Buradasınız
Ana Sayfa > Bileşen Etkinlikleri > TURÇEP: Sadece Doğa değil, Hukuk da katlediliyor!

TURÇEP: Sadece Doğa değil, Hukuk da katlediliyor!

Bugün (17 Ağustos 2019) Turgutlu Çevre Platformu (TURÇEP) tarafından bir basın açıklaması yapılarak, yaratılan çevre sorunları ve doğa katliamı ile ardında yatan hukuksal sorunlara dikkat çekildi. Bugün saat 18.30’da Belediye eski binası önünde yapılan basın açıklamasına sayıları 70’e yakın bir topluluğun katıldığı görüldü. TURÇEP’in basın açıklamasına TURÇEP bileşen temsilcileri ve bazı sivil toplum kurulusu temsilcileri yanı sıra Turgutlu Belediye Başkanı Çetin Akın, CHP ilçe başkanı Orhan Eratıcı ile bazı partililer, İyi Parti ve HDP gibi siyasi partilerden de katılımlar olduğu görüldü. Ayrıca EGEÇEP de İzmir’den gelerek TURÇEP’in basın açıklamasına destek oldu.

Dönem sözcüsü Eğitim-Sen şube başkanı Nacittin Durak tarafından okunan basın açıklamasında, bugün Türkiye’de tarihin en büyük doğa tahribatının yaşanmakta olduğu belirtilirken, bunun nedeninin ise ayrıca hukuk katliamının da yaşanması olduğu ifade edildi. Yaşanan bazı skandal hukuk kararlarından da örnekler verilen TURÇEP’in açıklamasında, “Bu nedenle bu korkunç doğa katliamının yaşanmasına neden olan kararları verenler ve imzaları atanları halkımıza şikayet etmek istiyoruz” denildi.

Belediye Başkanı Akın: “Bu katliama artık ‘dur’ denilmeli”

Basın açıklamasında Belediye Başkanı Çetin Akın da bir konuşma yaparak, “Artık bu katliama bir ‘Dur’ denilmek zorunda” dedi. TURÇEP’e yürüttüğü çalışmalarla halkın çevre bilincinin artmasına katkısı nedeniyle teşekkür ederek konuşmasına başlayan Belediye Başkanı Akın, konuşmasında “Başta sadece Çaldağı’ndaki madencilik projesine karşı başlayan bir yaşam mücadelesi vardı, ama bugün çevresel tehdit verilen yanlış kararlar ve izlenen yanlış politikalar nedeniyle her yeri, her yandan sarmış durumda. İşte Murat Dağı, işte vicdan nöbetleri tutulan Kazdağları. Dünyanın en cennet topraklarına sahip olan Türkiyemiz, bugün saymakla bitemeyecek kadar ciddi tehditlerle yaşanmakta olan bir doğa tahribatı ile karşı karşıya. Bu katliama artık hep birlikte bir “dur” demek zorundayız. Ben Turgutlu Belediye Başkanı olarak verdiğim sözü tutacak ve Çaldağı’ndaki bu madenin karşısında kurumsal olarak duracak, üzerime düşen her türlü sorumluluk ve görevi TURÇEP ile birlikte yerine getireceğim. Aynı şekilde Kazdağları ve Murat Dağı’ndaki ekolojik tahribatın da karşısında durarak üzerime düşen görev ve sorumluluk bilinciyle hareket edeceğim” dedi.

EGEÇEP: “Her ağacı, her ormanı, her dağı savunmak zorundayız”

EGEÇEP: “Her ağacı, her ormanı, her dağı savunmak zorundayız”

EGEÇEP adına bir konuşma yapan dönem sözcüsü Alime Mitap da, düzenlenen basın açıklaması dolayısıyla TURÇEP’i kutlayarak başladığı konuşmasında “Yaşadığımız doğa tahribatı giderek korkunç bir düzeye doğru çıkarken, bizlere düşen görev her ağacı, her ormanı, her dağı savunmak şeklinde yaşama ve yaşam alanlarımız ile tarım alanlarına sahip çıkmaktır. Bizler yaşamı savunuyoruz. Doğadaki her canlının yaşam hakkını savunurken, doğanın da hakları olduğunu vurguluyoruz. Bu bakımdan bugün burada yapılan basın açıklaması çok saygıdeğerdir” ifadelerinde bulundu.

TURÇEP: “Sadece doğa değil, hukuk katliamı da yaşanıyor”

Dönem sözcüsü Nacittin Durak tarafından okunan TURÇEP’in basın açıklaması ise şöyle:

SADECE DOĞA DEĞİL, HUKUK DA KATLEDİLİYOR!

“18 Şubat tarihinde yaptığımız basın açıklaması ile artık tarım arazilerimizden başka ortak yaşam alanlarımızı da kuşatarak insanca yaşam hakkını tehdit eder boyutlara yükselen çevresel sorunlar için “vicdan hareketi” başlattığımızı ve tüm vicdanlar harekete geçene kadar da devam edeceğini belirtmiştik. O günden bu yana görüyoruz ki, duyarlı kamuoyu çevreleri ile yurttaşlarımızın vicdanı harekete geçti. İşte Kazdağları’nda vicdan nöbetleri tutuluyor. Hatta dalga dalga yurtdışına yayıldı, yurtdışından bile Türkiye’deki doğa talanı için kınayıcı, ama doğayı koruyanları övücü mesajlar yayınlanıyor. Yine görüyoruz ki, bir tek bu doğa talanı ile yaşam alanlarımızın tehlikeye girmesine neden olacak kararları verenlerin vicdanları harekete geçmedi. Bunun nedeni ise; vicdanlarının körelmiş olması. Bu nedenle bugünkü açıklamamızda, bazı sermaye guruplarına yaranabilmek için çevre ve insan sağlığını tehdit altına sokan bu kararları verenleri halkımıza şikayet etmek istiyoruz.

JES konusundaki hukuksuzluklar

Türkiye bugün tarihin en büyük yıkımı ve tahribatını yaşıyor. Çünkü sadece doğa katliamı değil, hukuk katliamı da yaşanmaktadır. 14 Ağustos 2017 tarihinde Osman ve Su İşleri Bakanlığı’nın, yeraltı sularımızda tehlikeli düzeyde zehirlenme olduğunu resmi raporlarla bildirip, “artık madencilik ve JES projeleri için izin verilmesin” diye Manisa ve İzmir valiliklerine yazı göndermesinin üzerinden bugün tam 2 yıl geçti. Ancak hala bu projeler için izin verilmesi, hatta “ÇED gerekli değildir” diye kararlar alınması, sadece bir akıl tutulmasını değil, vicdanların ne kadar köreldiğini anlatıyor. Bu gerçek, JESler için verilen izinlerin ve açılan ihalelerin ne kadar hukuka aykırı, ama halkımızın JESlere karşı mücadelesinin ne kadar meşru ve hukuki olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Manisa ovasının ve Gediz havzasının JES kuyuları ile delik deşik edilmesine halkımız asla göz yummayacaktır.

Çaldağı’ndaki madenin ÇED davası hakkında

Çaldağı’ndaki madencilik projesinin ÇED raporuna karşı açılan davada, mahkeme heyetinin 9 kişilik uzman bilirkişi heyetinin verdiği raporu dikkate almak yerine, maden şirketinin vazgeçtiği eski ÇED raporuna göre “geçersiz” sayması şeklindeki skandal kararına ise bugün sokaktaki çocuklar bile gülmektedir. Çaldağı’ndaki madene geçit vermeyeceğimizi bir kez daha bu vesile ile belirtiyoruz. Dünyanın en bereketleri toprakları 18 milyon ton sülfürik asitle çöle çevrilmeyecek, ama açtıkları o cehennem çukuru madenin kendi mezarı olacaktır.

Çaldağı ormanı hakkında

Danıştay’ın Anayasa’nın 169. Maddesini göz önüne alıp, “Çaldağı’nda orman var, ormanlık alanda madencilik yapılamaz” şeklinde “orman tahsis iznini iptal eden kararı”nı geçersiz hale düşürmek için hukukun arkasından dolanılmaya çalışılmakta, Turgutlu ve yöresinin erozyona karşı yaşam güvencesi olan Çaldağı ormanı yeni bir skandal kararla daha korunmasız bırakılmak istenmektedir. Ancak bizler bu ormanın bizim için öneminin bilincindeyiz. Ormanımıza sahip çıkacağımızı, her ağacı tek tek savunacağımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz.

Biyogaz tesisi ve ÇED raporları hakkında

Irlamaz, Çepnidere ve Çepnibektaş köylerini kapsayan ve şehrimizin içme suyu tesislerinin yakınına kurulmak istenen biyogaz tesisleri için nasıl bir tezgah kurulduğunu da göstermek isteriz. Bu tesisi kurmak isteyen Energrom şirketi 22 Ağustos tarihinde Ankara’da yetkililerle İDK toplantısı yapacak. Oysa böyle bir toplantı öncesi ÇED raporu için “halkın bilgilendirilmesi toplantısı” yapılması gereklidir. Ama halkımız kendilerine tepki göstermiş, bunun sonucunda toplantı yapılamamıştır. Toplantının yapılamadığına dair kendi hazırladığı tutanaklar, ilgili fotoğraflar ve video kayıtları da bizim elimizde mevcuttur.

Görülüyor ki ÇED raporları da hile ve oyunlarla, yalanlarla dolu ve böyle onaylatılıyor. ÇED raporları amacından tamamen saptırılmış bir haldedir. ÇED raporu böyle yalan ve hile ile alınmaya çalışılan projelere yetkililer izin verseler bile, bizim şehrimizin içme suyunu tehdit eden bu tesise izin vermeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Tarih bu katliamın sorumlularını affetmeyecek

Kamuoyunun dikkatine sunmak istediğimiz; ülkemizde sadece doğa katliamı değil, hukuk katliamı da yaşandığı gerçeğidir. Hukukun arkasından dolanarak, halkımızın sahada kazandığı mücadele masa başında geri alınmaya çalışılmaktadır. Çünkü kendi yarattıkları ve bir türlü içinden çıkamadıkları kriz nedeniyle gözleri iyice döndüğünden, artık mantıklı karar veremeyecek hale gelinmiş, böylece yargı bağımsızlığı da yok edilmiştir.

Artık bu tür hilelerden vaz geçilmesi çağrısında bulunurken, yaşam alanlarımıza ve tarım arazilerimize sahip çıkılacağı, çevre ve halk sağlığını tehdit eden bu projelere karşı durulmaya devam edileceğinin de bilinmesini istiyoruz. Verdikleri kararlar ve attıkları imzalarla Türkiye’nin bugün tarihin en büyük doğa katliamı yaşamasına neden olanları bizler vicdanlarımızda zaten mahkum etmiş durumdayız. Ama bu doğa talanı için bir de hukukun katledilmesi nedeniyle tarih de kendilerini asla affetmeyecektir.

Kamuoyuna saygılarımızla…”

Depremde sevdiklerini yitirenlere başsağlığı

Ayrıca 17 Ağustos tarihinin Marmara Depremi’nin de yıldönümü olması dolayısıyla, TURÇEP tarafından “17 Ağustos Marmara Depremi”nin yıldönümü olması nedeniyle de, hepimizi acıya boğan bu korkunç depremde hayatını yitiren tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, sevdikleri ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar dileyerek, acılarını paylaşıyoruz” sözleri ile basın açıklaması tamamlandı.


Metin Sert
1959 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dünyaya geldi. Çevre sorunları ve ekoloji mücadelesi ile ilgisi 1997 yılında Leylek Çayı‘nın akibeti ve bazı çocuk ölümlerini araştırarak başladı. Bugün başta Turgutlu Çaldağı’ndaki nikel madenciliği ve diğer çevresel tehditlere karşı mücadele yürüten TURÇEP YK üyeliği görevini sürdürmektedir. Ayrıca EGEÇEP ve Ekoloji Birliği'nde de YK üyeliği görevlerinde bulundu.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top