Efeler ve efelenen Karacasu KaymakamıÖzer AkdemirYazarlar by Özer Akdemir - 30 Haziran 201922 Ekim 20190 Çine’den gelen iki arkadaş öğle saatlerinde beni Aydın Otogarı’ndan aldı. Karacasu ilçesine doğru yola koyulduk. Nispeten sıcak geçen bir martın ortalarıydı. Aracımızın penceresinden ilk kez geçtiğim bu yolun sağında solundaki manzaraları kaçırmamaya çalışırken bir yandan da laflıyorduk. İlk dikkatimi çeken yol boyundaki bütün dağların, tepelerin karı erimişken karşımızda, epeyce de uzakta görünen bir dağın, etrafındaki sarı, mor, boz renkli çıplak dağlara nispet yapar gibi bembeyaz görüntüsü oldu. “Babadağ” dedi Çine Yaşam Platformundan Ahmet Uslu. “Bakma öyle yassı ve küçük gibi göründüğüne. Epey uzak bize, o yüzden öyle görünüyor. Çok yüksektir ve karı, boranı hiç eksik olmaz”.Öğleden sonra girdik Karacasu’ya bağlı Yeniköy’e. İlçeye beş on dakikalık uzaklıkta, tarihi epeyce eski bir köydü burası. Ana yolun üzerinde neredeyse 60-70 yıllık bir kahvenin önünde karşıladı bizi İsa Yıldırım. Bu köydendi. Geleceğimizden haberi vardı. Kahvenin önüne konmuş çok eski ahşap bir sedire oturmuş, öğleden sonra güneşine karşı çayını yudumluyordu. Kış serinliğinin yavaş yavaş kendini hissettirmeye başladığı o öğle sonunda güneşine ve çayına ortak olduk bizler de. Bir çay içimi sohbet ettik.On beş dakikalık kahve molasının ardından İsa Yıldırım, bizi jeotermal enerji kuyusunun açılmak istendiği yere götürdü. Toplantı akşam saat 20 gibi başlayacaktı ve daha epey vakit vardı. Aydın’dan doğru geldiğimiz yolu bir 10-15 kilometre kadar geri dönüp, sağ taraftaki küçük bir ovaya doğru saptık. Araçtan iner inmez hızlıca akan bir derenin sesi geldi kulağımıza. Dereye doğru değil aksi yöndeki iki üç dönüm kadar görünen geniş bir düzlükte beton dökülmüş tarlaya gittik. Tam ortasında betondan bitmiş gibi duran borular ve onun hemen yanında içinde açık kahverengi bir sıvının olduğu görülen kare şeklinde bir depo vardı. “İşte burası jeotermal kuyusu” dedi İsa Yıldırım. Eskiden portakal bahçesi olan bu tarlanın sahibi tarafından iki, iki buçuk yıl önce kiraya verildiğini, bahçedeki portakal ağaçlarının hemen söküldüğünü söyledi. “Sonra sondaj çalışmalarına başladı. Atı ay kadar sürdü ama ne buldular bulamadılar bilmiyoruz açıkçası” dedi.Kendilerinin buradan çıkacak olan jeotermalin zararlarının ne olduğunu tam olarak bilmediklerini, ancak Buharkent, Pamucak tarafındaki zararlarını duyduklarını söyleyen İsa Yıldırım, “Endişemiz o dur ki bizim de tarımımıza kötü etki edecek bu jeotermal. Bir de burası Nazilli’nin içme suyunu karşılayan baraja 6-7 kilometre uzaklıkta. Dandalas çayının da hemen yanı başında” dedi.Çayın kenarına gittik sonra. Babadağ tarafından süzülüp gelen ak köpüklü yeşil bir su cıvıl cıvıl akıyordu. Suyun gittiği dağın adının Turnalar, onun hemen yanı başındaki dağın ise Karıncalar olduğunu anlattı İsa Yıldırım. “Bir zamanlar efelerin yatağıydı bu dağlar. O efeler kalmadı artık ne yazık ki. Devirler geçti, zamanın zalim çarkı döndü. Şimdi hem dağlarda hem ovada çakallar geziyor” dedi kafasını sallayarak.Akşam, ortasında gri renkli kocaman varilden yapılma bir sobanın yandığı kahvehane tıklım tıklım dolmuştu. Kahveci kocaman bir meşe kütüğünü attığı sobadaki korunun saatlerce sönmediğini anlattı övünçle.Toplantıdan önce Aydın’ın dört bir yanındaki, Tire’de, Germencik’teki jeotermal santrallerin kadim zeytin ağaçlarını nasıl oldukları yerde sapsarı kuruttuğunu, suların nasıl zehir aktığını ve bu sulardan içen hayvanların öldüğünü, özellikle kadınların yaşamı korumak için nasıl içten bir karşı çıkışla direndiğini gösteren video görüntüsünün sonunda, yaşının 75’i geçtiğini söyleyen bir köylünün, “Devletin, iki şirketin rantı için, bizim geçim kaynaklarımızı yok edecek jeotermali istemiyoruz” sözleri uzun süre alkışlandı köylüleri tarafından.Toplantıda Aydın Tabip Odası Başkanı, AYÇEP yöneticileri, Yılmazköy’den, Kızılcaköy’den gelen jeotermale karşı direnen köylüler de söz aldı. Kimi JES’lerin sağlığa zararlarını, kimi çevreyi nasıl kirlettiğini, kimi köyünde kokudan pencereleri açamaz hale gelmelerini anlattı uzun uzun. Gece yarısına kadar sürdü toplantı.Bir kaç hafta sonra, yine köylülerin daveti üzerine aynı toplantı komşu Dereköy’de yapıldı. Yeniköy’deki gibi gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürdü toplantı. Köylüler endişelerini, mücadele kararlılıklarını anlattılar.Bir süre sonra, Karacasu Kaymakamı’nın bu toplantıları “Kendisinden izin alınmadığı” gerekçesi ile “Toplantı gösteri yürüyüşleri yasasına aykırı” diye, yerel basında çıkan haberleri de dilekçesine ekleyerek Karacasu Cumhuriyet Savcılığına şikayet ettiği, savcının da bu şikayet üzerine soruşturma başlattığı bilgisi geldi Aydınlılara.Toplantıya katılanlar Aydın Emniyet Müdürlüğüne gidip ifade verdiler. Tabip Odası Başkanı “Halk sağlığı ile ilgili bilgileri isteyen herkese anlatmak benim görevim” dedi. AYÇEP’liler de Anayasa’nın 56. maddesine vurgu yaptılar. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.”Sonra, Aydın kent merkezinde bu soruşturma “utancını” basınla ve kamuoyu ile paylaştılar. “Biz Anayasa’nın bize verdiği çevreyi koruma ödevini yerine getirmek istedik. Teşekkür beklerken soruşturmayla karşılaşıyoruz. Bizi şikayet eden Karacasu Kaymakamı’nın da görevi çevreyi korumak. Biz de kendisine bu ödevini hatırlatıyoruz” dediler.Babadağ, Karıncalı, Turnalı dağlarının eteklerinde “çakallar” geziyor bugünlerde. Efelerin torunları dağları ve ovaları bu çakallardan koruması gerekirken kendilerine “efelenen” Karacasu Kaymakamı’na görevini hatırlatıyorlar bir kez daha.Sonraki yazıÖnceki yazı Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print