Buradasınız
Ana Sayfa > Bilim > Trakya: Suyun ve sözün bittiği yer! | DOSYA: SUSUZLUK VE KURAKLIK – 4 | Özer Akdemir

Trakya: Suyun ve sözün bittiği yer! | DOSYA: SUSUZLUK VE KURAKLIK – 4 | Özer Akdemir

Trakya bölgesindeki ekoloji mücadelesinin önde gelen isimlerinden Göksal Çidem’le, yöresindeki doğaya karşı işlenen suçlar ve bunların, susuzluk-kuraklık olgusuyla ilişkisi üzerine konuştuk.

DOSYA: SUSUZLUK VE KURAKLIK -4 | Hazırlayan: Özer Akdemir

Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem, Kırklareli ve Edirne’ye su sağlayan Kayalı Barajı’ndaki seviyenin yüzde 3’e düştüğünü gösteren fotoğrafların altına “Suyun ve sözün bittiği yer” diye yazdı. Trakya bölgesindeki ekoloji mücadelesinin önde gelen isimlerinden Göksal Çidem’le, yöresindeki doğaya karşı işlenen suçlar ve bunların, susuzluk-kuraklık olgusuyla ilişkisi üzerine konuştuk. 

KURAKLIKLA BİRLİKTE YER ALTI SULARI DA AZALDI

Ülkemizin son dönemde içinde yer aldığı susuzluk ve kuraklıkla ilgili Trakya’da durum ne?

Bizim bölgemiz için yapılan açıklamalara bakılınca DSİ 11. Bölge diyor ki “Edirne‘nin içme suyunun sağlandığı Kırklareli Kayalıköy Barajının doluluk oranı yüzde 3 seviyelerinde. Süloğlu Barajında ise yüzde 28 seviyesinde su bulunuyor”. DSİ hem su azaldı diyor hem de gerekeni yapmıyor. Armağan Barajı Kırklareli’de yaşayanlar için içme suyu ve tarımsal sulama amaçlı olarak planlandı. Hatta isale hattının bir kısmı da döşendi. Ve hâlâ bekliyor! Hangi aşamada? Neden bekliyor? Suyumuz bu gidişle zor gelecek. Kırklareli insanımız “çok iyi statülü içme suyuna” ne zaman kavuşacak? Ya da kavuşabilecek mi, demek daha doğru…

26 Kasım’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığında İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı yapıldı. İtirazımızı yaptık. Aynı dosyalar için 25 Aralık’ta yine İDK yapıldı. Burada da yine itirazlarımızı sunduk. Orman içine tesis kurulması yetmezmiş gibi DSİ Istırga Deresi suyunu da madencilik firmasına veriyor. Saniyede 3.8 l/sn! Nasıl bir çelişki bu? Istırga Deresi 1 kilometre kadar aktığı bölgede tarımsal üretimde kullanılır. Kocadere ile birleşip Armağan Barajına akar. Armağan Barajından da salınan su dereler aracılığı ile Kırklareli Barajına gelir ve o suyu biz içeriz. Barajların durumu ortada. Çağlayan Köprüsü açığa çıktı. Baraj suları azaldı. Kritik seviyeye geldi. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer uyarıyor; “Trakya ve Kırklareli bölgesi kuraklık ve susuzluk tehdidiyle karşı karşıya kaldı, yer altı suları yüzde 85 azaldı. Kuraklığın yaşandığı Trakya’da yer altı suları da tükenmeye başladı. Tarımın yanı sıra bölgede artan sanayi kuruluşları, yer altı sularının tükenmesinde önemli etken”.

ISTRANCALAR İSTANBUL’UN NEFES BORUSUDUR”

Trakya’daki en küçük bir olumsuzluk ülkemizin en büyük ve kalabalık kenti İstanbul’u da etkilemez mi?

Kesinlikle. Tüm bu yaşananlara sadece Kırklareli’nin sorunuymuş gibi bakmamalı. Edirne ve İstanbul Istrancalar’dan içme suyu alıyor. Ergene havzası yer altı ve yer üstü suları buradan besleniyor. Edirne Kayalı Barajından, Kırklareli Barajından, İstanbul Kazandere ve Pabuçdere’den su alıyor. Istrancalar sadece Kırklareli ve çevresi için değil ülkenin büyük bir kesimi için önemli.

Televizyon hava durumlarında önceki yıllarda sık duyduğumuz “Balkanlardan gelen serin ve yağışlı hava yurdu etkisi altına alacak” diyordu. Artık fazla duymuyoruz. Istrancaları katlederseniz ne hava ne de su gelecek. Istrancalar İstanbul’un nefes borusudur. Su kaynağıdır. Ülke nüfusunun yüzde 20-25’inin yaşamı Istrancalar’ın korunmasına ve yaşatılmasına bağlıdır.

“DAĞLARIMIZ MADENCİLİK, RES, HES İLE DELİK DEŞİK EDİLMİŞTİR”

Bir yandan da Trakya’da son yıllarda madencilik faaliyetlerinin arttığını dile getiriyorsunuz. Bunun da susuzluğa etkisi var mı sizce?

Suyun geldiği yerler, dağlar ve buradaki ormanlar. Dağlar sürdürülebilir bir çevrenin temelidir. Burada varlığını sürdürmeye çalışan yaban hayatı ve burada yaşayan insanların yaşamlarını sürdürmesi, gelecek için çok önemli. Dağlar dünya içme suyunun yüzde 60-80’ini sağlamaktadır.   Yaşadığımız şehir ve dünyanın birçok büyük şehri içme suyu açısından dağlara bağımlıdır. Ayrıca dağlardan sağlanan temiz su pek çok tarımsal alanda çiftçiler tarafından kullanıldığı için, dağ kaynaklı sular küresel besin güvenliğinin sağlanması açısından hayati öneme sahiptir. 

Günümüzde dağlarımızın hali içler acısı. Toroslar’dan Kaz Dağları’na, Kaçkarlar’dan Istrancalar’a kadar madencilik, RES, HES ile delik deşik edilmiştir. Dağlarda her gün dinamitler patlarken ve ağır iş makineleri dolaşırken, yaban hayatı da yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalıyor.

Dağlarda bu talan projeleri devam ederken her gün yeni bir proje daha geliyor. “Projeler yasalara uygun, yönetmeliklere uygun, mevzuata uygun” deniliyor. Ama doğaya uygun değil. Çünkü su bitti. Günlük çıkarlar uğruna bitirildi. Doğal ve sosyal yaşam büyük tehlikede.

Fotoğraf Göksal Çidem

“BİLİM İNSANLARI BAĞIRMIYOR, ÇIĞLIK ATIYOR ARTIK”

Bilim yıllardır bu noktaya geleceği uyarısını yapıyordu değil mi?

Bilim insanları yıllar önce başladıkları uyarılarla bugünlerde yaşanacakları haber verdiler. Ama rant insanın gözünü kör etmiş, vicdanları taşlaştırmış, betonlaştırmış.

Şimdi bilim insanları artık uyarmıyor, adeta çığlık atıyorlar! Haykırıyorlar! Durumun farkında olan bazı devlet kurumlarının yetkilileri de ‘Sular azaldı’ diye açıklama yapıyor. Günaydın! Uyandılar mı? Yoksa yaşanacak felaketin faturasını ilk ödeyecek olanlar oldukları için mi bu açıklamalar? Herkes uyarıyor. Önemli olan uygulama. Uygulamada herkes evde, ancak madencilik faaliyetleri devam ediyor.

“KURAKLIĞIN SONUÇLARINA DEĞİL NEDENLERİNE ÇÖZÜM ÜRETELİM”

Doğaya zulmediliyor.  Doğaya yapılan zulmün hesabı da bedeli de ağır oluyor. Can ve mal ile ödeniyor. Her şeyi yasalara, kanunlara, yönetmeliklere göre yapsanız da ÇED olumlu deseniz de doğa bu planlardan anlamaz. ‘Su akar yolunu bulur’ denir. Su, yoluna yatağına yapılan tacizi kabul etmez.  Yaptıklarınızı yok eder, geçer gider. Sel olur, heyelan olur önüne çıkanı yok eder. Doğayla savaşan insanoğlu doğaya karşı her zaman kaybetmeye mahkum. Ekosistemi, verilen yanlış karar ve uygulamalarla bozduk. Eğer düzenini bozmasaydık yeryüzünde tüm canlıların sağlıklı ve temiz suyunu ekosistemler sağlıyordu. Şimdi deniz suyundan su üretmek, atık suları arıtarak kullanmak, su toplamak ve taşımak için ekonomik olarak büyük yatırımları göze almak yerine suyun döngüsüne sahip çıkmak ve restore etmek üzerine yatırım yapmak daha akılcıdır. Kuraklığın sonuçlarına değil nedenlerine çözüm üretelim.

ACİL OLARAK NELER YAPILMALI?

Susuzluk ve kuraklıkla ilgili acilen yapılması gerekenler neler?

Bizler yaşamı savunanlar, bizden sonrakiler gelecek nesiller de yaşasın diye hukuksal mücadele veriyoruz. 766 maden sahası ihalesine de tüm canlılar adına davacı olduk. Bu sahaların 5 tanesi il sınırlarında. Yer altı ve yüzey suları besleme alanında.

Kuraklık tehdidi devam ettiği sürece;

  1. Yer altı su besleme alanları üzerinde inşaat ve madencilik faaliyetleri için ÇED ve PTD dosyaları kabul edilmemeli. Mevcut faaliyetler sınırlandırılmalı, kapasite artış talepleri ret edilmelidir.
  2. Yer üstü su havzalarının uzun mesafeli koruma alanlarında madencilik faaliyetlerine izin verilmemeli.
  3. Tarımsal üretim yapılan alanlarda her türlü yapılaşmaya izin verilmemelidir. Tarımsal üretimin önemi pandemi süresinde görülmüştür. Tarım toprakları tarımsal sit ilan edilmeli ve korunmalıdır.
  4. Gıda güvenliği tehdit altındadır.
  5. Hayvancılık ve arıcılık için büyük bir tehdittir. Özellikle de küçük baş hayvancılıkta sulama dere ve göletlerden yapıldığı için doğada içecek su bulamayacaklar.
  6. Özellikle de doğal ortamlarında yaşama mücadelesi veren yaban hayvanları şehre inip su içemeyeceklerine göre, susuzluktan telef olacaklardır.
  7. Belediyeler, özel idareler, kurumlar madencilik faaliyetlerine proses suyu temin etmekten vazgeçmeli, olur vermemelidirler.   

Evrensel

Özer Akdemir
Evrensel Gazetesi yazarı. 1969 Nevşehir Hacıbektaş'ta doğdu. 1998 yılında Evrensel Gazetesi ile başladığı gazeteciliğe halen gazetenin İzmir temsilcilisi olarak devam ediyor. Hayat TV'de Çepeçevre Yaşam programlarının yapım ve sunuculuğu yanı sıra, Anadolu’nun Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt, Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin, Doğa ve Direniş Öyküleri adlı kitapları bulunuyor. EGEÇEP Yürütme Kurulu ve çeşitli komisyonlar ile Ekoloji Birliği'nde Koordinasyon Kurulu ve Yürütme Kurulu'nda da görev yapmıştır.
https://ekolojibirligi.org

Trakya: Suyun ve sözün bittiği yer! | DOSYA: SUSUZLUK VE KURAKLIK – 4 | Özer Akdemir” üzerine 2 yorum

Ayşe Sevgi Orhan için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Top