Prof. Dr. Erdoğan Atmış: İhaleler iptal edilmeli, doğa ve kültür maden rantına kurban edilemez!BilimEkolojiHukukİklimKültürÖne ÇıkanlarPolitikaRaporlar by Ekoloji Birliği - 27 Ağustos 202027 Ağustos 20201 MAPEG’in, 766 maden arama ve işletme sahasını ihaleye çıkarması ile ilgili değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Erdoğan Atmış, maden arama ve işletme sahaları incelenirse çoğunlukla orman, mera ve tarım alanı olduğunu belirterek ihalelerin iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Atmış: “İktidarı bu yanlış politikasından vazgeçirmek için, yöresel düzeyde verilen tepkileri, ülke genelinde toplumsallaştırarak ortak mücadeleye dönüştürmek gerekiyor.”MAPEG‘in, 766 maden arama ve işletme sahasını ihaleye çıkarması ile ilgili değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Erdoğan Atmış, maden arama ve işletme sahaları incelenirse çoğunlukla orman, mera ve tarım alanı olduğunu belirterek ihalelerin iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Atmış: “İktidarı bu yanlış maden ve enerji politikasından vazgeçirmek için, yöresel düzeyde verilen tepkileri, ülke genelinde toplumsallaştırmak ve ortak bir mücadeleye dönüştürmek gerekiyor” dedi.Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) 68 ilde toplam 766 maden arama ve işletme sahasını ihaleye çıkardı. Bu ihaleler 28 Eylül’e kadar devam edecek ve toplam 893 bin hektarlık orman alanını kapsayacak. Yapılacak olan ihalelere ve uygulanmakta olan madencilik politikasına ilişkin değerlendirmeler yapan Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, uygulanan madencilik ve enerji politikalarına yönelik eleştirilerde bulunurken, genelinde maden arama ve işletme sahaları incelenirse çoğunlukla orman, mera ve tarım alanı olduğunu belirterek ihalelerin iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Atmış: “İktidarı bu yanlış maden ve enerji politikasından vazgeçirmek için, yöresel düzeyde verilen geç kalınmış tepkileri, ülke genelinde toplumsallaştırmak ve ortak bir mücadeleye dönüştürmek gerekiyor. Doğa ve tarım maden rantına kurban edilemez” dedi.MADENCİLİK POLİTİKASI ve İHALELERE SERT ELEŞTİRİProf. Dr. Erdoğan Atmış, BirGün Gazetesinde yazdığı değerlendirmesinde “Bu ihaleler toplam 893 bin hektarlık alanı yani ülke yüzölçümünün yüzde 1,14’ünü kapsıyor. Maden arama ve işletme ihalesine çıkılan 68 il içinde maden sahası sayısı bakımından 73 alanla Sivas birinci, 56 alanla Kahramanmaraş ikinci, 39 alanla Eskişehir üçüncü sırada yer alıyor. Sadece bu ihalede Kahramanmaraş toplam alanının yüzde 4,9’u, Sivas, Erzincan ve Elazığ illerinin yüzde 3,7’si madencilik için ruhsatlandırılmış” derken, Tema Vakfı’nın yayımladığı yeni bir rapora göre Kazdağları yöresinin yüzde 79’unun maden ruhsatlı olduğunu da belirterek AKP hükümetinin uyguladığı enerji ve madencilik politikasına da eleştirilerde bulunuyor.Yapılan bu tür ihalelerin doğadaki heryeri ve herşeyi sermayenin rant alanına çevirerek ekolojik bir yıkıma dönüştürülmeye başlandığını belirten Prof. Dr. Atmış, “2004 yılında değişikliğe uğrayan Maden Yasası ülkedeki bütün yer altı ve yer üstü kaynaklarının sermayenin hizmetine sunulmasını sağlamak için atılmış önemli bir adımdı. Daha sonra sermayenin önüne çıkan engeller, iktidarın anayasaya aykırı şekilde değiştirdiği yönetmelik ve genelgelerle tek tek aşıldı” diyor.ORMANLAR, MERALAR VE OVALAR YERLE BİR EDİLİYORİhaleye çıkan maden arama ve işletme sahalarının koordinatları incelenirse, bu alanların çoğunlukla orman veya mera alanlarına denk geleceği, tarım alanlarının da bu alanlar içinde yer alacağı görüleceğini belirten Prof. Dr. Atmış, şöyle devam ediyor: “Ülkeyi ‘kalkındırma’ iddiasındaki iktidar, bunu sanayi ve hizmet sektörünü destekleyerek yapmak yerine, ülkenin ormanlarını, meralarını ve ovalarını yerle bir ederek ‘kendince kalkınma’ çabası içine girmiştir. Öyle maden sahaları oluştu ki; İstanbul, Bursa, İzmir gibi inşaat sektörünün yoğun olduğu bölgelerin çevresindeki mera ve ormanlar delik deşik edildi. Orman alanlarındaki madencilik çalışmalarının kolaylaştırılmasından sonra, dünyanın sayılı ekosistemleri arasında yer alan orman ve meralarımızın yerli ve yabancı firmaların madencilik faaliyetleri için gözden çıkarıldığı kamuoyunun gündemine defalarca geldi. Yerli ve yabancı iş çevrelerinin baskıları sonucu Maden Yasası’nda yapılan değişikliklerin hemen ardından çıkarılan yönetmelik ve genelgelerle; her çeşit ormanlar, ağaçlandırma sahaları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, meralar, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları, turizm bölgeleri, askeri yasak bölgeler ve şahsa ait özel alanlar dahi madencilik faaliyetine açıldı.”AKP DÖNEMİNDE EKOLOJİK TAHRİBATTA YÜZDE 142’LİK ARTIŞAKP hükümeti öncesi 13 yıllık dönem karşılaştırıldığında, ülke genelindeki orman kaybı, tarım alanları ve mera kaybı ile yaşanılan doğa tahribatının AKP’nin 2015 yılına kadarki ilk 13 yıllık iktidar döneminde yüzde 142’lik artışla 2 bin 630’a yükseldiği tespit edildiğini belirten Prof. Dr. Atmış, “Ne yazık ki bu artışlar 2015’ten sonra daha da hız kazandı. Bu artışların ormanları ve meraları parçalı hale getirdiği ve bu ekosistemleri yok ettiği göz ardı ediliyor. Ormanların ormancılık dışı amaçlarla kullanılmasına bu kadar hızlı bir şekilde devam edilmesi durumunda yakında bu ekosistemleri tek parça olarak görmek asla mümkün olmayacak. Mera ve orman ekosistemlerinin paramparça edilmesi demek; orada yaşayan yaban hayatının yerinden edilmesi, bitki ve ağaçların gelişiminin olumsuz etkilenmesi, biyolojik çeşitliliğin azalması, su kaynaklarının kuruması, topraklarımızın erozyon ve toprak kaymasına açık hale getirilmesi anlamına geliyor” ifadeleriyle yaşatılan ekolojik kıyım ve yıkımı tanımlıyor.Diğer yandan ülkedeki tarım ve hayvansal ürün üretiminde yaşanan yetersizliklerin varlığının farkına varıldığı ve bu ürünlerin çoğunun yurt dışından ithal edilmek zorunda kalındığı bugünlerde, mera ve tarım alanlarının madenlerle paramparça edilip, yok edilmesi ile gıda güvenliğinin de tehdit altıda olduğu uyarısında bulunan Prof. Dr. Atmış, şu değerlendirmede bulunuyor: “Şimdi bu hesapsız işleri ‘Milli Enerji ve Maden Stratejisinin bir başarısı’ gibi göstermek tam bir aymazlık. Afrika kıtasının doğal varlıklar bakımından en zengin kıtalardan biri olduğunu herkes bilir. Fakat Afrika kıtasının yer üstü ve yer altında bulunan bütün varlıkları uluslararası şirketler tarafından bu tür aymazlıklar sonucu sömürülmüş olduğu için, bugün Afrika en fakir kıtaya dönüştü.”ORTAK MÜCADELEYE DÖNÜŞTÜRMEK GEREKLİÜlkenin birçok yerinde yerel halk, çevre ve sivil toplum örgütlerinin, bu tür madencilik faaliyetlerinin yörelerindeki havayı, suyu, toprağı, ormanı, merayı, tarlayı yok ettiğini görünce isyan etmekte olduğu ve ciddi mücadeleler yürüttüğünü de kaydeden Prof. Dr. Atmış, yaptığı değerlendirmesinde “Çanakkale Kirazlı’da, Artvin Cerattepe’de, Ordu Fatsa’da, Bursa Kirazlıyayla’da ve birçok ilimizde sürdürülen mücadeleler kamuoyunun gündemine sık sık gelmekte. Ne yazık ki bu tür tepkilerin birçoğunda geç kalınmış olduğu için ya ormanlar ve meralar yok edildikten sonra projenin durdurulması sağlanabiliyor, ya da projenin devam etmesi önlenemiyor” ifadeleri ile ekoloji mücadelesinin ülke genelinde toplumsallaştırmak ve ortak bir mücadeleye dönüştürülmesi gerektiği önerisinde bulunuyor.Prof. Dr. Atmış konuya ilişkin değerlendirmesini şu ifadelerle tamamlıyor:“İktidarı bu yanlış maden ve enerji politikasından vazgeçirmek için, yöresel düzeyde verilen geç kalınmış tepkileri, ülke genelinde toplumsallaştırmak ve ortak bir mücadeleye dönüştürmek gerekiyor. Bunun için de bu büyük yanlışın henüz daha başında, maden sahalarının ihale aşamasında müdahil olmak gerekli. Öncelikle bu ihalelerin yapılacağı 68 ildeki demokratik kitle örgütleri ve siyasi parti temsilcilerinin bu durumun farkına varması sağlanmalı. Bu kesimler ‘yatırımların’ hangi ilçede, hangi köylerde, hangi vasıftaki arazilerde yapılacağını belirlemeli, o yörede yaşayanların bu uygulamalardan nasıl etkileneceğini ve bu alanların niteliklerinin ne şekilde değişeceğini tespit etmeliler. Bu tespitlerini yöre halkına anlatarak, onların sürece dâhil olmasını sağlamalılar. Bunun dışında ülke genelindeki yaşam savunucuları da, tecrübelerini bu mücadeleye yansıtacak organizasyonlar yapmalı. Yani ülkenin dağını, ormanını, akarsuyunu, merasını, ovasını, bitkisini, hayvanını ve kültürünü korumak için yatay ve dikey düzeyde ciddi bir örgütlenme gerekiyor. Bunu bugün yapmazsak, yarın çok geç olacak. Doğa ve kültür maden rantına kurban edilemez, edilmemeli!” Prof. Dr. Erdoğan Atmış‘ın yazısının tamamı için tıklayınız Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print