Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları: 5 Haziran “Dünya Çevre Günü” değil, ‘Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası’dırBildirilerBilimEkolojiİklimRaporlarSağlık by Ekoloji Birliği - 3 Haziran 20203 Haziran 20200 Mimar ve Şehir Plancıları: “Günümüzde, 5 Haziran Dünya Çevre Günü sermayenin günah çıkarma günü olarak kutlanmaya devam etmektedir.”Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları, 5 Haziran Dünya Çevre Haftası’na girilirken yaptığı yazılı bir açıklamada, yaratılan ekolojik tahribat ve yıkım döneminde 5 Haziran tarihinin taşıdığı anlamın derinliği ve çarpıcılığına dikkat çekti. Oda tarafından yapılan açıklamada, günümüzde, “5 Haziran Dünya Çevre Günü” sermayenin günah çıkarma günü olarak kutlanmaya devam etmektedir” vurgulaması yapılarak, dünya gerçekliğinde 5 Haziranların artık günümüzde “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” olarak değerlendirileceği ifade edildi. Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları tarafından yapılan açıklama şöyle:“Dünya ekosisteminde yaşayan bütün canlılar; birbirlerinin var olma ve yaşamlarını sürdürebilme nedenidir. Yaklaşık 8 milyar nüfusu ile İnsanlar bütün canlıların ancak yüzde 0.1’ini (binde bir) oluşturmasına karşın, yüzde 82 oranındaki bitkiler, yüzde 13 oranındaki bakteriler, yüzde 5 oranındaki böcekler, mantarlar, balıklar ve diğer canlılar üzerinde baskı oluşturarak, kendisi dışındaki bütün canlıların kaderini belirlemektedir.Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen “İnsan Çevresi Konferansında” çevre sorunlarını küresel boyutta ele alarak, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) organının kurulmasına ve her yıl 5 Haziran tarihinin “Dünya Çevre Günü” olarak belirlenmesine karar vermiştir.Ekolojik yıkımın en üst seviyeye çıktığı, bütün canlıların yaşam alanlarının daraldığı, yok edildiği günümüzde, “5 Haziran Dünya Çevre Günü” sermayenin günah çıkarma günü olarak kutlanmaya devam etmektedir.Türkiye’de de durum farklı değildir. Sermayenin, ekolojik yaşam alanlarındaki yıkımı görmezden gelen politikaları ile sadece insan yaşam alanlarını ilgilendiren “çevre” kirliliğine dikkat çekilmekte, ara verilmeden ekolojik yaşam alanlarına saldırıya devam edilmektedir.ÇEVRE PERFORMANS İNDEKSİNDE TÜRKİYE 180 ÜLKE İÇİNDE 108. SIRADABorçlanma ile mega projeler ile emekçileri açlığa mahkum ederek “Dünyanın 18. büyük ekonomisine sahip” olmakla övünen Türkiye sermayesi, “çevre performans indeksinde (EPI)” 180 ülke arasında 108 sırada yer alarak gerçek durumunu ortaya koymaktadır.Yüzde 70’i suyla kaplı yeryüzünde, bütün canlılar için gerekli tatlı su kaynakları yüzde 0.3 (binde 3 ) mertebesindedir. Tatlı su kaynaklarının yüzde 70’i endüstriyel tarımda, yüzde 20’si endüstride, yüzde 10’u ise insanların yaşam kaynağı olarak kullanılmaktadır. Ekolojik yaşam alanlarındaki diğer canlıların yaşam kaynağı su ihtiyacı dikkate bile alınmamaktadır.Sermaye; varlığını, sadece emek sömürüsü ile devam ettiremeyip, bütün canlıların yaşam alanlarındaki kaynaklara el koyarak sürdürmeye çalışmaktadır. Kaynakları tüketmekle kalmayıp, doğayı üretim artığı depo olarak kullanmaktadır.Doğada yaşam; bütün canlıların ve olayların birbirini etkileşimi şeklinde devam etmektedir. Ekolojik yaşam alanlarında bir türün var oluşu; diğer türlerin var oluşuna dayanmaktadır. Bir türün yok olması diğer canlıların da yok olmasına neden olacaktır.Ülke genelinde bütün ekolojik yaşam alanları, maden, enerji, havalimanı, inşaat gibi yıkım projeleri ile sermayenin bitmeyen açlığına feda edilmektedir. Katil projeler ile geri dönüşü asla mümkün olmayacak ekolojik alanlar yok edilerek, insan ve diğer canlılara yaşam alanları bırakılmamaktadır.Sermayenin ekolojik yıkım projelerinden en çok etkilenen yaşam alanlarından biri de İstanbul’dur. Bu gün karşı karşıya kaldığımız Covid-19 pandemisine neden olduğu düşünülen Çin’in Wuhan eyaletinde yabani hayvanların yaşam alanlarının daralması ile yayıldığı düşünüldüğünde Kanal İstanbul’un da Kuzey Ormanlarındaki yabani hayvanların yaşam alanlarının dar bir alan içine hapsedilmesi ve ekolojik yıkımlara neden olan yatırımlar nedeniyle, ileriki yıllarda yeni pandemilere neden olacağı düşünülebilir. Kentin su havzalarının ve ormanların bulunduğu kuzey İstanbul bölgesinde; 3. köprü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul, Yenişehir yapı alanları projeleri ile sermaye, ekolojik yaşam alanlarını yağmalamaya devam etmekte, “kamu özel işbirliği yatırımları” ile geliri yandaşlarıyla paylaşmaktadır.31 Mayıs 2011‘de Hopa’da HES karşıtı mücadelede yaşamını yitiren, Metin Lokumcu’nun ölüm yıl dönümü ve Gezi direnişinin başlangıç günü referans alınarak 31 Mayıs-5 Haziran tarihleri “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası”olarak anılmaktadır.Yaşam alanları savunucuları, sermayenin yıkım projelerine karşı mücadelenin, sınıf mücadelesi olduğu ilkesiyle, emekçilerin yanında yer almaktadır. Emek güçleri; sermayenin ekolojik yaşam alanlarından çekilerek, doğanın gerçek sahiplerine verilinceye kadar bu mücadeleye devam edecektir. Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print