Ekoloji ve tarım mücadelesi iç içe | Coşkun ÖzbucakCoşkun ÖzbucakYazarlar by Coşkun Özbucak - 16 Şubat 20205 Aralık 20220 Ülkenin dört bir tarafında çevre-ekoloji mücadelesi veren dernek ve platformların oluşturduğu Ekoloji Birliği yaşam alanları ve doğa için mücadele ederken üretici köylünün örgütü Tüm Köy-Sen de üreticinin emeği ve ürünü için mücadele ediyor. Bu iki örgüt burada olduğu gibi her yerde birlikte ve dayanışma için mücadeleyi birleştirmek zorunda. Bunu başardığı ölçüde kazanımları olacaktır. Ekoloji mücadelesinin üretici köylünün mücadelesine, üretici köylünün de ekoloji mücadelesine gereksinim var. Şöyle çevremize bakalım. Bir maden işletmesi ormanları, tarım arazilerini yok ediyor. Dereleri, kaynak sularını zehirliyor. Burada hem tarım ve orman alanlar yok ediyor hem de ekolojik denge olumsuz etkileniyor. Bu sorunu yaşayan köydeki mücadeleye ekoloji mücadelesi de dense, üreticiler tarım arazilerine sahip çıkıyor da dense mücadele aynı demektir. Yani Ekoloji dernek ve platformların verdiği mücadele üretici köylüler için verilen mücadele olmaktadır. Yani Ekoloji Birliği ile Tüm Köy Sen kardeş kuruluşlardır.Dereler HES’lerle 49 yıllığın kontrol altına alınıyor. Börtü böcek zarar görüyor. Yaban yaşam bozuluyor. Üretici köylü için su kaynakları özelleştirilerek paralı hale getiriliyor. Ormanlar kesiliyor. Taş ocakları ile su kaynakları kuruyor, heyelanlar oluyor. Ordu Fatsa ilçesinde siyanürle altın ayrıştırması yapan şirket, suları zehirledi. Sebzeler çürüdü; fındık olumsuz etkilendi. Fatsa’da siyanürle altın işletmeciliği ile 729 dönüm tarım arazisi (fındık bahçesi), 1140 dönüm kestane ormanı yok edildi. Alan büyütülmek isteniyor. 2040 dönüm tarım arazisi, 1900 dönüm kestane ormanı tehdit altında.Orta ve Doğu Karadeniz’i ayıran Ordu’daki Melet Irmağı üzerindeki HES’ler ırmağı kuruttu. Irmak kenarındaki maden arıtma tesisleri suları kirletti. Ordu’ya 4-10 gün aralıklarla su verilemedi. Bu durum ekoloji mücadelesiyle üretici köylünün emeği ve ürünü için verdiği mücadeleyi birleştirmiyor mu? Aydın’da jeotermal elektrik santrallere karşı mücadele eden üretici köylüler tarım alanlarının kirlenmesi, ürünlerinin zarar görmesi nedeniyle ayakta. Gece gündüz çadırlarda nöbet tutuyorlar. Bu insanların verdiği mücadele hem ekoloji hem de tarım için değil mi? JES için alan açmak için ağaçların dibine kimyasal madde döküldü. Aydın Alangüllü’deki jeotermal santrale ait sıfır noktasından 1000 metre kadar uzak mesafedeki alanda, yaklaşık 250-300 dönümlük arazide yer alan 1500 kadar zeytin ve incir ağacı kurudu. Şehirlerde betonlaşmaya, denizlerin balık çiftlikleriyle kirletilmesine, deniz dolgusuna karşı verilen mücadeleler de bir bütün. Bugün en çok tartışılan, ülkenin önemli konularından biri olan Kanal İstanbul, ekolojik dengelerin altüst edilmesi yanında tarım arazilerinin yok edilmesi nedeniyle de ortak bir noktada birleşilmesini dayatıyor. Eskişehir’de Alpu Ovası’nda kömürlü termik santral yapma girişimi oldu. Şehirli köylü ayaklandı. Havanın kirletilmesine, ovanın tarım arazisi olmaktan çıkarılmasına tepki gösterdi. Alpu Ovası yok ediliyor. Yerli ve yabancı şirketlerin pazarı haline getiriliyor. Ülke tarımı yok edilerek dışarıdan ithal eden duruma düşürülüyor.Sinop’ta nükleer santral için 650 binden fazla ağaç kesildi. Ormanlar yalnızca ağaçların bir arada olması değildir. Yaban yaşamından iklimin şekillenmesine kadar etkisi olan en önemli kaynağımızdır. Hemen yanı başınızda Samsun’da Çarşamba Ovası sanayi bölgesi yapılmak isteniyor. Sizin kardeşleriniz olan Çarşambalı üretici köylüler tarım yapamaz hale getiriliyor. Çarşamba’da yapılmak istenen Biyokütle enerji santraline karşı mücadele yalnızca ekoloji platformlarının, derneklerinin işi değil. Tüm üretici köylüler de karşı çıkması gerekir. Dolayısıyla bu sorun Tüm Köy Sen’in de sorunudur.Bu tür örnekler çoğaltılabilir. Bu toplantınızın Tüm Köy Sen ve Merzifon Çevre Platformu (MERÇEP) ile birlikte yapılması anlamlı olmuş. Sorun ortaksa mücadele de ortaklaştırılmalıdır. Üretici köylüler, emeklerinin, ürünlerinin karşılığını alamıyor. Maliyet fiyatları yükselirken ürünlerini değerinde satamıyor. Üreticiler serbest piyasa denilen vahşi kapitalist pazarda yoksullaşırken maden işletmeleri, taş ocağı, HES, RES, JES, nükleer ve termik santraller gibi çalışmalarla tarım arazilerini yok edilmektedir.Tarım arazilerinin azaldığına yönelik TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar şu tespiti yapıyor: “Verimli bazı tarım arazileri tarım dışı amaçlarla kullanılıyor. Tarım alanlarının şehirleşmeye ve sanayi tesislerine dönüştürülmesi tarım alanlarının azalmasındaki en büyük sebeptir. Çok uzun yıllardır birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazileri imara açılarak, sanayi ve yerleşim yerleri yapıldı. Şehir, ilçe ve beldelerde tarım arazileri imara açıldı, konutlar yapıldı. Türkiye’de kentsel yapılaşmanın, kaliteli tarım arazileri üzerinde yoğunlaşması, tarım yapılan alanların ise daha düşük nitelikli arazilere doğru kaymasına neden oldu. Tarım alanlarının amaç dışı kullanımında ilk sırayı sanayi alıyor. Sanayiyi, konut, turizm, madencilik ve ulaştırma amaçlı kullanımlar izliyor. Tarım dışı kullanımının özellikle Çukurova, Gediz, Menderes, Tarsus ovaları, İzmir, Bursa, Antalya, Mersin, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Trakya gibi verimli tarım arazilerinin bulunduğu yerlerde yoğunlaşması, konunun ciddiyetini daha da artırıyor.”Bu tespiti yapmak yetmiyor. Tarım arazilerini korumak için neler yapılması gerektiğini de söylemek zorundayız. İşte, Ekoloji Birliği ve Tüm Köy Sen tarım arazilerini de korumak için kurulan mücadele örgütleridir. Bu toplantıdan sonra Tüm Köy Sen’in şube olmayı gerçekleştirip Merzifon Çevre Platformu‘nun bileşeni olarak mücadeleyi ortaklaştırır. Buradaki önemli çalışmanız ülkenin dört bir tarafına ilham kaynağı olacağına inanıyorum.Ekoloji Birliği, Tüm Köy Sen dayanışması, ortak mücadelesinin büyütülmesi dileğiyle başarılar diliyorum. (*)(*) 14.02.2020 tarihinde Merzifon’da yapılan “Tarım ve Çevre Kurultayı”ndaki konuşma.Sonraki yazıÖnceki yazı Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print