Buradasınız
Ana Sayfa > Bileşen Etkinlikleri > Turgutlu Çaldağı mücadelesi edebiyat dünyasına da girdi | Metin Sert

Turgutlu Çaldağı mücadelesi edebiyat dünyasına da girdi | Metin Sert

Genç kuşak edebiyatının önemli ismi, ünlü yazar ve şair Aydoğan Yavaşlı’nın ‘Yazlar Da Geçer’ adlı son romanının arka planında Çaldağı konusu ve vahşi madenciliğe karşı verilen mücadele de yer alıyor.

Gediz vadisinde yaşanabilecek büyük bir çevre katliamının önlenmesi amacını taşıyan ve yaklaşık 7 yıldır devam eden çevreci bir mücadele olan Çaldağı mücadelesi, bilim dünyasından sonra şimdi sanat dünyasının da ilgi odağı haline geldi. Çaldağı mücadelesi artık edebiyatçılar için de bir ilham kaynağı oldu.

Turgutlu Çaldağı’nda uygulanmak istenen vahşi madencilik yöntemine karşı başlayan ve yaklaşık 7 yıldan bu yana devam eden çevreci mücadele, taşıdığı özellikleri, örnek gösterilebilecek anlayışı ve felsefesiyle sempati toplayarak giderek daha geniş bir alanda kitleleri etkileyerek yayılmasını sürdürürken, bu özellikleri nedeniyle sanatçılar için de ilham kaynağı olmaya başladı. Ünlü şair ve yazar Aydoğan Yavaşlı, yazdığı son romanı olan “Yazlar da geçer” adlı eserinde, Çaldağı mücadelesinden de söz ediyor. Aydoğan Yavaşlı gibi bir edebiyatçının böylesi bir toplumsal hareketten ilham alan bir yazar olması şaşırtıcı değil belki. Ama Çaldağı mücadelesinin de edebiyat dünyasına böyle ilham vermesi hiç şaşırtıcı değil.

ÖNCE BİLİM DÜNYASI AYAĞA KALKMIŞTI

Bilimi kılavuz edinen ve siyasetlerüstü bir kulvarda sürdürülen Çaldağı mücadelesi, ilk olarak bilim dünyasının ilgi odağı olmuştu. Bugün Türkiye’deki madencilik anlayışını vurgulamak için söylenen “vahşi madencilik” deyimi de Çaldağı örneğinin incelenmesinden türetilmiş bir deyiş. Çünkü İngiliz European Nickel şirketinin paravan olarak Türkiye’de kurduğu Sardes şirketi aracılığı ile uygulamak istediği “sülfürik asit liç usulü açık maden işletmesi”, tüm Gediz vadisini yok edebilecek kadar büyük bir çevre felaketi yaratacak bir proje anlamına geliyor. Bu kadar büyük potansiyelde bir çevre felaketi yanı sıra insanları bekleyen ciddi bir kanser tehlikesi de söz konusu. Üstelik bu yönteme bugüne kadar dünyanın hiç bir ülkesinde de izin verilmedi.

Bu nedenle Çaldağı’nda uygulanmak istenen madencilik yöntemi toplumda infial uyandırmış, bilim adamlarını da adeta isyan edercesine ayağa kaldırmıştı. Bilim adamlarına göre bu yönteme “madencilik” bile denilemezdi. Dünyanın 7 tarım harikasından biri olan Gediz vadisinde yaşanacak büyük bir çevre felaketini engellemek isteyen Turgutlu’daki hemen hemen tüm sivil toplum örgütleri, dernekler ve siyasi partiler, bu cinayete dur demek için bir araya gelerek Çaldağı’ndaki madene karşı çıktılar. Çaldağı örneğinin incelenmesi sonrasında üniversitelerde kürsü sahibi pek çok saygın profesör ve bilim adamı, Çaldağı’ndaki bu madencilik faaliyetine karşı mücadele veren çevrecilerle kolkola girerek, kendileri ile birlikte mahalle mahalle, köy köy dolaşarak bu madencilik projesinin uygulanması durumunda topraklarını ve kendilerini bekleyen felaketin neler olabileceği konusunda halkı bilgilendirmeye başladılar.

Çaldağı mücadelesi içinde yer alan sivil toplum kuruluşları, eğitim sendikaları, meslek odası kuruluşları, dernek ve siyasi partilerin bileşiminin oluşturduğu TURÇEP ve TEMA Vakfı’nın birlikte gerçekleştirdikleri bir organizasyonla bilim halka taşınarak, halkın bilimle buluşması sağlanıyor ve böylece çevreci mücadelede “bir ilk” yaşanması da gerçekleşiyordu.

Dünyanın en cennet vadilerinden Gediz vadisinin sülfürik asitle yıkanarak yok edilmesine ve kendilerinin de kobay olarak kullanılmasına razı olmayan yöre halkının kolkola girerek, tek yumruk olarak, örnek bir birlik ve dayanışma sergileyerek bu maden işletmesine karşı koyuşu nedeniyle İngiliz European Nickel şirketi sonunda Çal Dağı’ndan vazgeçti, yan şirketi olan Sardes şirketi ve Çaldağı’ndaki pilot tesisleri bir Türk şirketine 40 milyon dolar gibi komik bir miktara satarak devretti. Böylece halkın örnek bir dayanışma ile tek yürek, tek yumruk olarak yürüttüğü bir mücadele olan Çaldağı mücadelesi, ilk aşamada European Nickel şirketinin Türkiye’den kovulması ile sonuçlandı.

ŞİMDİ DE EDEBİYATÇILARIN İLHAM KAYNAĞI OLDU

Bugün ise aynı madencilik yönteminin Sardes şirketini satın alarak Çaldağı’ndaki tesisleri devralan bir Türk şirketi tarafından uygulanmak istenmesine halkın yine karşı koyuşu ile mücadele yeniden alevlendi. Çaldağı mücadelesi bugün Ege bölgesi ve ülke düzeyinde gelişip yayılırken, Çaldağı artık sanat dünyasının da ilgi odağı olmaya başladı.

Çaldağı artık edebiyatçılara da ilham kaynağı oluyor. Genç kuşak edebiyatının önemli ismi, ünlü şair ve yazar Aydoğan Yavaşlı’nın yazdığı son romanı olan “Yazlar da geçer” adlı eserinde Çaldağı mücadelesi de konu ediliyor. Yavaşlı’nın eserinde mekân Turgutlu ve doğallıkla Çaldağı sorunu da romanda yer alıyor.

Sevginin ancak emek verilerek yaratılıp yaşatabileceğini ve istenirse her koşulda sürdürebileceği anlatılan kitabın sonunda, romanın kahramanı olan Gözde, İstanbul’dan tekrar Turgutlu’ya dönme kararı veren romanın diğer kahramanı Kerim’e şöyle diyor: “Hani şu Çal Dağı var ya, yabancılara verilen… Çal Dağı’nın sülüklere peşkeş çekilmesine karşı durmanı istiyorum. Sana yakışan budur bence. Bunu yaparsan, dostluğumuz sürüyor demektir. O güzel topraklara sahip çıkmalısın. Çıkanların yanında olmalısın. Öyle yapacağını da biliyorum. Çünkü bütün bunları bana zaten sen öğretmiştin. Sana teşekkür ederim, bana verdiklerin, öğrettiğin her şey için…“

TARİHE BİR NOT BIRAKIN

Böylece taşıdığı özellikleri ve pek çok “ilk”leri ile çevreci bir mücadele olarak özel ve saygın bir yer edinen Çaldağı mücadelesinin tarihe geçmek üzere olduğu, hatta şimdiden tarihe geçtiği bile söylenebilir. Çünkü bir konu eğer bir kez edebiyata girmişse, bu olay onun tarihe de geçeceği anlamına geliyor. Tıpkı bugün edebiyata da halen konu olan geçmiş tarihimizdeki pek çok toplumsal hareket veya olay gibi.

Bu nedenle bir kez daha “Çaldağı’nda neler oluyor?” sorusunu hatırlatırken, “vahşi madencilik” anlayışına destek olan kesimlere de şöyle sesleniyoruz: “Doğanın yarattığı bu gelişmeye dikkat edin, sağduyuya kulak verin, tarihe tanık olun! Ya Gediz vadisi cinayetine karşı duranlar olarak ya da bu insanlık suçuna ortaklık edenler olarak tarihe geçin! “


Metin Sert
1959 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dünyaya geldi. Çevre sorunları ve ekoloji mücadelesi ile ilgisi 1997 yılında Leylek Çayı‘nın akibeti ve bazı çocuk ölümlerini araştırarak başladı. Bugün başta Turgutlu Çaldağı’ndaki nikel madenciliği ve diğer çevresel tehditlere karşı mücadele yürüten TURÇEP YK üyeliği görevini sürdürmektedir. Ayrıca EGEÇEP ve Ekoloji Birliği'nde de YK üyeliği görevlerinde bulundu.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top