım projelerinin arkasında olduklarını net olarak ortaya koydu. Ancak bu sözler onca söz içinde kayboldu. Neticede kaldıkları yerden işlerini yürütmek istiyorlar. Bunun için doğru bilgi akışına çeşitli engeller çıkarıyorlar ve akan malzemenin katbekat fazlasını çukurlara doldurularak fiilen katliamın ölçeğini büyütüyorlar. Burada yapılan malzeme aktarma işlemi bir coğrafyanın geri dönülmez boyutta kasten kirletilmesine ve yıkımına neden olacak suçtur.

Ne yazık ki; toplumsal duyarlılık kilitlenip, dikkatler başka konulara aktarıldı. İş güveliği ve tedbir gibi konular tartışılarak, konu teknik olarak çözülebilirmiş fikri oluşturulmak isteniyor.

İLİÇ’TEKİ ÇÖPLER ALTIN MADENİ KAPATILMALIDIR

Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni

Bunun için her zaman olduğu gibi toplumsal saygınlığı olan üniversiteler devreye sokularak “uzman görüşü” pompalanmaya başlandı. Yığın malzeme için ‘dünya yükseklik standardı’ yaratıldı. Bunun tek standardı vardır. Yığın liçi işleminde metal elde edilecek çözme işleminin gerçekleşmesi için, yığının her zerresine çözelti değmeli, ıslatmalı, yıkamalıdır. Aksi durumda teknik olarak bu işlem gerçekleşmez. Öyleyse, nasıl ki 2013’teki “Fırat’ın siyanürle imtihanı” belgeselinde, buranın ilk katmanlarda aktığını ve akacağını ortaya koymuş isek, bu işlemle ortaya çıkan yığınların her zaman akacağını özellikle teknik olarak vurguluyoruz. Yani bunun yükseklikle, katman sayısı ile ilgisi yoktur. Yükseklik ve katman sayısı sadece akmayı öne çekmiştir.

Oysa bunun yıkılacağını yıllar önce söyledik. Başka yerlerde benzer işletmelerde aktı, yıkıldı.  Bir kez daha vurgu yaparsak, teknik olarak liç işleminde kazanılacak metali en üst düzeyde alabilmeniz için bu yığınların yıkılabilir, akar olması gerekir. Onun için bu yıkımın olacağını herkes biliyordu. Ancak işletme sahipleri bu yıkımların işletme aşamasında böyle büyük boyutlu olmasını istemezler. Genellikle metal kazanımını sağladıktan, sahadan çekildikten yıllar sonra olur bu yıkımlar. Küçük saklanabilen yıkımlarla işlemleri sürdürmeye çalışırlar. Daha önceleri bu boyuta göre bir miktar daha küçük yıkımlar toplumdan saklanabildi. Burası dahi geçmişte çok gündem olamadı. Yapılan suç duyuruları yok sayıldı. Toplum üzerinde baskılar oluşturuldu. Ancak burası yıkımın boyutu nedeniyle gündem oldu. Fakat fark eden bir şey yok gibi. Teknik tartışma içerisinde boğulup, önlemler alınarak sorun çözülebilir görüntüsü yaratılmaya çalışılmaktadır. İş güvenliği konusuna boğulmak istenmektedir.

İliç sömürge madenciliğini de aşan boyutta bir yıkımdır. Bu tür yıkım projeleri İliç’ten başlayarak yasaklanmalı ve dünyaya örnek olunmalıdır.  

İliç başta olmak üzere diğer yıkım alanları da her gün gündemde olmalıdır!

(*) İNAM Ahmet Prof. Dr. ODTÜ Felsefe Bölümü Başkanı (TMMOB MMO Mühendis söyleşisi İstanbul 2005)


Cemalettin Küçük‘ün bu yazısı Evrensel‘de yayımlanmıştır.

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top