Doç. Dr. Cihan Erdönmez: Orman Yasası siyasilerin oyuncağı haline geldi | Özer AkdemirEkolojiHukukÖzer AkdemirRaporlar by Özer Akdemir - 3 Aralık 202124 Şubat 20230 Doç. Dr. Cihan Erdönmez, 65 yıllık ormancılık yasasında yapılan değişiklikleri değerlendirdi: Söz konusu yönetmelikler yeni olmadığı gibi kanundan bağımsız da değildirler.30 Kasım 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ormancılıkla ilişkili iki yönetmelik ile ilgili değerlendirmelerini aldığımız İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Ormancılık Politikası ve Yönetimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez, 65 yıllık ormancılık yasasında yapılan değişikliklerin zamanlamalarına dikkat çekti. Erdönmez, yasada çıktığı tarihten günümüze yapılan değişikliklerin iki dönemde yoğunluk kazandığını belirterek, bu iki dönemin ortak özelliğinin “büyük oranda önceliği piyasa ekonomisi olan, bütün kaynakları ve bu arada ormanlar dâhil doğal kaynakları da öncelikle ekonomik bir gelir aracı olarak gören tek parti iktidarları dönemi” olduğunu belirtti.YENİ YÖNETMELİKLER ASLINDA YENİ DEĞİLErdönmez, 30 Kasım tarihli Resmi Gazete‘de yayınlanan iki yönetmelik değişikliğinin temelde 2014 yılında tek bir yönetmelik şeklinde yürürlüğe giren Orman Kanununun 17/3 ve 18’inci Maddelerinin Uygulama Yönetmeliğinin iki ayrı yönetmelik haline getirilmiş hali olduğunu belirtti. 2014 yılında yayımlanan yönetmeliğin de bundan önceki süreçte, Orman Yasası’nın ilgili maddeleri sık sık değiştirildiği için 2015, 2016 ve 2017 yıllarında üç kez değiştirilmek zorunda kaldığını aktaran Erdönmez, “Bu nedenle söz konusu yönetmelikler yeni olmadığı gibi kanundan bağımsız da değildirler. Kamuoyunda, bu yönetmeliklerin, orman alanlarının daha önce olmayan amaç ve gerekçelerle ormancılık dışı kullanımlara tahsis edilmesine olanak tanıdığı şeklinde bir görüşün ortaya çıkması çok doğru sayılmaz” dedi.ORMAN YASASI EN ÇOK HANGİ DÖNEMLERDE DEĞİŞTİRİLDİ?Halen yürürlükte olan 6831 sayılı Orman Yasası’nın 1956 yılında yürürlüğe girdiğini belirten Erdönmez, aradan geçen 65 yıl içerisinde Orman Yasası’nda pek çok değişiklik yapıldığına vurgu yaptı. Günün koşullarına göre yasalarda değişiklik yapılmasının normal olduğunu ifade eden Erdönmez, buna karşın Orman Yasası’nda yapılan değişikliklerin ilginç bir şekilde iki dönemde yoğunlaştığına dikkat çekti. Erdönmez; “Orman Yasası en çok 1980-1990 arası ve 2000’li yıllarda değiştirildi. Her iki dönemin de karakteristik özelliği, büyük oranda önceliği piyasa ekonomisi olan, bütün kaynakları ve bu arada ormanlar dâhil doğal kaynakları da öncelikle ekonomik bir gelir aracı olarak gören tek parti iktidarları dönemi olmasıdır. Gerçekten de bu dönemlerde yapılan yasa değişiklikleri incelendiğinde, yapılan değişikliklerin çok büyük çoğunluğunun ormanlardan daha fazla gelir elde etmeye odaklanan ve bu arada ormanların korunması ve sürekliliğinden taviz veren değişiklikler olduğu görülecektir” dedi.ORMANCILIK ÖRGÜTÜ ÜZERİNDE AĞIR SİYASİ BASKI VARYapılan bu değişiklikler ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM) üzerinde yoğunlaştırılan siyasi baskıların ortak etkisi sonucu son yıllarda orman alanlarında verilen izinlerin hem sayısında hem de miktarından inanılmaz bir artış yaşandığını kaydeden Erdönmez, “Yalnızca 9 yıllık dönemde orman alanlarında yaklaşık 50 bin işletmenin kurulmasına izin verilmiş ve bu izinlerle yaklaşık 340 bin hektarlık orman alanının ormancılık dışı kullanımlara tahsisi gerçekleşmiş, yani bu alanlar resmi kayıtlarda orman olarak görünmeye devam ederken fiilen orman niteliklerini yitirmişlerdir. 1956 yılından bugüne verilen bütün izinlerin miktarının yaklaşık olarak 750 bin hektardan biraz az olduğu düşünüldüğünde, bu izinlerin neredeyse yarısının son dokuz yılda verilmiş olduğu anlaşılacaktır. Bu da hem son yıllarda yapılan yasal değişikliklerin hem de ormancılık örgütü üzerinde oluşturulmuş ağır siyasal baskının açık sonucudur” dedi.DURUMUN VEHAMETİ YANSITILAN SAYILARDAN ÇOK DAHA ÜRKÜTÜCÜTahsis edilen orman alanlarının orman envanterinde halen orman olarak görünmeye devam ettiğinin altını çizen Erdönmez, “Oysa bu alanlar fiilen orman olma özelliklerini kaybetmektedirler. Öte yandan madencilik başta olmak üzere yapılan tahsislerde yasa ve yönetmeliklere uygun olmayan iş ve işlemler yapılmakta ve ormancılık örgütünün bunlara yönelik denetleme yetkisinin kullanmasının önüne yine siyasi baskılarla geçilmektedir. Yani durumun vahameti istatistiklere yansıyan sayılardan çok daha ürkütücüdür” dedi.ORMANLARI RANT ARACI OLARAK GÖRME ANLAYIŞIAnayasa’nın 169’uncu maddesindeki açık nedeniyle Orman Yasası’nın ilgili maddelerinin siyasetçilerin adeta oyuncağı haline geldiğini belirten Erdönmez, 16 Kasım 2021 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan torba yasa teklifinde de Orman Yasası’nın 18’inci maddesi ile ilgili değişiklik önerisi bulunduğunu kaydetti. Bu değişiklik teklifinin, ihtiyaç duyulan araziyi en ucuz arsa olarak görülen orman alanları ile karşılama ve ormanları yalnızca bir rant kaynağı olarak görme anlayışının bir uzantısından başka bir şey olmadığını ifade etti.ORMANLARDA YAPILAN ORMANCILIK DIŞI İŞLEMLERİN SAKINCALARIErdönmez ormancılık dışı iş ve işlemlerin sakıncalarını şu maddeler halinde sıraladı:Türkiye’de ormanların neredeyse tamamı devlet mülkiyetindedir. Devlet halkın ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş bir organizasyondur. Yani devlet ormanları aslında halkın ormanlarıdır. Halkın ormanlarını halkın genelinin üstün yararı yerine toplumun yalnızca belirli kesimlerinin kısa dönemli ekonomik çıkarları doğrultusunda kullanmak devletin devlet olma özelliğine aykırıdır. Bu anlayıştaki bir organizasyona devlet demek yerine belirli ve sınırlı kesimlerin kâr elde etmesine odaklanmış bir şirket demek daha doğru olur.Anayasa’nın 169’uncu maddesindeki ‘kamu yararı’ ibaresi bir an önce ‘üstün kamu yararı’ olarak değiştirilmeli ve halk için ormanın orman olarak kalmasından daha yüksek bir yarar üretmeyen hiçbir kullanıma izin verilmemelidir. Aksi takdirde, çok doğal olarak orman alanlarında, örneğin bakkal dükkânlarının açılması için de yasa değişikliği yapılabilir. Zira kimse bir bakkal dükkânının kamu yararının olmadığını iddia edemez.Diğer bir önemli husus da Anayasa’nın aynı maddesine üstün kamu yararı ile birlikte ‘zorunluluk’ olması kriterinin eklenmesi gereğidir. Herhangi bir tesisin ya da işletmenin kurulması için orman alanı dışında alternatifler varsa, bu tür tesis ya da işletmelerin orman alanlarında kurulmasına asla izin verilmemelidir.Ormanlar yerel, bölgesel, ulusal ve küresel çapta çok büyük yararlar üretirler. Üstelik bu yararların hemen tamamı yaşamsaldır. Oksijen üretimi ve hava kalitesini yükseltme, iklim değişikliği ile mücadele, biyolojik çeşitliliğin korunması, toprak ve su kalitesinin artırılması, kırsal kalkınmaya dönük yararlar, yaban hayatının korunması gibi pek çok işlev ormanların vazgeçilemez doğal kaynaklar olması sonucunu doğurmaktadır.Ülke ekonomisinin dibe vurduğu artık hemen herkes tarafından kabul edilen böyle bir dönemde, orman alanlarında verilecek izinler yoluyla hazineye gelir sağlanması da gözetilen amaçlardan biri olabilir. Ne var ki, devlet, ormanlarını Anayasa’nın koruyucu hükümleri nedeniyle satamayacağı için dolaylı satış anlamına gelebilecek böyle bir yol izliyorsa, bu yaklaşımın akıl ve bilim ile açıklanabilecek bir izahı bulunmamaktadır.Evrensel Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print