Buradasınız
Ana Sayfa > Bilim > Prof. Dr. Hakan Yiğitbaşoğlu: Seyfe Gölü’nü DSİ projesi kuruttu! | Özer Akdemir

Prof. Dr. Hakan Yiğitbaşoğlu: Seyfe Gölü’nü DSİ projesi kuruttu! | Özer Akdemir

Kırşehir‘e bağlı Mucur ilçesi yakınlarındaki Seyfe Gölü son 20 yıllık yanlış su ve tarım politikaları nedeniyle kurudu. 1993 yılında Seyfe üzerine yazdığı doktora tezinde göldeki yanlış politikaların gölün kurumasına neden olabileceği uyarısında bulunan Prof. Dr. Hakan Yiğitbaşoğlu’nun öngörüleri tamamen gerçek oldu.

Yiğitbaşoğlu, 1993 yılında tamamladığı “Seyfe Gölü Ekosistemi” başlıklı doktora tezinin sonunda gölü bekleyen sorunlara şöyle değiniyordu: “Seyfe Gölü ekosisteminde kendine yeterli ve iyi işleyen bir besin zinciri gelişmiştir. Bu zincir, dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi, Seyfe Gölü çevresinde de tehdit altındadır. İnsan tarafından yapılan işlemler ise en büyük tehdit unsurunu oluşturmaktadır.” 

UYARDI AMA…

Yiğitbaşoğlu, tezinde gölün üzerindeki en önemli risklerden birisinin DSİ tarafından Seyfe ile ilgili geliştirilen kanal projesi olduğunun altını çiziyordu. Seyfe Gölü’nün, Orman Genel Müdürlüğü, Milli Parklar Dairesi tarafından 1990 yılında “Tabiatı Koruma Alanı” ilan edildiğine dikkat çeken Yiğitbaşoğlu devamında şöyle diyordu: “Bugün ise bir başka devlet kuruluşu olan DSİ’nin projesi nedeniyle yok olma tehlikesi altındadır. DSİ’nin hazırlamış olduğu Mucur Seyfe projesine göre, gölün güneyinde, sular altındaki bölüm drenaj kanalları açılarak drene edilecek ve bu sular bir ana kanal aracılığıyla Kalaycık Deresi’ne boşaltılacaktır. Böylece kurutulacak alandaki toprak ıslah edilerek tarım yapılabilecektir. Bu proje için 49.6 kilometrelik bir kanal açılması planlanmıştır. Çalışmalara başlanmıştır ve halen devam etmektedir. Seyfe projesi tamamlandığında ortaya çıkacak en büyük potansiyel tehlike göl seviyesinin kaç metrede tutulacağıdır.”

KURŞUN KALEM ÖRNEĞİ

Benzer bir proje sonrası Kayseri Sultan Sazlığı’nın kuruduğuna dikkat çeken Yiğitbaşoğlu yapılacak bir hatanın Seyfe Gölü’nü de tamamen kurutabileceği uyarısında bulunuyordu: “Seyfe Gölü’ndeki ekosistemin durumu bir masaya dikine konulmuş bir kurşun kaleme benzetilebilir, yapılacak en küçük bir müdahale kalemin devrilmesine yani ekosistemin dengesinin bozulmasına yol açabilir. Seyfe Gölü ve çevresindeki doğal ortam koşulları dengesi bozulan ekosistemi kısa zamanda tekrar eski haline getirmeye uygun değildir.”

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yiğitbaşoğlu’na Seyfe Gölü’nün kuruması ve ülkemizdeki su varlıklarının genel durumu ile ilgili sorular yönelttik. Yanıtları aşağıda:

“KÖYLÜLER BUĞDAY TARLALARINA KAYIKLA ULAŞIYORDU”

Öncelikle Seyfe’nin dünü ve bugününe dair değerlendirmelerinizi rica ediyorum. Çalışmanız için neden Seyfe’yi seçtiniz?

Seyfe Gölü Ankara-Kayseri yolu üzerindeki Kırşehir’in Mucur ilçesine yakın olmasına rağmen Mucurluların bile çoğunun bilmediği bir göldü. Mucurlu olan fakülteden arkadaşım Salim Fıkırkoca gölden çok söz etmişti ve onunla da 1983 yılında gölü ziyaret etmiştik. Kendine özgü coğrafi özellikleri nedeniyle ben de doktora tez alanı olarak Seyfe Gölü ve yakın çevresini konu olarak seçtim. 1987 ile 1989 yılları arasında yaz aylarında arazi çalışması yaptım. O yıllarda Seyfe Gölü’nün başlıca beslenme kaynakları Seyfe köyündeki kaynak (Bugün bir bentle tutulan su göle ulaşmadan Mucur’a borularla taşınmaktadır) bahar aylarındaki yağış ve eriyen karlar ile yer altı sularıydı. Seyfe kaynağının göle ulaştığı alanda sudaki tuzluluk seviyesi daha düşük olduğu için küçük balıklar da yaşardı. Göç mevsimlerinde ise büyük kuş kolonileri oluşurdu. 1989 yılında çok kurak geçen bir yaz mevsiminde bile gölün seviyesi oldukça yüksekti. O zamanlar göl seviyesi yüksek olduğunda çevre köylere ait bazı buğday tarlaları adalar halinde kalıyordu ve çiftçiler kayıklarla buralara ulaşıyorlardı. O yıllarda oy kaygısıyla yapılmış siyasi baskılarla DSİ ilk kurutma projesini hazırlamıştı ama amacı göl seviyesini düşürmek olarak belirtilmişti. Kısa zamanda terk edildi.

“ON YIL ÖNCE GİTTİM EN SON, İÇİM BURKULDU!”

Tez sürecinizdeki Seyfe’yi anlatır mısınız biraz? Yakın zaman da Seyfe’ye gittiniz mi? Gittiniz ise neler hissettiniz?

Tez sürecimdeki arazi çalışmalarında yaz aylarında gölde hep su ve kuşlar bulunurdu. Sanıyorum 10 yıl kadar önce Seyfe ile ilgili bir çalıştay sonrası ziyaret ettim, içim burkuldu, bir kuş cennetini tamamen kurumuş görmek çok acı.

Tezin sonunda Seyfe’ye dair bazı risklerden bahsederek öngörülerde bulunmuştunuz. Bu öngörülerinizin bu kadar kısa sürede gerçekleşeceğini tahmin edebiliyor muydunuz?

Sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi ülkemizde her şey çok hızlı değişiyor. Gerçi ben tezimi 1993 yılında bitirdim, 30 yıl oldu ama bir göl için bu çok kısa bir süre, binlerce yıldır varlığını koruyan bir gölün bu kadar hızlı değişebileceğini tahmin etmezdim. Yüksek lisans tezimi de Burdur Gölü yakınlarında yapmıştım, orada da gölün seviyesi son derece hızlı bir şekilde düşmektedir çünkü gölü besleyen kaynak suları ve akarsular göle ulaşamadan tutulmaktadır.

“DSİ ÇALIŞANLARI İLE KONUŞUP UYARDIM AMA…”

DSİ’nin kanal projesinin yanlışlığı ile ilgili görüşmeleriniz, girişimleriniz oldu mu?

Benim tezimi hazırladığım yıllarda değil internet, bilgisayarlar bile yeni kullanılmaya başlanmıştı, o yüzden bugünkü gibi etkili bir sosyal medya ortamı yoktu. Ancak, görüşlerimi bilimsel toplantılarda dile getirdim, buna hâlâ da devam ediyorum. DSİ çalışanları ile de konuştum, onlar da yaptıkları bazı projelerin işe yaramayacağını bildiklerini ve ölü yatırımlar olduklarını ama DSİ üstündeki siyasi baskılarla bunların gerçekleştiğini açıkladılar. 

Türkiye’de genel anlamda sulak alanların durumuna dair değerlendirmelerinizi rica ediyorum. Sulak alanlarımızda ve göllerimizdeki büyük kayıplarımızı sadece küresel ısınma ve iklim değişikliği ile açıklamak yeterli mi?

Türkiye’deki sulak alanların başlıca 3 büyük sorunu var; a) İklim değişimi: Yağışların azalması ve artan kuraklık, b) Yanlış tarım politikaları: Yarı kurak alanlardaki göllerin büyük bir kısmı yer altı suyundan beslenmektedir ancak kontrolsüz bir şekilde açılan kuyulardan çekilen su bu alanların beslenmesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca, şeker pancarı gibi özellikle yaz aylarında sürekli sulama isteyen tarım ürünlerinin yarı kurak alanlarda ekilmesini teşvik etmek çok yanlıştır. Seyfe Gölü çevresinde de bu durum bugünkü ortamı hazırlamıştır. Konya ovasındaki obrukların oluşumu ile Hotamış ve Süleymanhacı gibi küçük göllerin kurumasının temel nedeni de budur, c) İdari karmaşa: Kurumlar arasındaki koordinasyon ve iletişim eksikliği sulak alanlarda farklı kurumların farklı uygulamalar yapmasına neden olmaktadır.

VAN GÖLÜ BİLE ÇEKİLİYOR!

Son olarak, şu anda acil olarak çözüm bekleyen kuruma riski altında olan sulak alanlarımız ve göllerimiz hangileri? 

Maalesef, sulak alanlarımızın hemen hepsinde çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Van Gölü’nde bile seviye düşüklüğü önemli boyutlardadır. Sulak alanların sorunlarının başında doğal beslenme koşullarının insan eliyle engellenmesi gelmektedir, ikinci önemli sorun da kirliliktir. Tuz Gölü’nde bir sayımda dünyanın en büyük Flamingo kolonisinin burada olduğu anlaşılmıştı ama yine tuz üretimi için yer altından çekilen aşırı su, kuraklık ve kuşların yuva yaptığı alanların tuz üretimine açılması onları buradan uzaklaştırmaktadır. Ayrıca, bazı sulak alanlar aç gözlü insanların iştahını kabartmaktadır, bu alanları kurutup yeni tarım alanları açılması planlanmaktadır ancak kurutulan göl tabanındaki materyal toprak özelliğine sahip değildir ve tarım toprağına dönüşmesi için uzun bir zamana gerek vardır. Antalya’nın Elmalı ilçesi, yakınındaki Avlan Gölü tipik bir örnektir. Yapılan kurutmanın hiçbir işe yaramadığı, tam tersine çevrede olumsuz etkilere yol açtığı için tekrar su tutularak göl oluşturulmuştur ama eski ekosistemin oluşması için uzun bir süre geçmesi gerekecektir.


Evrensel

Özer Akdemir
Evrensel Gazetesi yazarı. 1969 Nevşehir Hacıbektaş'ta doğdu. 1998 yılında Evrensel Gazetesi ile başladığı gazeteciliğe halen gazetenin İzmir temsilcilisi olarak devam ediyor. Hayat TV'de Çepeçevre Yaşam programlarının yapım ve sunuculuğu yanı sıra, Anadolu’nun Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt, Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin, Doğa ve Direniş Öyküleri adlı kitapları bulunuyor. EGEÇEP Yürütme Kurulu ve çeşitli komisyonlar ile Ekoloji Birliği'nde Koordinasyon Kurulu ve Yürütme Kurulu'nda da görev yapmıştır.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top