Buradasınız
Ana Sayfa > Dünya > Savaş Değil Barış Daha Fazla Cesaret İster! | Metin Sert

Savaş Değil Barış Daha Fazla Cesaret İster! | Metin Sert

Dünyayı tarih boyunca kana bulayan sömürgeci politikalarının, savaşlarla kendilerine imparatorluk kurmak isteyen savaş baronlarının, kan ve ölümle beslenen silah tüccarlarının dünyayı içine soktukları bugünkü atmosferde insanlığın yükseltmesi gereken ses “savaş için değil ama barış için akıl gereklidir” sesi olacaktır. Çünkü savaş insanlığın çılgınlık noktası, barış ise akılcı duruşudur. Savaş değil, ama barış daha fazla cesaret ister.

Yaşamın bulunduğu tek gezegen olarak bilinen Dünya, tüm canlıların ve insanlığın bir arada ortak bir yaşam sürdüğü evrendeki tek ortak evdir. Bu gerçeğe rağmen, izlenen yanlış politikalar ve diplomasi yüzünden tarih boyunca acı, kan ve gözyaşı bu evde yaşayabilmenin bedeli oldu. İstatistiklere göre; insanlık tarihinin 3/2 sini savaşlarla geçirdi insanlık. Bir kıtadan diğer kıtaya yeryüzü kana bulandı. Kin ve nefret söylemine dayalı diplomasi dilinin, devletler arası yanlış politikaların bedelini hep halklar ödedi.

Bu savaşların en korkuncunu, insanlık adına bir utanç belgeseli sayılması gereken Dünya savaşlarını geçtiğimiz yüzyılda yaşadı yeryüzü. İnsanlık geçtiğimiz yüzyılın daha başlarında Dünya savaşı ile tanıştı. Tüm dünyaya yayılan bu savaşın yarattığı yıkım, öylesine korkunç ve büyüktü ki adeta bir kan deryasına dönüştü yeryüzü.

Sonra, tam da “artık devletler bu vahşetten gerekli dersleri almıştır, o kara günler bir daha yaşanmaz” derken, bu kez de ilkinden daha vahşi, daha acımasız, daha zalim bir savaşla daha yüzyüze geldi insanlık. Savaştarın daha büyüğünü bu kez 2. Dünya Savaşı ile yaşadı insanlık. Daha büyük acıyı, korkunç Nazi kampları ve soykırımı, daha büyük bir utanç olarak yine bu yüzyılda yaşadı Dünya. Oluk oluk kan aktı dört bir yanda.

Dünya devletleri geçtiğimiz koskoca bir yüzyılı yanlış politikalar yüzünden barış adına heba ettiler. Devletler arası yanlış politikaların bedelini hep halklar ödedi.

“Çiçek Çocuk” isimli bu fotoğraf 2. Dünya Savaşı sırasında kendisine silah çeviren askere çiçek uzatan kız fotoğrafıyla hafızalara kazınan Fransız fotoğrafçı Marc Riboud tarafından çekilmiştir.

Bugün ise yeni bir yüzyıla daha adım atarken, ne yazık ki kin ve nefret söylemli diplomasi dilinin ve savaş tahrikçisi politikaların hala varlığını görüyoruz. Ne yazık ki, geçtiğimiz yüzyıldan bugünkü kuşaklara miras diye bırakılabilen barış değil, hala estirilen savaş rüzgarları olduğunu görüyoruz.

“Yeni Dünya Düzeni kuruyoruz” diye düğmeye basıp, bunun da “küreselleşme politikası” ile gerçekleştirileceğini ilan ederek, sanki Tanrının emriymiş gibi dünyanın her köşesine “küreselleşme” politikasını dayatan emperyalist güçler, ayrıca bir de Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) devreye sokarak, Dünyanın hep kanayan yarası Ortadoğu’yu yine bir batak içinde bırakacak kan gölü haline getirdiler. Yeni Dünya Düzeni dedikleri şeyin dünyaya daha fazla, acı, gözyaşı ve kan getirdiği bugün çocukların gözlerinden okunuyor..

Ama… Adım attığımız yeni yüzyılın diğerlerinden daha farklı olarak Dünyaya bir uyarı ile birlikte başladığını da görmek gerekmektedir. Her geçen gün etkisini daha da hissettiren iklim krizinin, tüm dünyayı etkisi altında tutan pandemi günlerinin bir tarihi uyarı olduğunun da bilincine varılmalıdır.

Bu uyarı da; eğer dünya devleri yeryüzünü kana bulayan sömürgeci politikalardan, içeride işler kötü gittiğinde kendi krizinin çözümü için kin ve nefret söylemli diplomasi dilinden, savaş çığırtkanlığı ve savaşçı politikalardan medet uman devlet politilkalarından vaz geçilmez ve dünya barışına daha fazla şans verilmezse, önümüzde heba edilecek bir yüzyılımızın daha olmayacağıdır!

Pandemi günlerinde Covid-19 virüsü yarattığı ölümlerle 1 milyondan fazla insanı aramızdan almışken, daha fazla ölüm yaratacak, acı kan ve gözyaşına neden olacak savaşın çığırtkanlığını yapmak, daha fazla ölüm için savaş yanlısı politika izlemek bu yüzyılın en büyük çılgınlığı demek olacaktır.

İklim krizi ve pandemi günleri ile doğanın insanlığa verdiği mesajı iyi okuyabiliyorsak, dünyaya hakim olan savaş çığırtkanlığı ve savaş yanlısı ortamda, artık dünya yeni bir şeyi tartışmak zorundadır: Savaş mı daha fazla akıl gerektiriyor, yoksa barış mı? Savaş mı daha fazla cesaret istiyor, yoksa barış mı?

Devletlerarası yanlış politikaların bedelini artık halklar ödememeli. Bizler emperyalist politikaların her köşeye dayattığı savaşlar karşısında halkların kardeşliğini ve barışı savunmaya devam etmeliyiz. İklim krizi ve pandemi günlerinin de uyardığı gibi, dünyamızın egemen olan politikalar nedeniyle heba edilecek bir yüzyılı daha belki de kalmayacakken, yaşamdan yana ve yaşamı savunan politikalarda izlenecek en akılcı yolun barıştan yana olmaktan geçtiğini kararlılıkla savunmalıyız.

Yaşamı savunmak, barışı savunmaktır. Başlı başına bir yıkım olan savaşların aynı zamanda ekolojik bir yıkım da olduğunun farkında olarak, dünyanın geleceğini kurtarabilme yolunda insanlığın yapacağı en erdemli eylem, barıştan ve yaşamdan yana olmak, barışı ve yaşamı savunmakla başlayacak.

Dünyayı tarih boyunca kana bulayan sömürgeci politikalarının, savaşlarla kendilerine imparatorluk kurmak isteyen savaş baronlarının, kan ve ölümle beslenen silah tüccarlarının dünyayı içine soktukları bugünkü atmosferde insanlığın yükseltmesi gereken ses “savaş için değil ama barış için akıl gereklidir” sesi olacaktır. Çünkü savaş insanlığın çılgınlık noktası, barış ise akılcı duruşudur. Dolayısıyla savaşlar değil, ama barış daha fazla cesaret ister.

Sonuç olarak; bugün Covid-19 virüsü aramizdan 6 milyondan fazla can almışken, savaş çığırtkanlığı ve savaş yanlısı politikaların bir çılgınlık olacağı, iklim krizi ve pandemi günlerinin insanlığa verdiği mesajın yaşamdan ve barıştan yana olmak şeklinde görülmesi gerektiği ortadadır.

Dünyanın ekolojik bir yıkıma doğru yaklaştığı günlerde başlıbaşına bir yıkım olan savaşlara karşı dünyanın geleceği savaşla değil ama barışla kurtarılabilir. Bu nedenle savaşlar için değil, ama barış için akıl gerekir. Savaş için değil ama barış daha fazla cesaret gerekir. Dünyayı koruyabilmak, dünya barışını egemen kılmaktan geçecektir.

Yaşasın dünya halklarının kardeşliği!
Yaşamı savunmak barışı savunmaktır!
Savaşlara hayır, barış için daha fazla cesaret, daha fazla akıl!

Savaşlarda en büyük acıyı en çok kadınlar ve çocuklar yaşıyor ve ve en büyük bedeli de onlar ödüyor!

BARIŞA ADANMIŞ ŞİİR

ben insanoğluyum
çağlar öncesinden geliyorum.
ölümüne kuru ve soğuk
bir kan ve ter fırtınasında doğmuşum,
ondan mutlaka
bahara, ışığa, barışa ve aşka
bunca tutkun oluşum.

yaşımı sormayın bana
hep küçük bir çocuk var içimde
ruhumda fırtınalar estiren
sesini hep duyduğum
dev yumruklu bir çocuk.
onun yaşam sevinci
ve hayallerine tutunarak
yürüyorum.

ihanetlerden yorgun
dudaklarımda hep şiir,
aşıp giderken zamanı
çıplak ayaklarımla,
bırakıp gerilerde
damla damla kızıllığını
hiç iyileşmeyen yaralarımın,
yaşımı mezar taşlarına bakarak buluyorum.

ben insanoğluyum
tarih ötesinden geliyorum.
kocaman bir mezarlık gibi tarihiniz
hep özlemleriyle gömülmüş insanlarınız.
vurulmuşlar yaylım ateşlerde
hain pusularda
gece gündüz.
bir dağ gibi devrilmiş kimileri
mayıs çiçeklerini görmeden,
kimi henüz bulamamış daha
başını koyacak bir yar dizi
kimileri koyamamış henüz
doğan çocuklarının ismini.
kiminin kömür olmuş kemikleri de.
hep eller üzerinde taşınmış
kıpırtısız bedenleri.
basarken her birini bağrına hüzünle
toprak bile şaşırmış
kimilerinin sitemsiz ölümlerine.
ama ölüm,
öğretmedi şimdiye dek hiç kimseye
ağız dolusu gülmesini.

ben insanoğluyum
tarih öncesinden başlar yolculuğum.
kurt ile kuzunun karıştığı,
türkülerle ağıtların yarıştığı,
geçmiş ile geleceğin
düşman olup çatıştığı
bir serüven gibi tarihim.
tanığım olun,
durmadan kanıyor yaralarım.
hep içimdeki çocuğun hayali
yazdığım her şiir,
belki çılgıncadır hayalim:
her gün kin ve nefret tohumları ekilen toprakta
ve yaratılan her yeni savaşta
barışı savunmak,
ve her ölümden yeni bir yaşam yaratmak
istiyorum…

Metin SERT


Metin Sert
1959 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dünyaya geldi. Çevre sorunları ve ekoloji mücadelesi ile ilgisi 1997 yılında Leylek Çayı‘nın akibeti ve bazı çocuk ölümlerini araştırarak başladı. Bugün başta Turgutlu Çaldağı’ndaki nikel madenciliği ve diğer çevresel tehditlere karşı mücadele yürüten TURÇEP YK üyeliği görevini sürdürmektedir. Ayrıca EGEÇEP ve Ekoloji Birliği'nde de YK üyeliği görevlerinde bulundu.
https://ekolojibirligi.org

Bir cevap yazın

Top