Buradasınız
Ana Sayfa > Bilim > Su Savaşları! | Metin Sert

Su Savaşları! | Metin Sert

Doğa, kusursuz bir beden gibi çalışır. Bu bedeni var eden de, suyun ta kendisidir. Gökyüzünden gelen hayat, tüm canlılara akarsularla taşınır. Su, ulaştığı her noktaya can verip tekrar gökyüzüne döner. Su yaşamdır, yaşamın kaynağı, hikayesi de doğadaki yaşamın döngüsüdür…

Dünyanın geleceği için kafa yoranlara göre; su savaşları çağa damgasını vuracak biricik savaş nedeni olabilir!

Bu cümledeki ifadeye bakıp da insanların artık 21. yüzyılda savaşmayı bırakıp da birbirlerini suyla ıslatarak savaşacağını, su şakaları ya da sulu şakalar yapacaklarını sanmayın! Keşke olabilse böyle bir şey! Keşke insanlığın en kötü icraatı olan savaşlar yeryüzünden böylece tamamen kalkabilse.

Anlaşılması gereken mesaj şu: Su, bugün için dünyamızın en kıt kaynaklarından biri. Suyu ekonomik bir biçimde kullanmak, artık geleceğe daha güvenli bakabilmek anlamını taşımaya başlıyor. Kısaca su; artık başlıbaşına hayat demek olacak.

Ama mevcut su kaynakları bakımından dünyanın geleceği pek parlak görünmüyor. Doğanın bozulan dengesi, bundan kaynaklanan küresel ısınma, bilinçsizce su kaynaklarının yok edilmesi ve ağaç katliamları, yakın gelecekte dünyadaki doğal su kaynaklarını yok olma düzeyine getirecek büyük bir tehlike olarak duruyor insanlığın karşısında. Böylece bu gidişle 21. yüzyılda insanlığın suyun savaşını vereceği, su savaşları yapacağından söz ediliyor.

Dünya Bankası‘nın 1996 yılında hazırladığı rapora göre; mevcut su kaynaklarının tasarruflu kullanımı için kota, karne gibi uygulamalara geçilmemesi halinde gelecek yüzyılda su yüzünden dünyada savaşlar çıkabileceği belirtilmişti. Yani bu kafalarla gidilirse, bırakın birbirimizi ıslatıp şakalaşmayı, içecek su bile bulabilmek mümkün olmayacak!

Rapora göre; Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde kişi başına düşen su miktarının 2025 yılında ortalama yüzde 80 oranında azalacağı, bu oranın Mısır’da yüzde 30, Nijerya’da yüzde 40, Kenya’da yüzde 50 olacağı belirtiliyor. Bu rakamlar ise, Afrika ülkeleri için felaket demek!

Yine aynı rapora göre; günümüzde sanayileşmiş ülke vatandaşlarının günlük kişisel su tüketimi kişi başına 400 litreye ulaşırken, yoksul ülkeler ise kişi başına 10 litre ile yetiniyor.

Hesaplara göre; 15 bin metreküp su, 100 göçebe ile 450 büyükbaş hayvanın ihtiyacını karşılarken, şehirli 100 aileye ancak 2 yıl yetebiliyor. 15 bin metreküp su, 100 adet lüks oteli ise ancak 55 gün idare edebiliyor.

Yani, Dünya Bankası‘nın incelemesi 21. yüzyıldaki savaşların ardında yatabilecek asıl gerekçesini şimdiden ortaya koyuyor: Su Savaşları! Çok komik belki! Ama bir o kadar da ibret verici!

Kısacası, insanlık doğayı tahrip ederek yarattığı korkun. ekolojik yıkımla kendi gelecek neslini de tehlikeye düşürüyor ve yok etme sürecine doğru itiyor. Giderek çölleşen bir dünya ile. Ve de insanlığın kara utancı savaşlarla. İlgisizlik, bilgisizlik ve ağaç katliamlarının, orman talanları ve orman yangınlarının yanı sıra, verimli tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve yağmalanması, talan edilmesiyle birlikte gelişen doğal dengenin bozulması sonrasında, ekosistem içinde yaşamın döngüsü olarak en önemli hayat kaynağı olan su da, artık insanlığın kendisi için savaş vereceği kadar önem kazanıyor, her gün giderek tükenişi nedeniyle.

Biz akarsularımızı kirletip, kurutup yok ettikçe, dünya da adım adım savaşa doğru ilerliyor!
Ne demeli buna? Acı ama gerçek, ama sanki bir o kadar da komik ve bir kara mizah gibi. 
Yoksa bu gidişle “su gibi uzun ömrün olsun” da mı diyemeyeceğiz kimseye?

Su yaşamdır, doğadaki yaşam döngüsü

“Gökyüzü ağlamazsa, yeryüzü gülmez.”
Böyle der büyüklerimiz.

Bu gözyaşlarını biriktiren dağlar, doğa anamızın kalbi gibidir. Kalbimiz nasıl kan pompalıyorsa vücudumuza, dağlar da akarsuları pompalar vadilere, ormanlara… Gökyüzünden gelen hayat, tüm canlılara akarsularla taşınır. Su, ulaştığı her noktaya can verip tekrar gökyüzüne döner.

Doğa, kusursuz bir beden gibi çalışır.
Bu bedeni var eden de, suyun ta kendisidir.

İşte Anadolu…
Bu kusursuz döngünün bir nakış gibi işlediği benzersiz topraklar.
İki kıtanın, sayısız canlının, binlerce kültürün geçiş noktası.
Kuzeyinde, topraklarını doğudan batıya kateden Karadeniz dağları.
Güneyinde, Afrika’dan gelen sıcak, bunaltıcı havaya siper olan Toroslar.
Ve ortasında uzanan geniş, yüksek Anadolu düzlüğü…
Doğudan batıya uzanan sıradağlar, Anadolu’da 3 farklı iklim kuşağını oluşturur. Ve binlerce canlıya ev sahipliği yapar. Tüm Avrupa’da 12 bin bitki türü yaşarken, bu sayı sadece Anadolu’da 10 bindir.

Ne var ki; bu zenginliğe can veren su kaynaklarımız her geçen gün tükeniyor.
Yanlış su politikaları nedeniyle Anadolu artık su fakirliği sınırında.
Tüm doğal zenginliği bu çok hassas su dengesine bağlıyken, denge bozulmak üzere.
Ve biz hâlâ suyu nasıl kullanacağımızı öğrenmeye çalışıyoruz…

Su yaşamdır, doğadaki yaşamın bir döngüsüdür. 
Su, hayat demek.
Su olmazsa yaşam da olmaz!

Suyun yaşam için taşıdığı anlam; atasözlerine, efsanelere, masallara, şarkılara, türkülere bile konu oldu. Ama böyle giderse, bundan sonra şarkı ve türkü yerine su için ağıt yakılabilir sadece. Bundan sonra kimseye “su gibi uzun ömrün olsun” diyemiyecek olmak da ne kadar acı olur!

Bugün 22 Mart. Dünya Su Günü. Kutlu olsun’


Metin Sert
1959 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dünyaya geldi. Çevre sorunları ve ekoloji mücadelesi ile ilgisi 1997 yılında Leylek Çayı‘nın akibeti ve bazı çocuk ölümlerini araştırarak başladı. Bugün başta Turgutlu Çaldağı’ndaki nikel madenciliği ve diğer çevresel tehditlere karşı mücadele yürüten TURÇEP YK üyeliği ile ayrıca EGEÇEP ve Ekoloji Birliği'nde de YK üyeliği görevlerinde bulundu.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top