Türkiye Baroları Kent ve Çevre Hukukçuları Buluşması Şanlıurfa Sonuç Bildirgesi açıklandıBildirilerEkolojiHaberlerHukukİklim by Ekoloji Birliği - 6 Ekim 201916 Ekim 20190 Türkiye Baroları Kent ve Çevre Komisyonları ile çevre ve ekoloji avukatlarının Ocak/2019’da İzmir’de başlattıkları, sonra da Antalya ve Denizli ile devam eden çalıştaylar sürecinin dördüncüsü 28-29 Eylül 2019 tarihinde Şanlıurfa Barosu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirilmişti. İki günlük çalıştay sonucunda hazırlanan sonuç bildirgesi de kamuoyunun bilgisine açıklandı.İklim krizinden ekonomik krize, çevre hukukundan Gezi ve Bülent Şık davası ile yaşam hakkına kadar bir çok konuya ilişkin açılımlar ve açıklamalar yapılan sonuç bildirgesinde, “Anayasa değişiklikleri ile getirilen sistem ve yaşanan siyasi kriz, yargının işlevini ağır bir biçimde tahrip etmiş, hukuk güvenliğini de ortadan kaldırmıştır” açıklaması ise dikkat çekici bir ayrıntı olarak yer alıyor.“Amacımız çevre ve yaşam hakkının korunması”Şanlıurfa Barosu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve iki gün süren çalıştaya, Sakarya Barosu’nu temsilen Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Elif Yar ve Genel Sekreter stajyer avukat Feriştah Utku katıldı. Ayrıca Yar, çalıştayın oturum başkanlığını yaptı.Şanlıurfa’da 4.’cüsü düzenlenen Kent ve Çevre Çalıştayı’nın ardından konuşan Sakarya Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Elif Yar, “Türkiye Baroları Çevre ve Kent Avukatları olarak iklim krizinin öncelikli sorun olduğunu kabul ediyoruz. Yaşamı savunmak için kamu yararına bilginin paylaşılması için hukukçular dışındaki disiplinle mücadelemizi arttıracağız. Amacımız çevre ve yaşam hakkının korunması. Bu amaç doğrultusunda toplumsal duyarlılığı arttıracak, Kent ve Çevre Avukatları olarak hep birlikte çalışma planı hazırlayacağız” dedi.Öncelikli sorun iklim kriziÇalıştayın ardından değerlendirmelerde bulunan Elif Yar, küresel iklim krizinin dünyanın geleceğini tehdit eder konuma ulaştığını ifade etti. Elif Yar, “Türkiye Baroları Çevre ve Kent Avukatları olarak iklim krizinin öncelikli sorun olduğunu kabul ediyoruz. Küreselleşen bu sorun karşısında Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası mekanizmaları çalıştırmayı görev ediniyoruz” diye konuştu.Toplumsal duyarlılığı artıracağızTürkiye’deki çevre sorunlarına yol açan; madencilik, termik santraller, HES’ler, RES’ler, JES’ler, nükleer santraller gibi konularda, doğal ve kültürel mirasın korunması alanında çalışma yapan Kent ve Çevre Hukukçuları olarak komisyonlar oluşturup, yapılan mücadeleleri daha etkili hale getireceklerini belirten Elif Yar, “Eş zamanlı olarak çevre sorunlarına yol açmayacak, koruyucu, geliştirici kolektif mekanizmaları içeren bir yönetsel ve hukuksal sistem tasarımının hayata geçirilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Yaşamı savunmak için kamu yararına bilginin paylaşılması için hukukçular dışındaki disiplinlerle ortak mücadelemizi arttıracağız. Bu doğrultuda, çevre ve yaşam hakkının, doğal ve kültürel değerlerin korunması davalarının, kamusal yanını anımsatıyor, bu nedenle bu davaların harçtan muaf olması, yargılama giderlerinin hazine tarafından karşılanması için çalışma başlatacağız. Yani amacımız çevre ve yaşam hakkının korunması. Bu amaç doğrultusunda toplumsal duyarlılığı arttıracak, Kent ve Çevre Avukatları olarak hep birlikte çalışma planı hazırlayacağız” ifadelerini kullandı.Bir sonraki çalıştay Ankara’da yapılacakBir sonraki çalıştayı Ankara’da yapmayı planladıklarını belirten Yar, “Ankara’da yapmayı planladığımız diğer çalıştaya, bütün baro başkanlarını davet ederek, iklim krizi başta olmak üzere çalışmalarımız, amaç ve hedeflerimiz konusunda paylaşımda bulunma, etkili çalışma yollarını birlikte oluşturacağız” dedi.Çalıştayın sonunda ise katılımcı baroların imzasıyla sonuç bildirgesi yayımlandı. “Türkiye Baroları Kent ve Çevre Komisyonları ile çevre ve ekoloji avukatlarının Ocak/2019’da İzmir’de başlattıkları, Antalya ve Denizli ile devam eden çalıştaylar sürecinin dördüncüsü 28-29 Eylül 2019 tarihinde Şanlıurfa Barosu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirildi. İki günlük çalıştay sonucunda aşağıdaki sonuç bildirgesini kamuoyunun bilgisine sunmaktayız” sözleri ile kamuoyunun bilgisine açıklanan Sonuç Birdirgesi’de Adana, Ankara, Antalya, Artvin, Aydın, Bursa, Eskişehir, Hatay, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Muğla, Ordu, Sakarya, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Van ve Yalova barolarının imzaları yer alıyor.Sonuç Bildirgesi’nde neler var?Küresel iklim kriziKüresel iklim krizi dünyanın geleceğini tehdit eder konuma ulaşmıştır. Krizin büyümesine karşın, dünya devletlerinin yöneticileri verdikleri sözleri yerine getirmemekte, tehlikeyi küçümsemektedirler. Yaklaşık yarım yüzyıllık ekoloji hukuku da dünyadaki yaşamın topyekun sonunu getirebilecek bu tehlikeyi önlemeye yetmemektedir. 20 Eylül 2019’da tüm dünyada başlayan ve her cuma günü devam eden çocukların iklim grevi bize ışık tutacak niteliktedir. Türkiye Baroları Çevre ve Kent Avukatları olarak iklim değişikliğinin öncelikli sorun olduğunu kabul ediyor, 16 yaşındaki Greta Thunberg’in öncülüğündeki bu direnişi selamlıyor ve destekliyoruz. Küreselleşen bu sorun karşısında Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası mekanizmaları çalıştırmayı görev ediniyoruz.Anayasa’nın 56. maddesiAnayasa değişiklikleri ile getirilen sistem ve yaşanan siyasi kriz, yargının işlevini ağır bir biçimde tahrip etmiş, hukuk güvenliğini de ortadan kaldırmıştır. Bu güvencesiz ortamda Anayasa’nın 56. maddesinde yer alan, “sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı” korunamamaktadır. Bu kapsamda, şimdiye kadar yürütülen çevre hakkının korunması mücadelesi, siyasi iktidarın yargıya müdahaleleri nedeniyle etkisini yitirmiştir. Önümüzdeki dönemde sorunların çözümünde, mücadelemizi bu gerçeklik üzerinden yürütme konusunda fikir birliği içindeyiz.Çevre HukukuDanıştay’ın, 1990’lı yıllardan bu yana; çevre davalarında her yurttaşın ve ilgili tüzel kişilerin davacı olabileceği, öncelikli olanın çevre hakkı ve yaşamın korunması yolundaki kamu yararı ilkesi ile çevre hukukunun gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Aynı Danıştay, geçen 8-9 yıllık süreçteki kararları ile kendi açtığı yolu kapatmıştır. Bu olumsuz değişim çevre ve yaşam hakkının vazgeçilmez unsuru olan adalete erişimi ortadan kaldırmaktadır. İdari yargı, hukuk devleti ilkesini yerle bir eden bu uygulamalarına son vermelidir.Bu olumsuz gidişin önüne geçebilmek için;Çevre ve yaşam hakkı mücadelelerini, Baroların Kent ve Çevre Hukuku Komisyonları’nı daha etkin hale getirerek güçlendireceğiz. Bölgesel gibi görünse de sonuçları itibariyle hepimizi etkileyen çevre, kent ve yaşam hakkına ilişkin sorunlarda birden çok baronun ortak hareket etmesi, birlikte dava açma yoluyla yargıya yapılan başvuruların birlikte yapılması ile çözüme yönelik mücadelenin başvurunun etkili hale getirilmesi hedeflenmektedir.Çevre hukukunun, hukuk fakültelerinde, avukatlık ve hâkimlik stajında zorunlu ders haline getirilmesi çevre ve yaşam hakkının korunmasında önemli katkısı olacak ve bu konuda gerekli çalışmalar yapılacaktır.Türkiye’deki çevre sorunlarına yol açan; madencilik, termik santraller, HES’ler, RES’ler, JES’ler, nükleer santraller gibi konularda ve doğal ve kültürel mirasın korunması alanında çalışma yapan Kent ve Çevre Hukukçuları olarak komisyonlar oluşturup, yapılan mücadeleleri daha etkili hale getirilecektir.Eş zamanlı olarak çevre sorunlarına yol açmayacak, koruyucu, geliştirici kollektif mekanizmaları içeren bir yönetsel ve hukuksal sistem tasarımı ve hayata geçirilmesi için çalışılacaktır.Müdahalenin yerel/ülkesel/evrensel olması karşısında; yaşamı savunmak ve bilginin kamu yararına paylaşılması için hukukçular dışındaki disiplinlerle mücadelemiz ortaklaştırılacaktır.Çevre ve yaşam hakkının, doğal ve kültürel değerlerin korunması davalarının, kamusal yanı nedeniyle, bu davaların harçtan muaf olması, yargılama giderlerinin hazine tarafından karşılanması için çalışma başlatılacaktır.Çevre ve yaşam hakkının korunması amacı ile toplumsal duyarlılığın arttırılması konusunda çalışma planı hazırlanacaktır.Ankara’da yapmayı planladığımız bir sonraki buluşmamıza, bütün baro başkanlarını davet ederek, iklim krizi başta olmak üzere çalışmalarımız, amaç ve hedeflerimiz konusunda paylaşımda bulunma, etkili çalışma yollarını birlikte oluşturma kararını almış bulunmaktayız.Buluşmamıza ev sahipliği yapan Şanlıurfa’ya ilişkin olarak da;Dünya kültür mirası listesine kabul edilen Göbeklitepe’nin tarihsel dokusunun turizm baskısı altında ezilmemesi için, Göbeklitepe ile ilgili gelişmeleri yakından takip edeceğiz.Germüş Kilisesi’nin, doğal ve kültürel mirasın korunmasına aykırı olarak, yok olma noktasına gelmesi kabul edilebilir değildir. Bu konuda acil bir önlem planının hayata geçirilmesi gerekmektedir.Şanlıurfa ilinde yapılan kazılarda açığa çıkan mağaraların, diğer tarihi varlıkların ve tarihi kent dokusunun özgün nitelikleriyle korunmasının sağlanması için Şanlıurfa Barosu’nun yapacağı çalışmalara destek verilecektir.Her geçen zaman daha fazla yıkılma tehdidi ile karşı karşıya kalan Şanlıurfa Kalesi’nin, dokusuna ve tarihine uygun, 2863 Sayılı kanun ve 660 Sayılı ilke kararı gereğince güçlendirilerek restore edilmesi için gerekli girişimlerde bulunulacaktır.TÜİK istatistiklerine göre çölleşme tehlikesi yaşayan Şanlıurfa’da, çölleşmeyle mücadele kapsamında Şanlıurfa Barosu Çevre ve İgedmar Komisyonu’nun öncülük edeceği çalışmalar desteklenecektir.Hak ve özgürlüklerin korunmasıÇevre ve yaşam hakkı için çalışan biz hukukçular, hak ve özgürlüklerin korunmasını bir bütün olarak görüyoruz. Bu kapsamda iki önemli dava, toplantımızın gündeminde yer almış olup; bunlara dair değerlendirme ve tutumumuzu kamuoyu ile paylaşma sorumluluğu taşıyoruz. Şöyle ki;Gezi davasıGezi, kriminal bir olay değildir, rant odaklı politikalara karşı, kent hakkı, çevre ve yaşam hakkına sahip çıkan, eşitlik, özgürlük, adalet talebi içeren barışçıl, demokratik, sivil bir direniştir, suç olarak kabul etmiyoruz, Açılan davayı da meşru hak mücadelesinin hakların cezalandırma tehdidi ile bastırılması girişimi olarak görüyoruz. Bu nedenle Gezi davasının takipçisi ve savunmanıyız. Hak ve özgürlüklerden yana olan herkesi Gezi Davasının 8-9 Ekim’de Silivri’de yapılacak 3. Duruşmasına katılmaya, Gezi Davası’nı takip etmeye çağırıyoruz.Bülent Şık davasıAkademisyen Bülent Şık, sağlıklı gıda ve temiz içme suyuna ulaşma, yaşam ve sağlık hakkıyla ilgili yürütücüsü olduğu bir araştırmanın verilerine dayanarak, risk oluşturan bilgilerden toplumu haberdar ettiği için, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmış; 26.09.2019 günü göreve ilişkin bilgileri açıklama suçunu işlediği gerekçesi ile 1 yıl 3 Ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Bu karar, sağlıklı çevrede yaşam hakkını koruma mekanizmalarını kullanılamaz hale getirmekte, kamusal bilgiye erişim hakkını ve ifade özgürlüğünün sert korumaya tabi türü olan bilim özgürlüğünü de tahrip etmektedir. Bu nedenle de çok kaygı vericidir. Çevresel faktörlerin sağlık üzerindeki etkilerini araştıran çalışmanın sonuçlarını kamuoyuna açıklanmak ve gerekli önlemleri almak Sağlık Bakanlığı’nın görevidir. Bu araştırmanın içinde yer aldığı bölümünün verilerinden yola çıkarak oluşturduğu bilgileri bilim insanı sorumluluğu ile açıklayan Bülent Şık’ın cezalandırılmasını, Bakanlığın kendi üzerine düşen sorumluluktan kaçması ve suçunu örtme girişimi olarak değerlendiriyoruz. Haksız, hukuka aykırı, kamu sağlığı, ifade ve bilim özgürlüğü için tahrip edici bu kararın kaldırılmasını umuyor, mahkumiyet hükmünü de hukuka aykırı bulduğumuzdan sürecin şimdiye kadar olduğu gibi yargılamanın bundan sonraki aşamasında da takipçisi olacağız.Adana Barosu, Ankara Barosu, Antalya Barosu, Artvin Barosu, Aydın Barosu, Bursa Barosu, Eskişehir Barosu, Hatay Barosu, İzmir Barosu, Kırklareli Barosu, Kocaeli Barosu, Muğla Barosu, Ordu Barosu, Sakarya Barosu, Şanlıurfa Barosu, Tekirdağ Barosu, Trabzon Barosu, Van Barosu, Yalova Barosu Sonuç Bildirgesini indirmek için tıklayınız Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print