Buradasınız
Ana Sayfa > Ekoloji > Yangın yeri bir ülke… | Özer Akdemir

Yangın yeri bir ülke… | Özer Akdemir

22 Ağustos tarihinde başlayıp bazı köylerin, mahallelerin ve devlet hastanesinin boşaltılmasına neden olan, Çanakkale’nin kenar mahallelerine kadar gelen yangın, kent tarihinin en büyük yangını olarak niteleniyor. Yangın ancak üçüncü gün kontrol altına alınabildi. 4 bin 80 hektarlık bir alanı etkileyen yangın bölgesinde sayısız canlı yaşamını yitirdi.

Medyanın büyük çoğunluğu için insanların ölmesi dışında bir can kaybının haber değeri yok ne yazık ki! Bu nedenle “neyse ki yangınlarda can kaybı yaşanmadı” cümlesini birçok televizyon kanalında duymuşuzdur.

YANGINLARDAN DAHA KÖTÜSÜ

Yangınlar sonrası binlerce hektar orman ekosistemi yok olan kentte madencilik ve enerji projeleri de en az yangınlar kadar, belki de ondan bile daha fazla ormanı yok etmiş durumda.

Çanakkale şehir merkezine 20 km uzaklıktaki Kirazlı’da, Kanadalı Alamos Gold altın şirketinin 400 bin ağacı kesmesi sonrası oluşan doğa katliamının görüntüleri hafızalarınızdadır hâlâ. Tam bir yıkım görüntüsünü ortaya koydu drone ile çekilen fotoğraflar ve sonrasında binlerce insanın isyanı, Kazdağı’na akması…

Bu büyük tepkinin ardından bakanlık Kanadalı şirketin 13 Ekim 2019’da dolan işletme ruhsatını yenilemedi ve şirket yok ettiği ormana dönüp bakmadan alanı terk edip gitti! Türkiye’yi de Uluslararası Tahkim Mahkemesine şikayet ederek tazminat istedi.

Bugün Akbelen’de de benzer bir yıkım yaşanıyor. İki yılı aşkın süren nöbete müdahale eden jandarmanın korumasında ve gözetiminde 70 bine yakın ağaç kesildi Akbelen ormanında. İş makineleri harıl harıl ağaçları kesilip tıraşlanan ormanın üstündeki toprak tabakasını sıyırmak ve alttaki kömüre ulaşma telaşındalar. Toprak var olduğu sürece orman yeniden yeşerir ve şirket Akbelen’in artık orman değil kömür ocağı olmasını istiyor. Telaşı bundan!

BİGA YARIMADASI’NIN YÜZDE 79’U MADEN RUHSAT ALANI!

Çanakkale’ye yeniden dönelim; TEMA Vakfı tarafından 2020 yılında açıklanan rapora göre Biga Yarımadası’nın yüzde 79’u metalik madencilik ile ruhsatlandırılmış durumda. Bu ruhsatların yüzde 41’i arama ve işletme ruhsatları. 1600’den fazla maden ruhsatı, 90 civarında yerli yabancı firmanın elinde.

Çanakkale’nin başı sadece madencilik değil termik santrallerle de belada. Kentte yapımı planlanan altıncı termik santral olan Kirazlıdere Termik Santrali 110 hektarlık tamamı ormanlarla kaplı bir alanda kurulacak. 1260 MW kurulu güç olarak planlanan termik santralde yakılacak 40 milyon ton kömürün taşınması için projelendirilen liman ise Çanakkale Boğazı’nın el değmemiş nadir koylarından Turupçu Koyu’nda yapılacak. Turupçu Koyu Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından yayımlanan kırmızı listede de “soyu kritik derecede tehdit altında olan tür” olarak sınıflandırılan Akdeniz Foku’nun üreme alanı olarak seçtiği nadir alanlardan birisi.

Çanakkale’de yapımı planlanan 10 tane daha termik santral var. Yanlış okumadınız, on tane daha termik santral! Lapseki ile Bandırma sahil hattının neredeyse her karışı termik santraller tarafından parsellenmiş durumda.

Kirazlıdere termik santralinin yapılacağı bölge ülkemizin olduğu kadar belki de dünyanın en kaliteli şeftali ve kirazının yetiştiği bir yer olarak da biliniyor.

BİR TÜRKİYE KLASİĞİ!

Termik santralin üretim lisansı ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) izni süreçleri ise tam bir Türkiye klasiği! Çevre örgütlerinin açtığı davalarda yapılan bilirkişi incelemesi sonrası hazırlanan rapor, santralin izin süreçlerindeki skandalları ortaya koydu.

Termik Santrale Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından üretim lisansının verildiği tarihte (7 Mart 2013) projenin daha ‘ÇED olumlu’ kararının bile bulunmadığı görüldü. Öyle ki, 2013 yılında üretim lisansı verilen termik santrale ÇED olumlu kararı iki yıl sonra, 2015 yılında verilmiş! Oysaki yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere göre tam tersi olması gerekiyor. Projeler için önce ÇED süreçleri işletilip bitirilirken, bu süreçte alınan olumlu ya da gerekli değildir kararları sonrası ancak üretim, işletme izni ya da lisansı verilebiliyor.

ÇANAKKALE YAKINDA YAŞANAMAZ BİR KENT OLACAK

Çanakkale ve Kazdağı yöresi, son yıllarda madenler, termik santraller, ormanlık alanlar ve meralar üzerinde planlanan RES-JES projeleri gibi yağma / talan projelerinden fazlasıyla nasibini aldı. Öyle ki, denizi, güneşi, “bin pınarlı” suları, ormanları, verimli toprakları ile bir tarım, turizm, hayvancılık ve balıkçılık cenneti olarak bilinen kent, çok yakın bir gelecekte enerji ve maden çöplüğü olmaya aday kentler arasında sayılıyor.

Uluslararası Hacıbektaş Veli Anma etkinlikleri kapsamında 18 Ağustos tarihinde Hacıbektaş Veli Kültür Merkezinde yapılan Seyfe belgeselimizin gösterimine gelen avukat arkadaşım Fevzi Özlüer ile sohbet ederken, konu Çanakkale’den açıldı. Özlüer, Kirazlıdere Termik Santrali ve bölgedeki başkaca yıkım projelerine karşı çevre örgütleri ve yurttaşlar tarafından açılan davaların avukatlarından birisi aynı zamanda. Bölgeyi çok iyi bilen Özlüer “Böyle giderse Çanakkale yakın bir gelecekte yaşanmaz bir kent haline gelecek” diyordu!

Cenneti cehenneme çeviriyorlar!

Ömürlerimizden çalıp kasalarını dolduruyorlar!

Ülke yangın yeri!

Bir an önce ‘Dur’ demezsek yanmış – yıkılmış bir ülke kalacak elimizde!..


Evrensel

Özer Akdemir
Evrensel Gazetesi yazarı. 1969 Nevşehir Hacıbektaş'ta doğdu. 1998 yılında Evrensel Gazetesi ile başladığı gazeteciliğe halen gazetenin İzmir temsilcilisi olarak devam ediyor. Hayat TV'de Çepeçevre Yaşam programlarının yapım ve sunuculuğu yanı sıra, Anadolu’nun Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt, Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin, Doğa ve Direniş Öyküleri adlı kitapları bulunuyor. EGEÇEP Yürütme Kurulu ve çeşitli komisyonlar ile Ekoloji Birliği'nde Koordinasyon Kurulu ve Yürütme Kurulu'nda da görev yapmıştır.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top