Zulüm nedir, nasıl yapılır diye soranlara Fatsa-Ünye sınırı köyleri örnek verebiliriz. Zulmün en büyüğünü gördü insanlar. Biraz soluk aldıklarında “geçti o günler” diye sevindiler. Oysa zulüm biçim değiştirmişti. Bugünü değil, yarını da tehdit etmeye başladı.

Şimdi gelelim zulmün yeni biçimine. Özellikle Fatsa, Ünye, Korgan, Kumru ilçelerini kapsayan alan maden sahası olarak değerlendirileceğe benziyor. MKE maden haritasına göre Ordu ili maden sahası gözüyor. Özellikle de bu bölgelerde maden işaretleri oldukça çok bulunuyor.

Bu bölgelerde fındık başta olmak üzere her tür tarım, hayvancılık yapılıyor. Yani köylülere tarım ve siz değil, maden önemli deniyor ve göç etmesi için şartlar zorlanıyor. “Göç etmek” sözcüğü kullanılmasa da pratik onu gösteriyor. Maden sahalarının olduğu yerlerde tarım ve hayvancılık olmayacağına göre göçten başka seçenek kalıyor mu?

Zulüm demiştim ya, siyanürün kullanılması başta olmak üzere diğer maden, taş ocağı, HES belki de yarın JES çalışmalarıyla yöre insanlarının yerinden yurdundan göç etmek zorunda kalabilecekleri zulüm olmuyor mu?

Fatsa’da siyanürle altın ayrıştırması yapan şirketin yeni alanlara genişlemek için girişimleri var.
Var olan alan bitti, yenisi ekleniyor.
Bitecek mi?
Yeniden genişleme için girişim olmayacak mı?
Olacağı kesin.

Fatsa ve çevre ilçelerdeki zulüm yalnızca maden çalışmalarıyla olmuyor.
HES’ler ve taş ocaklarını göz ardı etmeye gerek yok.
Bunlar da maden kadar tehlikeli.

Fatsa’ya Aybastı-Gölköy tarafından gelen ırmakların birleşiminden oluşan Bolaman Irmağı Fatsa’dan denize dökülüyor. Irmak üzerinde var olan HES’ler dışında yenileri yapılmak isteniyor. Yapılmak istenen son projede dört HES var. ÇED süreç başladı. Fatsa, Çatalpınar, Kabadüz, Gölköy ilçelerini yakından ilgilendiriyor. Bir zulüm de bu.

Taş ocakları o kadar arttı ki, heyelan, arazilerin ve evlerin çatlamasından dolayı köy ve mahalleler boşaltılıyor. Bu da başka bir zulüm.

Zulme karşı direnmek insanı bir reflekstir.
Çok boyutlu saldırılar karşısında ne yapılacak?

Fatsa ve çevre ilçelerdeki zulümden söz ederken diğer ilçelerde “bayram havası” olduğu anlaşılmasın. Ülkenin her karışı talan ediliyor. Öncelikle kendi yaşadığımız yere sahip çıkacağız, sonra komşumuza elimizi uzatacağız. Eller birleşecek, kenetlenecek ve “zulme dur” denecek.

Sonuç olarak; zulme karşı en etkili ilaç birlikteliktir.Ülkenin her köşesinde “toprağına, suyuna, geleceğine sahip çıkan” dernekler, platformlar da bir araya gelerek Ekoloji Birliği’ni bu nedenle oluşturmuştur.