Buradasınız
Ana Sayfa > Ekoloji > Deniz Yavuzyılmaz: İliç’teki Madeni Kapatmak İktidarın Gündeminde Yok | Özer Akdemir

Deniz Yavuzyılmaz: İliç’teki Madeni Kapatmak İktidarın Gündeminde Yok | Özer Akdemir

İliç’te faciaya yol açan madene ilişkin rapor yayımlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, İliç’te yaşananın kaza değil, cinayet olduğunu vurguladı.

İliç’teki altın madeninin liç alanındaki kütlenin çökmesi sonrası gözlerin çevrildiği madende birçok usulsüzlük ve hukuksuzluğun olduğu ortaya çıktı. 9 işçinin halen göçük altında olduğu madende doğru düzgün arama kurtarma çalışmaları yapılamıyor. CHP’nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz‘ın ortaya çıkardığı belgeler facianın adeta göz göre göre geldiğini ortaya koyuyor. Kamuoyuna İliç’teki durumla ilgili bir rapor da açıklayan Yavuzyılmaz İliç’teki maden faciasını ve sonrasına dair sorularımızı yanıtladı.

AKP İLİÇ FACİASINDA AĞIR KUSURLU 

İliç’teki faciadan sonra bir dizi belge ve bir rapor açıkladınız kamuoyuna. Bu raporu, belgeleri ve önemini kısaca aktarır mısınız?

pray
CHP Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz

13 Şubat’ta yaşanan felaketin birçok sonucu var. Bu sonuçlardan birisi, felaket sonrasındaki sürecin nasıl yönetileceği sorunudur. Bir afet sonrası yönetim krizi doğdu. Bu krizin sebebi, AK Parti iktidarıdır. Yığın liç sahasından kopan siyanür içerikli dev kütlenin nasıl yönetileceği sorusu halen somut olarak yanıtlanmadı. Facianın üzerinden 1 ay geçti. Bakanlık yetkilileri, göçük altında kalan 9 işçiyi arama kurtarma çalışmalarının nasıl devam edeceğini açıklayamıyor. Siyanür ve diğer kimyasalları içeren bu kütlenin içinde cevher var. Bu kütlenin akıbetinin ne olacağı hakkında kamuoyuna bilgi verilmedi. Maden tesisinin kapatılıp kapatılmayacağı hakkında bir açıklama dahi yapılmadı. Sahaya giden Bakanlar, şirkete hangi yaptırımların uygulanacağını söylemedi. AK Parti iktidarı, İliç’teki faciada ağır kusur ve sorumluluk sahibi.

Bu yüzden, bütün soruları yanıtsız bırakarak, süreci uzatarak İliç’i unutturmaya çalışıyor. TBMM’deki İliç Araştırma Komisyonu’nun çalışmalarını başlatmasına dahi engel oldular. Biz de kendi sorularımızla, kendi araştırma sürecimizi inşa ettik.

13 Şubat’ta yaşanan felaketin bir diğer önemli sonucu da şuydu. Ortada bir iş cinayeti vardı ve bu cinayetin sorumlularını, kusurlarını tespit edecek bir araştırmaya ihtiyacı vardı. Somut olayın maddi gerçekleri ortaya çıkarılmalı, olayın gerçek sorumluları tespit edilmeliydi.

Tüm bu soruların karşısında, olayı ilk anı itibariyle büyük bir gizlilik içerisinde yönetmeye çalışan AKP iktidarı ve şirket yetkilileri vardı. İliç’teki maden tesisiyle ilgili felaket öncesinden süregelen yargı süreçleri vardı. Oluşan felaket üzerine yürütülen cezai süreçler var. Yaratılan gizlilik, bu yargılama süreçlerini de manipüle ediyordu.

Raporumuzda, bu süreci şeffaf hale getirilebilmek, hesap verilebilir kılabilmek için, altın madeni tesisinde izin ve işletme aşamasında ve felaket sonrasında gerçekleştirilen usulsüzlükleri, hukuksuzlukları, hak ihlallerini deşifre etmeye çalıştık. Raporda, yaşananı bir iş cinayet olarak ele aldık, kriminal olarak incelemek istedik. Doğalında bu riskleri besleyen tesisin açılması bir yanlıştır.

İLİÇ KAZA DEĞİL CİNAYETTİR! 

Uzmanların yıllar öncesi yaptığı uyarılara baktığımızda lliç’e bir kaza denebilir mi? Nerdeyse göz göre göre gelen bu faciayı şirketin ya da resmi kurumların görememesini nasıl yorumluyorsunuz?

Bunu raporumuzda açıkça dillendirdik. 13 Şubat’ta İliç’te yaşanan kaza değil, cinayettir. Ancak, AK Parti iktidarı ve şirket yetkilileri bunu kaza olarak dahi görmemekte, “toprak kayması, heyelan” gibi nitelendirmeler yaparak doğal afet vurgusu yapmaktadır. Bu faaliyet kendi doğalında zaten riskliydi, “elbette ki bu malzeme kayacaktı” yaklaşımları da farkında olmadan bu doğal afet algısını beslemekte, “işin fıtratında var söylemine meşru zemin oluşturmaktadır. Oysa ki, işin doğalındaki riski öngörmesine rağmen riskin gerçekleşmesine yol açacak eylemlerde ısrar eden kişiler bu cinayete sebep olmaktadır. Zaten yıkılma riski olan yığın liç sahasını, 36 basamak ve 200 metre üzerinde tasarlamak, kapasitesinin üzerinde yükleme yapmak, oluşan cinayetteki kast unsurunu artıran eylemlerdir. Barındırdığı risklere rağmen bu tesisinin açılmasına izin veren, başvuru aşamasındaki sulsüzlükleri görmezden gelen, işletme aşamasında denetim görevlerini aksatan tamu görevliler de bu suçun ortağıdır. İştirak halinde işlenmiş bir suç görüyoruz. Ancak, gerçek sorumluları halen soruşturmaya dahil edilmedi.

SEÇİM SONUNU BEKLİYORLAR 

İliç’teki maden kapatılacak mı? Madenin temelli kapatılacağına dair şirketten ya da devlet kurumlarından şu ana kadar bir açıklama gelmemesi ne anlama geliyor?

Şu an bir afet yönetim krizi doğmuş durumda. Öncelikle, yönetemeyecekleri bir afete yol açacak bir faaliyete izin verdikleri anlamı ortaya çıkıyor. Ancak, bundan bir ders çıkarılmadığını görüyoruz. İçinde cevher bulunan bir kütlenin yönetiminin nasıl olacağı, akıbetinin ne olacağı, çevre izin ve lisans belgesi iptali dışında Çöpler Kompleks Maden sahasının madencilik faaliyetlerinin devam edip etmeyeceğine dair bir açıklama yapılmadı. Yığın liç sahasından kayan ve geride kalan kütleler içerisindeki cevherin tekrar işlenmesine yönelik planlamaların ve yer araştırmalarının yapıldığına, bölgedeki bir mermer ocağında geçici olarak depolama yapılacağına dair duyumlar alıyoruz. Tesisi kapatma gibi bir gündemleri olmadığı gibi çevre izin ve lisans belgeleri iptal edildi ama geçici faaliyet belgesi alarak faaliyete başlamaları hukuken mümkün. Süreci sündürerek, kamuoyunun İliç üzerindeki dikkatinin dağılmasını ve tabi ki seçim sürecinin sonuçlanmasını bekliyorlar.

ADİL GEÇİŞ İLE MADEN KAPATILMALI 

Fırat’a birkaç yüz metre uzaklıkta, böylesine zehirli kimyasallarla yapılan madencilik faaliyeti sonrası bölgede oluşan zehirli atıklar da göz önünde bulundurulduğunda İliç’in şu saatten sonra kapatılması nasıl olabilir? İliç, o bölgede patlamaya hazır bir bomba gibi duracak mı?

Buna dair önerimizi raporumuzda dillendirdik. Adil geçiş kapsamında, bu maden tesisinin kapatılmasını öneriyoruz. İliç’in bir madenci kasabasına dönüştürüldüğünü görüyoruz. Sadece maden tesisini kapatmaktan söz etmek, ekonomik geçimlerini bu maden üzerinden geçiren insanlarımızı cezalandırmak anlamına gelir. Ancak, yaşanan felaket onların suçu değil. Maden tesislerinde çalışan işçilerin ve bu tesislerin bulunduğu toplulukların ekonomik refahlarını güvence altına almak için, işsizlik, güvencesizlik, ekonomik belirsizlikler, sağlık sorunları gibi potansiyel risklerle başa çıkmak için kısa ve uzun vadeli stratejik planlar oluşturulmalıdır. Bu planlar, maden tesisinin kapatılmasından kaynaklanan ekonomik zorlukları hafifletmek ve toplulukların sürdürülebilir bir şekilde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak için çeşitli istihdam fırsatlarını öngörmelidir. Bu stratejik planlar, yerel ekonominin zayıflaması, dış göçün yaşanması gibi olası sosyal ve ekonomik risklerle mücadele etmek için de, hayati önem taşımaktadır.

İHTİYATLILIK İLKESİ UYGULANSA İDİ MADENE İZİN VERİLMEZDİ 

Türkiye’deki diğer altın madenlerine İliç penceresinden baktığımızda nasıl bir tablo var önümüzde? İliç, önümüzdeki süreçte bu altın madenlerinde yaşanacak faciaların bir habercisi olabilir mi?

İliç üzerine, Türkiye’deki madencilik politikalarına, uygulamalarına dair söylenebilecek, yazılabilecek çok şey vardı. Bu alanın madenciliğe açıldığı aşamada temel çevre hukuku ilkesi olan ihtiyatlılık (öntedbirlilik) ilkesi işletilseydi, bugün yaşanan cinayet o tarihte olası risk olarak görülseydi bu tesise izin verilmezdi. İliç’te yaşanan felakette bu gerçeği gördük.


Evrensel

Özer Akdemir
Evrensel Gazetesi yazarı. 1969 Nevşehir Hacıbektaş'ta doğdu. 1998 yılında Evrensel Gazetesi ile başladığı gazeteciliğe halen gazetenin İzmir temsilcilisi olarak devam ediyor. Hayat TV'de Çepeçevre Yaşam programlarının yapım ve sunuculuğu yanı sıra, Anadolu’nun Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt, Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin, Doğa ve Direniş Öyküleri adlı kitapları bulunuyor. EGEÇEP Yürütme Kurulu ve çeşitli komisyonlar ile Ekoloji Birliği'nde Koordinasyon Kurulu ve Yürütme Kurulu'nda da görev yapmıştır.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top