Buradasınız
Ana Sayfa > İklim > Son uyarı | Özer Akdemir

Son uyarı | Özer Akdemir

Gönül isterdi ki yeni yılın bu ilk günlerinde umutlu, güzel haberler, gelişmeler yazalım. Adeta bir kabus gibi geçen 2020’nin ardından hiç olmazsa 2021’in daha iyi olabileceğine dair birazcık umuda ve iyimserliğe hepimizin fazlasıyla ihtiyacı var. Ancak durum pek öyle görünmüyor, maalesef!..

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yeni yıla birkaç gün kala yaptığı açıklamada yeni pandemiler konusunda uyarıda bulundu. Koronavirüs pandemisinin ikinci, üçüncü dalgalarının tüm dünyayı kasıp kavurduğu, virüsün mutasyon geçirmesi nedeniyle daha hızlı yayıldığı bilgilerinin doğrulanmasının ardından yapılan bu açıklamada tüm bu yaşadıklarımızın belki de bir “uyarı” niteliği taşıdığı, “çok daha şiddetlisine” karşı hazırlık yapmamız gerektiği ifade edildi.

SESSİZ PANDEMİ

Gelelim henüz kimsenin yeterince fark edemediği ‘sessiz pandemi’ye. İnsan faaliyetleri kaynaklı, doğanın üzerinde yapılan kontrolsüz baskılar ve yaratılan kirlilik sonucunda ortaya çıkan iklim krizi ile ilgili bilim insanlarının uyarıları aslında yıllardır sürüyordu. Sonuçta iklim krizi aslında yıllardır sessiz bir pandemi olarak bütün dünyanın yaşamına girmiş durumda. Geçtiğimiz yaz ABD Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu (National Bureau of Economic Research) tarafından açıklanan bir araştırmaya göre 2100 yılına gelindiğinde küresel ısınma ve iklim değişikliğinden kaynaklanan ölümler kara veba, İspanyol gribi, ebola ve koronavirüs gibi salgın hastalıklarından hayatını kaybedenlerin sayısını gölgede bırakacak!

İklim krizi meselesi ile ilgili ülkemize gelecek olursak; son dönemde beklenen yağmurların bir türlü gelmemesi ve yaşanan kuraklık konusunda görüşlerine başvurduğumuz uzmanlar bu duruma en önemli gerekçe olarak iklim krizini gösteriyorlar. Uzmanların uyarıları son derece net ve ürkütücü; “Türkiye kuraklığın tam ortasında ve en yağışlı diye bilinen Karadeniz bile kuraklıktan nasibini alıyor.”

Bu kuraklık karşısında büyük kentlerde baş gösteren susuzluk gerçeği karşısında yerel yöneticiler “Uykularımız kaçıyor” diye en azından endişelerini dile getirirken, 19 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarı ise -ne yazık ki- yine kendinden beklenildiği gibi sorunu halının altına süpürmeyi, hatta hiç sorun yokmuş gibi davranmayı tercih ediyor.

SAĞLIK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ 2020 RAPORU

Tüm dünyayı etkisi altına alan bu “sessiz pandemi-iklim krizi”nin dünya genelindeki yansımaları ve buna karşı yapılan-yapılmayanlara gelecek olursak; 12 Aralık 2020 tarihi Paris İklim Anlaşması’nın 5. yıl dönümü idi. İmzalandığı dönemde herkesi büyük beklenti içine sokan bu anlaşmanın 5. yıl dönümünde DSÖ, Dünya Bankası, University College London, Tsinghua University gibi 35 farklı kurumdan 120 uzman tarafından hazırlanan Lancet Countdown (Lancet Geri Sayım) “sağlık ve iklim değişikliği 2020 raporu” yayımlandı. Kırkı aşkın göstergeyi analiz eden uzmanların raporu, bugüne kadar tespit edilen en endişe verici tabloyu ortaya koydu. Lancet Countdown’ın raporla ilgili açıkladığı basın bülteninde “Hiçbir ülkenin iklim değişikliğinin sağlık etkilerine karşı bağışıklığı yok. Kovid-19 salgını, gelecekte yaşantımızda ve geçim kaynaklarımızda oluşabilecek yıkımlara dair ipuçları sunuyor” ifadelerine yer verildi.

“NESLİMİZİN GÖRDÜĞÜ EN OLUMSUZ ÖNGÖRÜLERLE YÜZLEŞMELİYİZ”

Rapor, acil önlemler alınmadığı durumda, iklim değişikliğinin küresel sağlığı giderek daha fazla tehdit edeceği, yaşamları ve geçim kaynaklarını etkileyeceği ve sağlık sistemleri üzerinde baskı oluşturacağı uyarısında bulunuyor. Raporun yazarları, kovid-19 salgını sonrasındaki toparlanma sürecinin, iklim değişikliğiyle mücadele için harekete geçmek üzere önemli bir fırsat sunduğunu da ileri sürüyorlar.

İKLİM KRİZİ ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR SÖMÜRÜYÜ’ DE TEHDİT EDİYOR!

Asya Lancet Countdown Bölge Merkezi Direktörü Dr. Wenjia Cai “Paris Anlaşması’nın 5. yıl dönümünde, halk sağlığı açısından neslimizin tanık olduğu en olumsuz öngörülerle yüzleşmemiz gerekiyor” sözleriyle raporun ortaya koyduğu karamsar tabloyu aktarıyor. Cai, “İklim değişikliğiyle mücadele kapsamındaki taahhütlerimizi yerine getirmemek, bazı önemli sürdürülebilir kalkınma hedeflerini ve küresel ısınmayı sınırlandırma şansımızı olanaksız hale getirebilir” sözleriyle sürdürülebilir kalkınmanın da tehlikede olduğunu ifade ediyor. Yani doğanın ve emeğin sürdürülebilir sömürüsü olarak yorumlanabilecek “Sürdürülebilir kalkınma” konusunda kapitalistlere de önemli bir uyarıda bulunuyor; “Böyle devam ederseniz sömürecek doğa ve emek bulamayabilirsiniz”!

Rapor, aşırı sıcaklarda insanların açık havada çalışabilme kapasitelerinin giderek daha zorlaştığına bu durumun da üretkenlik seviyesinde sürekli kayıplara neden olduğuna vurgu yapıyor.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE PANDEMİ İÇ İÇE

Rapor, iklim değişikliği ve zoonotik pandemi riskinin ortak itici güçlerle tetiklendiğini ve ayrılmaz şekilde iç içe geçmeleri sebebiyle bu iki krizin birlikte ele alınması gerektiğine de işaret ediyor. “İklim değişikliği ve ona neden olan faaliyetler kentleşme, yoğun tarım uygulamaları, sürdürülebilir olmayan gıda sistemleri, hava taşımacılığı, turizm, ticaret ve fosil yakıtlara dayalı yaşam biçimi yoluyla çevreye zarar veriyor. Bu durum aynı zamanda, hayvanlardan insanlara geçen hastalıkları teşvik eden koşulların oluşmasını kolaylaştırıyor”.

Bu tespitler aslında sorunun kaynağının kapitalist aşırı üretim-tüketime dayalı doğanın ve emeğin sömürüsü olduğunu ortaya koyuyor ancak sayılan nedenleri ortadan kaldıracak bir çözümü de yine var olan sistemin içinde arıyor. “Yeşil toparlanma” diye adlandırılan (Fosil yakıt yerine yenilenebilir ‘temiz’ enerji kullanma) bu çözüm önerilerinden birisi. 

KARAMSARLIK DEĞİL MÜCADELE ÇAĞRISI

Oysa, iklim krizi, pandemi ve bunların tarihsel süreç içerisindeki gelişimine baktığımızda şunu görüyoruz ki; Kapitalizmden kurtulma yoluna girmeden pandemi(ler)den, iklim krizinden ve dünya genelindeki yaşamı tehdit eden geleceksizlikten kurtuluşa dair tünelin ucunda bir ışıktan söz etmek neredeyse olanaksız! Dediğimiz gibi sorunun kaynağında bu sistem var çünkü. Öte yandan bu durumu karamsar bir tablo olarak değil yaşamın sürdürülebirliği için bir mücadele çağrısı olarak yorumlamalıyız. Doğa pandemiyle, iklim kriziyle belki de son uyarısını yaparken bize yaşamak için izlenmesi gereken yolu da gösteriyor…

Evrensel

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top