Buradasınız
Ana Sayfa > Bildiriler > Bakan Varank’ın sözlerine tepki: “Türkiye’de yapılan ‘sömürge madenciliği’dir”

Bakan Varank’ın sözlerine tepki: “Türkiye’de yapılan ‘sömürge madenciliği’dir”

Çanakkale’de TÜMAD Madencilik’in işlettiği altın madeni ziyareti sonrası ‘milli madencilik politikası’ vurgusu yapan Bakan Varank, ekolojik talana izin verdikleri yabancı şirketleri unuttu. Varank’ın maden çalışmalarına karşı çıkanlara yönelik “Maden tartışmalarının çoğunluğu siyasi saiklerle oluyor” sözlerine ise Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nden tepki geldi: “Türkiye adeta işgal edildi, ‘sömürge madenciliği’ yapılıyor!”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın “Çanakkale bölgesinde tahminlere göre 80 ila 100 milyar dolarlık değere sahip altın madeni yatıyor, bu madenler yer altında bırakılamaz, çıkartılmalıdır” açıklamalarına tepkiler yükseldi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, Çanakkale’nin Lapseki ilçesinde Nurol Holding-TÜMAD Madencilik tarafından işletilen Lapseki Altın Madeni’nde incelemelerde bulunmuş, ziyaret sonrası dikkat ve tepki çeken bazı açıklamalar yapmıştı. ‘Milli madencilik politikası’ ifadesini kullanan Bakan Varank’ın sözleri akıllara Türkiye’de ekolojik talana neden olan yabancı şirketleri getirdi. Kaz Dağları’na çöken Kanadalı Alamos Gold’un Türkiye’nin milli değerleri olan ağaçları katlettiği görüntüler hafızalarda tazeyken, Varank’ın açıklamalarının altı boş ve gerçeklerden uzak kaldı. “Millileşme” vurgusu yapan Bakan Varank, Çanakkale’de altın madeni projesine başlayacak ve milli değer olarak kabul edilen ağaçları katledecek olan TÜMAD Madencilik’i görmezden geldi.

“SÖMÜRGE MADENCİLİĞİ”NE KARŞI MÜCADELEMİZ SÜRECEK!

Su kaynaklarının ve ormanlık arazinin tehlikeye atılacağı projeye ise Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tepki göstererek, bölge halkını projeye karşı durmaya çağırdı. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği yayımladığı açıklama ile “Sömürge madenciliğine karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.

Bakan Varank’ın açıklamalarını değerlendiren Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği adına açıklamada bulunan dernek başkanı Süheyla Doğan, AKP’nin iktidara gelmesinden hemen sonra ‘Maden Yasası Değişikliği’ olarak bilinen bir düzenleme ile bir sürü kanunda değişiklik yaptığını hatırlatarak, “Bu düzenleme ile madencilere dikensiz gül bahçesi yaratıldı. Ülkenin her yanında madencilik yapılabilir hale geldi. Bir sürü destek ve teşvik verilerek yabancı maden şirketlerinin önü talan ve yağmaya açıldı” dedi.

ÜLKE ADETA İŞGAL EDİLDİ!

1980’li yıllarda başlayan özelleştirme politikalarının sonucu olarak AKP iktidarı ile birlikte kamusal madencilikten tamamen çıkılıp onun yerine özel sektör madenciliğine geçildiğini belirten derneğin açıklamasında, “Ülkenin her tarafı maden alanı olarak parsellendi. Kamunun elindeki her türlü bilgi özel sektörün hizmetine sunuldu. Maden alanları hızla ihale edilerek yabancı ve yerli şirketlere satıldı. Ülke adeta işgal edildi. Madenciliğe kapalı çok az alan kaldı. Ülkenin yüzölçümünün en az yüzde 60’ı, Kazdağları’nın yüzde 79’u maden ruhsatları ile kapatıldı. Yabancı ve yerli şirketler dağlarımızı delik deşik etmeye başladı. Halihazırda 20’ye yakın çalışan altın madeni projesi var” ifadeleri yer aldı.

KÂR ŞİRKETLERE, ZARAR İSE DOĞAYA VE HALKA YIKILIYOR!

Yapılan açıklanada, altının siyanürle yıkanması işlemi olan ‘siyanür liçi’ uygulanarak yapılan altın madenciliğinin çevresel risklerine dikkat çekilerek, “Hem dünyada, hem de ülkemizde yaşanan maden felaketleri yüzünden ciddi çevre felaketleri yaşandı, insanlar ve doğa büyük zararlar gördü. Romanya’daki büyük maden kazasından sonra Avrupa Birliği Parlamentosu siyanür liçinin yasaklanmasına dair tavsiye kararı aldı ve çoğu ülke bu karara uyarak siyanür liçli altın madenciliğini yasakladı” denildi.

ÇIKARTILAN ALTINDAN DEVLETİN PAYI YÜZDE 2,25 İLA 4,5 ARASINDA

Altının spekülatif bir maden olduğuna dikkat çeken açıklamada, yaşamsal ihtiyaçlar için elzem olmadığının altını çizildi. Dernek Başkanı Doğan, dünya üzerinde bugüne kadar çıkartılmış olan altın madeni miktarının yaşamsal ihtiyaçlar için gereğinden fazla olduğunu belirterek, “Yeni altın madeni çıkarmaya ve doğaya çok ciddi zarar veren bu madenciliğe ihtiyaç yok. Özel sektör tarafından çıkartılan altın madenlerinin tamamı çıkartan şirketin oluyor ve yalnızca ocak başı bedelinin yüzde 2.25-4.5 arasında devlet payı alınıyor. Çıkartılan altın devlet tarafından satın alınıyor ve bankaların kasalarına, yer altına saklanıyor. Devlet; halkın, kamunun olması gereken madeni yeniden özel sektörden satın alıyor. Mevcut maden yasası ile gerçekleştirilen ve kârı şirketlere, zararı ve riski halka yıkan bu madenciliğin de hiçbir kamu yararı yok” ifadelerini kullandı.

REHABİLİTASYON KONUSU SADECE BİR ALDATMA VE YALAN

Madencilik faaliyetleri sonrası yapılan rehabilitasyon çalışmalarını “tam bir yalan” olarak değerlendiren açıklamada, “Madencilik yapılan ve tonlarca siyanür, sülfirik asit gibi kimyasallar kullanılan maden alanları asla eski haline gelmiyor. Hatta çoğu yerde terk edilip gidiliyor. Maden felaketleri sonrasında kesilen cezalar da asla doğaya verilen zararı karşılamıyor” vurgulamasında bulunuldu.

Bakan Varank’ın Çanakkale’de sarf ettiği ve tartışmalara kapı aralayabilecek bir diğer açıklaması ise maden çalışmalarına karşı çıkanlara yönelik oldu. Varank, “Madenler konusunda ülkemizde zaman zaman farklı tartışmalar olabiliyor. Ben açık konuşacağım. Bunların çoğunluğunun siyasi saiklerle olduğunu bilmemiz gerekiyor” dedi. Varank’ın bu sözlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından yapılan açıklama, şu ifadelerle son buldu:

“Ülkemizdeki sömürge madenciliğine, halkı hiçe sayan, halkı evinden, barkından, tarlasından, ormanından, havasından, suyundan eden, çevreyi kirleten, orman ekosistemlerini tarumar eden, şirketlerin kârına kâr katan ve riski halka yıkan bu madenciliğe karşı çıkıyoruz. Bu tabii ki siyasi bir duruştur. Ancak iktidar karşıtlığı üzerinden değil, bilimsel ve ahlaki, etik temeli olan bir karşı çıkıştır. Halktan ve haklıdan yana bir duruştur. Sömürge madenciliğine karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Sayın Bakan’ı “sömürge madenciliği” yerine halktan yana ve doğayı ve ekosistemi gözeten kamusal bir madencilik politikası uygulamaya, madencilikle sağlanan 5-10 yıllık geçici istihdam yerine tarım ve turizm gibi kalıcı istihdam olanakları yaratan politikalar üretmeye çağırıyoruz.”


Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top