Ankara Kuğulu Park’ta İklim Krizine Karşı Acil Önlem Alınsın Sesleri YükseldiBildirilerEkolojiEtkinliklerimizGençlik MeclisiHaberlerİklim by Ekoloji Birliği - 20 Mart 202120 Mart 20211 Tüm Dünya’da aynı anda gerçekleştirilen İklim Grevi etkinlikleri kapsamında Ankaralı ekolojistler Kuğulu Park’tan seslendi. Yapılan basın açıklamasında “İklim krizine karşı boş vaatler istemiyoruz” diyen eylemciler, yöneticilerin gerçekçi iklim politikalarını bir an önce hayata geçirmesi konusunda uyarıda bulundular.Ankara‘da küresel iklim grevi için dün bir araya gelen aktivistler Kuğulu Park‘tan seslenerek ekosistemi hızla yok etmekte olan fosil yakıtlara dayalı üretimden bir an önce vaz geçilmesini ve ekolojik yıkıma neden olan rant projelerinin durdurulmasını talep ettiler. “İklimi değil sistemi değiştir” yazılı pankart arkasında bir araya gelen aktivistler burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamanın ardından grev, Kuğulu Park’ta herkese açık mini bir forum ile devam etti. Kazma Bırak Platformu, Ekoloji Birliği Gençlik Meclisi ve Fridays for Future hareketlerinin çağrıda bulunduğu grevde hükümetlere “Fosil yakıtları yeraltında bırak” diye seslenildi. Ekoloji Birliği Gençlik Meclisi, Polen Ekoloji, Yeşil Sol Parti Ankara İl Örgütü ile bağımsız ekolojistlerin dün yaptığı 7nci Küresel İklim Grevi etkinliğinde sunulan ortak basın açıklamasında, “Artan sıcaklık, birçok zarara yol açan fırtınalar, buzullarda meydana gelen güncel kırılmalar ve yükselen deniz seviyesi biyoçeşitliliği yani yaşamı tehlikeye atıyor. Şartlara uyum sağlayamayan bir sürü canlı türü önümüzdeki yıllarda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Ormanların talan edilmesi hepimiz için için büyük bir tehdit oluşturuyor. Pandemi, yangınlar, kuraklık, iklim adaletsizliği ve sel gibi özellikle 2020 ve 2021’de ülkemizde ve dünyada gündem olmuş felaketler iklim krizi ile bağlantılı. İklim krizi iklim mültecilerinin ortaya çıkmasına, kriz altında kalan ülkelerde üretim araçlarının azlığı sebebiyle iş gücünün değersizleşmesine ve potansiyel savaşlara yol açıyor. İklim krizi sadece bir çevre meselesi değilBu krizin getirdiği ağır sonuçlar yüzünden insanlar yaşadıkları yerden göç etmek zorunda kalmaya başladı. Ayrıca gün geçtikçe derinleşen iklim krizi ile birlikte yeni normalimiz haline gelen aşırı hava olayları, afetler sadece çevreyi değil, ekonomiyi, sosyal yaşamı, kültürü ve siyaseti de etkiliyor. Bu da bize gösteriyor ki iklim krizi sadece bir çevre meselesi değildir. İklim kriziyle birlikte hali hazırda sistemimizde var olan eşitsizlikler ve adaletsizlikler de derinleşiyor. İklim adaletsizliği ile birlikte ortaya sosyal adaletsizlik de çıkıyor. Bu yüzden de bizler tüm canlıların adına hak savunuculuğu yapıyor, her zaman iklim adaleti sosyal adalettir diyoruz. Özellikle ülkemizde bu pandemi dönemi çok fazla adaletsizlikler yaşadık. Şirketler tarafından yapılan doğa talanı ve sömürüsü bitmedi” ifadeleri yer aldı. Türkiye’de hızla artan eko-kırım projelerine de değinen ekolojistler, gelişme adı altında yapılan rant ve yıkım politikalarının terk edilmesini talep ettiler. Polis baskısına ve soğuk havaya rağmen devam ettikleri basın açıklamasında, aktivistler şu talepleri dile getirdi:Ekolojik tahribat durmak bilmiyorBize yaşam veren Kazdağları’nda aktif, pasif, arama ruhsatlı, işletme ruhsatlı olmak üzere birçok alan ve şirket söz konusu. Bu şirketlere izin verilmesi demek geleceğimizin satılması demektir. Türkiye’de onlarca imara açılmak istenen ormanlık alan var. Bu alanların yerine villalar, alışveriş merkezleri, eğlenceye yönelik birimler ve daha onlarcası yapılmak yani zenginlerin ve “ayrıcalıklıların” ihtiyaçları karşılanmak isteniyor. Ormanların imara açılması demek hepimizin yaşam alanlarının yok edilmesi demektir. Türkiye’de havamızı kirleterek bizleri zehirleyen onlarca kömürlü termik santral, radyoaktif gazları solumamıza sebep olan nükleer santral ve Türkiye’nin her yerini işgal etmiş olan ve doğayı yok eden yüzlerce hidroelektrik santralleri var. Tüm bu santrallerin yapılıyor oluşu ve buna izin verilmesi demek temiz hava hakkımızın elimizden alınıp havamızın satılması milyonlarca insanın sağlığıyla oynamak demektir. Türkiye’de Kanal İstanbul yani talan projesi gibi dev projeler ile onlarca yaşam alanı büyük bir tehlike içerisinde. Bu projelerin inadına yapılmak istenmesi demek yuvasından edilen binlerce canlı demektir. Ve bu yapılanlar bizlere sadece inat ve rant uğruna halkını, doğasını, toprağını ve diğer canlıları yok sayan bir sistemin var olduğunu düşündürüyor maalesef… Artık boş vaatler istemiyoruzVe bu yapılan talan projelerinin daha nicesi var. Peki bizlere, toprağımıza, hayvanımıza faydası olmak yerine zararı olan bu projelere ne sebeple izin veriliyor? Bizlerden hangi sebeplerle bu talanlara ve doğa katliamlarına karşı susmamız ve yapılanlara göz yummamız bekleniyor? Tüm bu olanlar için bizler hükümetlerden ve karar alıcılardan boş vaatler istemiyoruz. Doğaya olan talan bitene kadar bu projelere karşı sesimizi duyurmak için mücadele etmeye devam edeceğiz” sözleriyle kamuoyu iklim krizine duyarlı olmaları konusunda uyarıldı. Basın açıklamasının ardından Kuğulu Park’ta çimlerin üzerinde yeniden bir araya gelen ekolojistler, iktidarın iklim politikalarını değerlendirin mini bir forum gerçekleştirdi. Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print