İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği bileşenleri ‘İklim Adaleti Kervanı‘nı başlatmak üzere önceki akşam İstanbul’dan yola çıktı. İlk durağı Akbelen Ormanı olan İklim Adaleti Kervanı, burada maden ocağına karşı doğa mücadelesine devam eden İkizköylülerle buluştu.
İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği bileşenleri ‘İklim Adaleti Kervanı‘nı başlatmak üzere önceki akşam İstanbul’dan yola çıktı. İlk durağı Akbelen Ormanı olan İklim Adaleti Kervanı, burada maden ocağına karşı doğa mücadelesine devam eden İkizköylülerle buluştu.
Halkların İklim Anlaşması Ağı’nın 2 Nisan’da başlattığı uluslararası kervana katılmak için İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği bileşenleri İklim Adaleti Kervanı‘nı başlatmak üzere dün akşam İstanbul’dan hareket etti.
2 gün sürecek olan kervan, iklim aktivistleri ana kirleticilerle yüzleşecek şekilde yola çıktı.
Önceki gün İstanbul Kadıköy’den 21.50’de hareket eden kervanın rotasında İkizköy, İzmir Aliağa Termik Santrali, Soma, Çan ve Kemer bulunuyor.
Ulaşım hizmeti Kadıköy Belediyesi tarafından sağlanırken otobüs yolculuğu sırasında tüketilecek doğal atıştırmalıklar ise Yeryüzü Derneği tarafından sağlanmış. Otobüs yolculuğu başlamadan önce kervana katılacak isimler için bir grup oluşturuldu. Yolculuk başında İklim Adaleti Koalisyonu‘nun Nisan 2022 tarihli Kömürlü Santrallerin Kapatılması Raporu dağıtıldı.
Halkların İklim Anlaşması Ağı’nın başlattığı Kervan 11 saatlik yolculuğun ardından ilk durağına olan Akbelen’e ulaştı.
Muğla Akbelen’den Çanakkale Karabiga’ya kadar sürecek İklim Adaleti Kervanı’nın ilk durağı ise Muğla‘nın İkizköy ilçesindeki zeytin ağaçlarını savunan köylülerin mücadelesiyle bilinen Akbelen Ormanı.
İkizköy Çevre Komitesi ve Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) üyeleri tarafından serpme köy kahvaltısıyla karşılanan İklim Adaleti Kervanı yolcuları burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi. 10.30’da Akbelen Ormanı’nda yapılan basın açıklamasında öncelikle İkizköy Çevre Komitesi’nden Kazım Yılmaz İklim Adaleti Kervanı’na çağrı metnini okudu.
Yılmaz’ın ardından MUÇEP adına basın açıklamasını da MUÇEP Datça Eş Sözcüsü Renate Ömeroğulları okudu.
Bütün ülkenin zeytinlikleri tehdit altında
“Yıllar önce kapatılmasına karar verilmiş ilimizdeki üç termik santralin hayatımızı cehenneme çevirmeye devam ettiğini bir kez daha dillendiriyoruz” ifadeleriyle başlayan açıklamada, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın imza attığı 1 Mart’ta çıkarılan zeytinlik sahalarını madencilik faaliyetlerine açan madencilik yönetmeliğindeki değişiklik kararına değinildi:
“Yakınlarda bu santrallerin yararına çıkarılan Maden Yönetmeliği değişikliğinin, sonuçlarını somut olarak Akbelen-İkizköy’den başlayarak gecikmeksizin göstermeye başladığını, sıranın hemen yanındaki Yatağan’a geleceğini ve bütün ülkenin zeytinliklerinin tehdit altında olduğunu biliyoruz.”
Sermaye birikimi için doğanın metalaştırılıp tüketilmesinin, yeni olmasa da Türkiye’de, son dönemde vahşi bir hal aldığının farkında olduklarının belirtildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
Yapılanlar, doğayı metalaştırarak zengini daha da zengin etmek için
“Bunun karşısında ormanı, suyu, havayı, insanı, ekolojiyi savunmak için çaba harcıyoruz. Doğal sit alanlarının sahipsiz olmadığını, hepimizin ortak varlıkları olduğunu bir kez daha duyurmak istiyoruz. İklim krizini daha da ileri götürecek, Korunan Alanlar Yönetmeliği’nde yakın zamanda yapılan, kabul etmediğimiz değişiklikleri dava ettiğimizi duyuruyor, hepimize ait doğal varlıkları, dolayısıyla yaşamımızı tehdit ettiğini biliyoruz. Yapılanlar: doğayı metalaştırarak zengini daha da zengin etmek için, görüyoruz.”
“Bir yandan yoksulluk artarak yayılıyor; az sayıda sermayedarın kârı için, geniş bir toplum kesimini geçinme araçlarından yoksun bırakmanın politikaları; kabul edilemez somut uygulamaları üretiliyor” ifadelerinin yer aldığı açıklamada şunlar aktarıldı:
“Sermayenin karı için vergi indiriminden, kapasite mekanizmasına, tükettiğimiz elektriğin fiyatının artırılmasına kadar her şey yapılıyor. Hepimizin hayatına kasteden santrallerden birine, Yatağan Termik Santrali için, hepimizin kaynakları peşkeş çekiliyor; yatırım teşviki adı altında iki milyar lirayı aşkın para veriliyor. Bu, yaklaşık beş yıllık işçi ücretlerinin tamamının karşılanması anlamına geliyor. ‘Santral kapanırsa çalışanlar ne yapacak?’ sorusunun cevabının nerede olduğunu; sorunun gerçek olmadığını gösteriyor. Vicdan ve izan sahibi herkesin payına, buna olmaz demek, karşı durmak düşüyor.”
Vahim bir durumla yüz yüze olduğumuzu kabul ederek başlamamız gerekiyor
Son değişikliklerin, hem insanlar hem de tüm doğal varlıklar arasındaki eşitsizliği artıracağının belirtildiği açıklamada “Kabul etmiyoruz/etmeyeceğiz. Adaletle eşitlik arasında ayrılmaz bir ilişki olduğunu biliyoruz. Acil önlemler alınmazsa sonunun yaklaştığını bildiğimiz dünyanın giderek artan biçimde eşitsizlik üretmeye devam ettiği de ortada” denildi.
Açıklamada söz konusu eşitsizliklere ilişkin olarak “Bu eşitsizliklerin doğanın (ve bir parçası olan insanın) tüketilmesi pahasına üretildiğinin farkındayız. Eşitsizliğin tek tek insanlar kadar, devletler arasında küresel ölçekte de arttığını; dünyanın yok olmasına yol açacak düzeye geldiğini biliyoruz. Yoksulluğun, su, temiz hava, gıda gibi en hayati kaynaklara ulaşmayı yoksullar için imkansız hale getirdiğini; vahim bir durumla yüz yüze olduğumuzu kabul ederek başlamamız gerekiyor” ifadeleri kullanıldı.
İklim Adaleti Kervanı’nın dünyanın birçok ülkesinde yürüyüşe geçmesi, iklim adaleti talebi için sembolik bir başlangıç. Bütün halklar, “iklim adaleti” diyerek daha adil ve yaşanır bir dünya özlemini dile getiriyorlar. Açıklamada ayrıca yeşil kaygı duyuyormuş gibi yapılarak gerçekleştirilen eylemlere, yeşil boyamaya da değinildi:
“Daha adil bir dünyanın yeşile boyamayla gerçekleştirilemeyeceği ortada. Türkiye’de öne çıkan iklim krizinin önemli bir nedeni olarak fosil yakıtların kullanımına karşı mücadelenin iklim adaleti mücadelesinin bütününü oluşturmadığını, yaşamın sürdürülmesi için iklim krizine yol açan tüm uygulamalara karşı topyekün mücadele verilmesi gerektiğini unutmuyoruz. Paris İklim Anlaşması’nın yıllar sonra imzalanmasının, yeşile boyamanın kötü bir örneği olduğunun da farkındayız. İklimi değil sistemi değiştir sloganı ile eşitsizlik üreten sistemin değiştirilmesini istiyoruz.”
Uluslararası organizasyonlar ve mali desteklerle yürütülen Türkiye’de İklim Değişimine Uyum Kapasitesi’nin Artırılması Projesi’nin pilot illerinden biri olan Muğla‘nın ilk durağı olduğu İklim Adaleti Kervanı‘nda yapılan açıklamaya şu sözlerle devam edildi:
“Bu Proje’nin mevcut ve oluşacak yeni kar alanlarının korunmasını gözettiğini; ekolojinin ve yaşamın sürekliliğinin ekonomik çıkarlar için feda edildiğini de vurgulamak istiyoruz. Bir kere daha Sürdürülebilir Kalkınma değil, Sürdürülebilir Yaşam talebimizin esas olduğunu haykırıyoruz.”
Sermaye artırma mantığı sürdükçe iklim krizine çözüm bulunamayacak
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) tarafından yapılan açıklamada da bütün verilerin, yaşanılan iklim krizinin doğal değil, kapitalizmin geliştiği döneme ait tarihsel bir olgu olduğunu gösterdiği vurgulandı ve şunlar aktarıldı:
“Adeta ihtiyaçlarımızı belirleyen kapitalizmin sunduğu bu tüketim toplumu üzerinden kazanç sağlama, rant devşirme, sermaye artırma mantığı sürdükçe iklim krizine çözüm bulunamayacaktır. İklim krizine yol açan kapitalizm soyut bir kavram olmadığı gibi iklim krizinin kendisi de soyut bir kavram değildir; iklim krizinin kötü sonuçları da failleri de bellidir. Sorunun karbon salımını kapitalist devletlerin vaz ettiği karbon borsalarında azaltma yoluyla çözülemeyeceği açıktır. O nedenle ‘iklimi değil sistemi değiştir’ sözü, toplumsal-ekolojik eşitsizlik yaratan tüm kurumların ortadan kaldırılması talebinin ifadesidir. Kervan, bu talebimizi dile getirmek için yola çıkıyor.”
Son olarak açıklamada, “Bugün bir felaketin eşiğine gelen dünyanın kaderini değiştirmek pekala da mümkündür; Başka bir dünya mümkün’dür! Hep birlikte yapacağız” mesajı verildi.
Kervanın rotası şöyle devam edecek:
İklim Adaleti Kervanı’nın önceki haberi için tıklayınız