Buradasınız
Ana Sayfa > Bildiriler > İznik Gölü için uyarı: Kuraklık tehdidi hiç olmadığı kadar gerçek, göl cinayete kurban gidiyor

İznik Gölü için uyarı: Kuraklık tehdidi hiç olmadığı kadar gerçek, göl cinayete kurban gidiyor

Marmara ve Bursa’nın değerli su kaynağı İznik Gölü günden güne kuruyor. Yaklaşık 30 metre çekilen gölde eylem yapılan çevreciler, Türkiye için kuraklık uyarısının yapıldığına dikkat çekerek “Daha 6 ay önce hiç görülmemiş fırtına ve sel yaşanmışken, göldeki çekilme, kuraklık tehdidi, herkesin göreceği gibi ve hiç olmadığı kadar gerçektir” dedi.

Marmara ve Bursa’nın değerli su kaynağı olan ve Türkiye’nin 5. büyük gölü olan İznik Gölü‘nün kurumasına dikkat çekmek amacıyla gölün kıyısında basın açıklaması yapıldı. Küresel iklim değişimine, canlı varlık kaybına, doğal kaynakların yağmalanmasına dikkat çekilen açıklamada, ülkenin yakın gelecekte hem nüfus artışı hem de tatlı su kaynaklarının azalıp kirlenmesi nedeniyle su kıtlığı yaşayacak ülkeler içinde gösterildiği hatırlatıldı.

Marmara ve Bursa’nın değerli su kaynağı olan Türkiye’nin 5’inci büyük İznik Gölü kuruyor. İklim şartları ve çevresel etkenler nedeniyle 30 metre çekilen İznik Gölü’nde Bursa Barosu, Bursa Tabip Odası, TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi, DOĞADER, İznik Çevre Platformu, Nilüfer Kent Konseyi ve Bursa Çevre Platformu ortak basın açıklaması yaptı.

İZNİK GÖLÜ CİNAYETE KURBAN GİDİYOR

Ortak basın açıklamasını okuyan Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, İznik Gölü’nün yok olmaması için mücadele edeceklerini vurgulayarak, İznik Gölü’nün pek çok suç ortağı bulunan bir cinayete kurban gittiğini ifade etti. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

  • ​Milyonlarca metreküp su hakkı olduğunu iddia edip borularla su çeken ve bunu Gemlik Serbest Bölgesi’ne de sattığı duyulan sanayi tesisi;
  • Gölü besleyen akarsulara baraj yapan DSİ;
  • ​Kontrolsüz tarımsal ilaçlama yapan yetiştirici ve bunlara göz yuman İl Tarım ve Orman Müdürlüğü;
  • Göle dolgu yapan belediye;
  • Ve daha bilemediklerimiz ama etkilerini gördüklerimiz..
  • Bunlar yetmezmiş gibi, göl civarında açılan taş ocakları, maden çalışmaları ve hatta Yenişehir Kirazlıyayla köyündeki maden zenginleştirme tesisine su aktarma çabaları da cabasıdır. İznik Gölü, bu kadar hunharca bağrına sıkılan mermiyle nasıl sağ kalacak?

TÜRKİYE SU KITLIĞI YAŞAYACAK ÜLKELER ARASINDA

Tüm dünya küresel iklim değişiminin pençesinde ve canlı varlık kaybının hızlandığı günleri yaşarken, kıt doğal kaynakların yağmalanması sürmektedir” denilen açıklamada, ayrıca şu vurgulamalara yer verildi:

“Ülkemiz yakın bir gelecekte hem nüfus artışı hem de tatlı su kaynaklarının azalıp kirlenmesi nedeniyle su kıtlığı yaşayacak ülkeler içinde gösterilmekte, bu yetmezmiş gibi Ortadoğu’dan iklim göçmenlerinin akınına maruz kalabileceği değerlendirilmektedir. Seller zıttı olan kuraklıkla birlikte hayatımıza girmiştir. Göl kıyısındaki Mustafalı Mahallesi’nde daha 6 ay önce hiç görülmemiş fırtına ve sel yaşanmışken, göldeki çekilme, kuraklık tehdidi, herkesin göreceği gibi ve hiç olmadığı kadar gerçektir.

İZNİK GÖLÜ HAVZASI YAĞMA VE TALANDAN EN ÇOK ETKİLENEN BÖLGE

İznik Gölü ve havzası, özellikle 1990’lardan başlayarak, evsel, endüstriyel, tarımsal kirliliğin yanı sıra yağma ve talandan en çok etkilenen bölgelerden biridir. Kirlilik ve su kaybının yanında, yanlış su politikaları canlı yaşamını olduğu kadar gıda güvenliğini de doğrudan olumsuz etkilemektedir.

 İnsan kaynaklı küresel iklim krizinin yanı sıra, Türkiye’nin sulak alanlarının korunması için anayasal görev verilen kurumlardan olan DSİ, sulak alanları besleyen doğal su kaynakları üzerinde birbiri ardına Karasu ve Orhangazi gibi baraj ve göletler inşa ederek, projelerini ‘ekonomik büyümeye katkı’ olarak görüp savunmaktadır.

Bunun gibi, İznik Gölü’ne Yenişehir Boğazköy’den yıllık 200 milyon metreküp su aktarma projesi fantezi olup, zaten kirli olan bu suyu taşımak astarı yüzünden pahalıya gelecektir.”

DSİ BİLİME KARŞI İNAT EDİYOR

DSİ’nin bilim dışı hareket ettiği savunulan açıklamada, Amik Gölü gibi sulak alanlarda yıllarca yaptığı kurutmaların hatalı olduğu ortada olan DSİ’nin köklü bir kurum olmasına karşın, burada da bilime karşı inat etmekte olduğu vurgulanarak, “Oysa tüm ülkede, DSİ’nin ekolojik dengeyi gözetmeyen’ su bütçesi temelli’ göl yönetimi stratejisi yerine ‘ekosistem temelli’ su yönetimine geçilmelidir” denildi.

CARGILL’İN SU TÜKETİMİ YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİ

Son yapılan imar planı değişiklikleriyle yine kayrılan Cargill’in su tüketimi de yeniden değerlendirilmesi istenilen açıklamada, Cargill’in hammadde olarak işlediği mısırın, hem de üretim teknolojisinin su ayak izi çok yüksek olduğu belirtilerek, 1Stratejik yeraltı sularının, insan sağlığına zararlı nişasta bazlı şeker üretimi için kullanılmasının önüne geçilmelidir. Bu yapılmadıkça su kaybının engellenmesi mümkün değildir. O nedenle Bursa Barosu, Mimarlar Odası, Şehir Plancılar Odası, Doğader ve yurttaşlar olarak, 25 yıldır olduğu gibi yine plan değişikliklerini yargıya taşımış bulunuyoruz” denildi. Açıklamanın devamı şöyle:

“Bilimsel araştırmalar göstermektedir ki, göl suyu zirai ilaç kirliliği açısından 4. sınıf, yani kirli sudur. Balıklarda ve bitkilerde ağır metal kirliliği tespit edilmiştir.​

Küresel ısınmaya bağlı iklim anormalliklerinin devam edeceği bilimsel raporlarla ortaya konmuş iken, ülkemiz ve Marmara Bölgesi de bundan etkilenmeye devam edecektir. Uzmanlar, olumsuz süreci yavaşlatabilmek için doğayla uyumlu projelere, şehir düzenlemelerine ağırlık verilmesine ve su tasarrufuna dikkat çekiyorlar.​

Küresel iklim krizinin etkilerinin her geçen gün aratarak hissedildiği günümüzde, değeri parayla ölçülemeyecek olan başta su kaynakları ve biyoçeşitlilik mutlak olarak korunmalı ve bozulanların rehabilite edilmesi gerekmektedir.

Bursa 1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda belirtilen Su Ana Planı ve Acil Eylem Planı gelecek kuşaklarımız için mutlaka geç olmadan yapılmalı ve uygulanmalıdır. 2010–2020 döneminde iklim değişikliği ile mücadele yönünde yapılacaklara rehberlik edecek stratejiler doğrultusundaki kararlara aykırı işlemler yapılmaktadır.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli Dördüncü Değerlendirme Raporu’na göre; Türkiye, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok etkilenecek bölgeler arasında bulunan Akdeniz Havzası’nda yer almaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin su kaynakları için hassasiyet gösterilmeli ve İznik Gölü’ne sahip çıkılmalıdır.​Üzülerek belirtmek gerekir ki, ilimiz yöneticileri göl ve havzasındaki yıkımın başlıca sorumlularıdır. Tüm doğal kaynaklarda gelecek kuşakların hakkı vardır. İklim krizi, biyoçeşitliliğin azalması ve tüm canlıların varlık nedeni olan su, siyasete kurban edilmeyecek kadar önemlidir. Su ticari bir meta değil, tüm canlılar için bir haktır.”

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top