Buradasınız
Ana Sayfa > Dünya > Ekoloji Politik Konferans İstanbul’da yapıldı

Ekoloji Politik Konferans İstanbul’da yapıldı

Ekoloji Politik Konferans 9 ve 10 Kasım tarihlerinde İstanbul’da Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. ”Doğanın ve emeğin sömürüsüne son” şiarı ile yapılan konferansa Türkiye’den başka Yunanistan, Almanya, Lübnan, Fransa gibi çok sayıda ülkeden siyasi parti ve ekoloji örgütü katıldı.

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin (SYKP) düzenlediği “Ekoloji Politik” konferansı Şişli’de bulunan Cemil Candaş Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Türkiye’den başka Yunanistan, Almanya, Lübnan, Fransa gibi çok sayıda ülkeden siyasi parti ve ekoloji örgütünün katıldığı konferans 9 ve 10 Kasım tarihlerinde yapıldı. Dünya’dan ve Türkiye’den ekoloji mücadelesi deneyimlerinin tartışıldığı Ekoloji Politik Konferans ”Doğanın ve emeğin sömürüsüne son” şiarı ile gerçekleştirildi.

Neoliberal politikalar doğayı sömürüyor

“Ekoloji Politik” konferansında neoliberal politikalar nedeniyle yaşanan doğa talanına dikkat çekildi. Farklı yerellerde ve farklı mücadele başlıklarında direniş alanlarında yürütülen tartışmaları politik bir zeminde konuşulması hedeflenen Ekoloji Politik Konferans’ta Türkiye ve dünyanın bir çok yerinden mücadele deneyimleri politik zeminde aktarıldı. Dünyanın farklı noktalarında verilen çevre mücadelelerinden deneyimlerin aktarıldığı konferansta neoliberal politikaların ekoloji krizini derinleştirdiği ifade edildi. Kapitalizmin derinleşen krizine karşı büyük bir mücadele ağının gelişmesi gerektiği belirtilen konferansta, topyekun bir mücadelenin örgütlenmesi gerektiği vurgulandı.

9 Kasım tarihinde ilk ayağı gerçekleştirilen konferans ‘Doğanın varlıkların talanına son” başlığı ile başladı. “İklimi değil sistemi değiştir” ve “Derelerimiz özgür akacak” başlığı ile yapılan bu ilk günkü konferansta konuşmacılar olarak ise SOS Khalkidiki (Yunanistan), Taksim Dayanışması, Dev-Yapı İş, Ege Çevre ve Kültür Platformu, Bursa Çevre Platformu, Büyük Menderes İnisiyatifi, Hambach Ormanı Direnişi (Almanya), Türk Tabipleri Birliği, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, ODTÜ Kavaklık Direnişi, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Lübnan Komünist Partisi, Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Samandağ Kalkındırma Derneği, Sinop Nükleer Karşıtı Platformu yer aldılar.

“Dünyadaki bütün çevre sorunlarını Bursa yaşadı”

İlk günkü oturumda Ekoloji Birliği bileşenlerinden Bursa Çevre Platformu adına Ekolojik Politik Konferansı’na katılan Murat Demir, Bursa’da 25 tane sanayi bölgesi olduğunu açıkladı ve bunların 15’i ise organize sanayii olduğunun altını çizdi. Demir, “Dünyadaki bütün çevre sorunlarını Bursa yaşadı. Bursa’nın çevre mücadelesi eskiye dayanıyor. Bu mücadele Orhaneli Termik Santrali’ne filtre bacasını takma mücadelesi ile başladı. Bin 200 çevre sorununa müdahil olduk. Bu küçük bir rakam değil. Bursa’da dört termik santrali engelledik. İki çimento fabrikasını engelledik. İki altın madeninin Bursa’da açılmasını engelledik. Çok ciddi kampanya ve süreçler neticesinde oldu” diye konuştu.

“Yeni örgütlenme biçimleri ve mücadele yöntemlerine ihtiyaç var”

Konferansa Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği adına katılan Yönetim Kurulu Başkanı ve Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan da bir konuşma yaptı. Konuşmasına “Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’ni kurduk. O günden bu yana da 400’ün üzerinde üyemiz ile ekoloji mücadelesinin içerisinde aktif bir şekilde yer alıyoruz. Durdurmayı başardığımız bir sürü ekolojik yıkım projesi var. Hem alanda mücadeleyi, hem hukuki mücadeleyi, hem tüm ÇED süreçlerini tüm kamu kurumları nezdinde takip etmeyi, hem de iktidarın enerji ve madencilik politikalarına karşı politik mücadeleyi önemsiyoruz” sözleri ile başlayan Süheyla Doğan, konuşmasında ayrıca şunları ifade etti:

“Mücadele içerisinde doğayı da, emeği de, kadını da sömüren sistemin aynı olduğunu ve ekoloji mücadelesinin emek ve demokrasi mücadelesi ve kadın ve lgbti hareketinden bağımsız olamayacağını, bu nedenle de yan yana, dayanışarak mücadele edilmesinin gerekliliğini kavradık. Köylüsü, şehirlisi ile kadınların mücadelenin hep en önünde yer aldılar. Ülkenin diğer yerlerinde de kadınların en önde olduklarını gördük. Bu süreçte ekofeminizmin önemini ve gerekliliğini daha da iyi anlamaya başladık. Yerellerde tek tek mücadele etmenin zorluğunu görüp dayanışmanın önemini kavrayarak da kuruluşundan itibaren Ekoloji Birliği’ne katıldık ve elimizi taşın altına koyarak da yürütme kurulunda yer almaya da talip olduk.

Kirazlı Altın Madeni Projesi kapsamında TEMA‘ya göre 197 bin, Türkiye Ormancılar Derneği‘nin açıklamasına göre de 347 bin ağacın kesilip bir orman ekosisteminin katledilmesinin basına ve kamuoyuna yansıması ile birlikte Kazdağı mücadelesi yeniden alevlenmiş ve ülke gündemine oturmuştur. Su ve Vicdan Nöbeti çağrısı ile Kirazlı’da yeniden başlayan direniş bugün çadırlı direnişle, Derneğimizin, bölgedeki diğer örgütlerin, Kazdağları İstanbul Dayanışması ve diğer şehirlerdeki dayanışma ağlarının, Ekoloji Birliği’nin desteği ile sürmektedir.

Topyekün mücadele için emek ve demokrasi güçleri ile beraber, hiçbir siyasi yapıya bağlı olmayan, yeni örgütlenme biçimleri ve mücadele yöntemlerine ihtiyaç vardır. Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde bugünkü kadar büyük bir doğa tahribatıyla karşı karşıya kalmamıştır. Ülkenin havası, suyu, toprağı ve yaşam alanlarımız bugün tanık olduğumuz kadar büyük bir tehdit altında olmamıştır. Ancak bugüne kadar, yurdun her köşesinde yürütülen mücadeleler gösterdi ki sadece yerel mücadeleler tek başına yeterli olamıyor. Sermayenin gücü karşısında küçük kazanımlar dışında büyük ve kalıcı kazanımlar elde edilemiyor. 1,5 yıl önce, 11 örgütün çağrısı ile, bir araya gelip, mücadelelerin kalıcı çözümler sağlayabilmesi için bundan sonra nasıl mücadele edilmesi gerektiğini, güçlerimizi nasıl birleştirebileceğimizi, bunun için neler yapabileceğimizi konuşup tartışmamızın zamanı geldiğini söyleyerek yola çıktık ve Ekoloji Birliği’ni kurduk.

Hem Ekoloji Birliği’nin kuruluş sürecinde, hem de günümüzde ülkenin gündemi hep çok yoğun oldu ve hızla değişti. Bu süre içerisinde ana gündem genelde seçim, geçim ve savaşa endeksli olunca, ekolojik meseleleri bu gündeme yerleştirmek de haliyle kolay olmadı. Ancak durum artık değişiyor. Daha önce Cerattepe mücadelesi gibi, Kazdağı mücadelesinin de ana gündemlerden biri olması ile gördük. Aydın’daki JES’lere karşı verilen mücadele de dikkatleri çekmeyi başardı. Bunu diğer mücadele alanları da izleyecektir.

Ekoloji Birliği, ülkedeki bütün yerel ekoloji direnişlerinin birliği, ortak dayanışma ve iletişim ağı olmak için büyük çaba içinde. Bunu yapmaya çalışırken emek ve demokrasi güçleriyle dayanışma içinde olmaya azami gayret gösteriyor. Tek başına kurtuluşun olmadığını çok iyi biliyor.

Ekoloji Birliği’nin temel taşı yerel ekoloji örgütleri ve henüz bir örgütsel yapıya kavuşmamış mücadelelerdir. Birlik, bu örgütlerin ortak mücadele zemini, dayanışma ve iletişim ağıdır. Ekoloji Birliği kendisini devletten, siyasi yapı, hareketlerden, partiler ve bağlı örgütlerinden bağımsız bir yerde tarif ediyor. Ekolojik mücadelenin siyasi bir mücadele olduğunu bilen Ekoloji Birliği, kendini anti-kapitalist olarak tanımlıyor. Ekoloji mücadelesinin sınıf mücadelesinin bir parçası olduğu, ülkedeki, emek, demokrasi ve barış mücadelelerinden bağımsız olamayacağını biliyor ve bu anlayışla hareket ediyor. Bu nedenledir ki 26 Ekim’de Ankara’da düzenlenen “İklim Krizi’ne ve Ekolojik Yıkıma Dur Diyoruz” mitingi öncesi DİSK, KESK, TMMOB VE TTB’nin desteği alınmış, tüm emek ve demokrasi güçlerine çağrıda bulunulmuştur. Ankara Valiliği’nin bu mitingi iptal etmesinin nedeni de bu güçlerin bir araya gelmesinden duyulan korkudur.

Sözlerime burada son verirken “Birlik, Mücadele, Yaşam ve Kadın” diyor, saygılarımı sunuyorum”

İklimi değil sistemi değiştir

Ekoloji Politik Konferansı ”İklimi değil sistemi değiştir” başlıklı ikinci oturumu ile devam etti. HDP PM Üyesi Beyza Üstün tarafından kolaylaştırıcılığı yapılan bu oturumda ise yer alan konuşmacılar  Hambach Direnişi’nden (Almanya) Robin Vogel, Türk Tabibler Birliği’nden (TTB) Ahmet Soysal, Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nden Talat Çetinkaya, ODTÜ Kavaklık Direnişi’nden Umut Hasanoğlu, ÇMO İstanbul Şubesi’nden Meryem Kayan oldu.

Otumu açan Prof. Beyza üstün, ”Kapitalistler sınırları aştılar, yaşam alanlarımızın her yerine her yöntemi kullanarak saldırıyorlar. Bizler o sınırları çoktan kaldırdık aslında. Yoldaşlığımız her yerde, dayanışmamız her bölgede mücadele alanının tam içinde yürüyor. Onun için suyun bu tarafına geçen yoldaşlara bir kere daha hoş geldiniz diyorum. Bu alandaki sosyalistler, kadın mücadelesi yürütenler, siyasetçiler, siyasi örgütler bugün buraya bu perspektifle gelenlerin aklı çok net aslında. Bizler kapitalizmin saldırılarına karşı yürüttükleri tartışmalara hiç girmiyoruz. Bizler derelerimizi korurken can suyu tartışmasını çoktan bıraktık. Ekoloji siyasetler üstü değildir, ekoloji politik bir mücadeledir. Şimdi görevimiz bu öğretilerin üzerinde artık tartışmadan sistemin bize dayatmasını görerek ekoloji mücadelesini politik bir zeminle sürdürmek, onu siyasi alanda yükseltmektir. Yolunuz, yolumuz açık olsun sevgili yoldaşlar” ifadelerini kullandı.

‘İklimi değil sistemi değiştirmeyi amaçlıyoruz’

Almanya’dan Robin Vogel Hambach Direnişi’ni anlattı: ”Orda RW’in kömür üzerinden yaptığı saldırının bir başka nedenide hiyerarşisiz birlikte komün yaşamı süren o insanların da yaşamlalarına saldırı. Kapitalizmle aramıza açıyı koyduk artık tartışmıyoruz. İklimi değil sistemi değiştirmeyi amaçlıyoruz.”

Küresel bir çöküşün içindeyiz

Türk Tabipleri Birliği (TTB) adına konuşan Ahmet Soysal ise, ”Öncelikle örgütüm Türk Tabipler Birliği adına sizleri selamlıyorum. Örgütümüz özellikle ekolojik saldırılara karşı son dere duyarlıdır. Bir küresel çöküşün içindeyiz. 1950’lerden sonra tipikleşen bir çöküşün içindeyiz. 1960’larda ozon tabakasının delinmesiyle başladı, Sonra kaynak yetersizliği, ormanların yok olması, su kaynaklarının yok edilmesi dediler.. Çevre kirliliği yarattılar, milyonlarca atığı bıraktılar. Bizim ülkemiz mesela son dönemde en büyük pilastik atık ithalatçısı ülkelerden bir tanesi. Bunların sonucuna küresel iklim değişikliği diyoruz. Hala bazı akademisyenler insan eliyle yapılmış bir küresel iklim değişikliğinin olmadığına inanıyorlar. Ama gördüğümüz gibi özellikle 1940’lardan sonraki çıkış, sera gazlarındaki çıkış bizlere insan eliyle olduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu.

10 Kasım’da yapılan konferans,“Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” ve   “Ekoloji Mücadelesinin Toplumsal ve Sınıfsal Boyutu” başlıkları altında yapılırken, Longo Mai (Fransa), Movimiento por la Soberania Mineral en Brasil, Çiftçi-Sen, Refikler Komünü, Turgutlu Çevre Platformu, Patrick Bond – University of the Witwatersrand in Johannesburg (Güney Afrika), Sonja Grusch – Socialist Left Party (Avusturya), Dimitri Roussopoulos – Transnational Institute of Social Ecology (Yunanistan), Karaburun Gündelik Yaşam Bilim ve Kültür Derneği konuşmacılar arasında yer aldı.  Konferansın son oturumunda ise Sonuç Bildirgesi bölümü yer aldı.

“Ekoloji Politik” konferansında neoliberal politikalar nedeniyle yaşanan doğa talanına dikkat çekildi. Dünyanın farklı noktalarında verilen çevre mücadelelerinden deneyimlerin aktarıldığı konferansta neoliberal politikaların ekoloji krizini derinleştirdiği ifade edildi. Kapitalizmin derinleşen krizine karşı büyük bir mücadele ağının gelişmesi gerektiği belirtilen konferansta, topyekun bir mücadelenin örgütlenmesi gerektiği vurgulandı.


Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan’ın konferanstaki konuşması


Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top