Mersin halkı nükleer istemiyorHaberlerÖne Çıkanlar by Ekoloji Birliği - 26 Mayıs 201927 Mayıs 20190 Konferansta Akkuyu Nükleer Santrali’nin altının boş olduğu vurgulanırken, buna rağmen inatla yapımının sürdürüldüğü konusu ele alındı.Mersin’de yapılan konferansta Hükümetin inatla ve türlü adaletsizliklerle yapımını sürdürdüğü, Akkuyu Nükleer Santrali inşaatı sırasında temelinde ortaya çıkan çatlak konusu masaya yatırıldı. Yoğun ilgi gören konferansta salonu dolduran Mersin halkı, nükleer santral istemediğini bir kez daha gösterdi. Bağımsız araştırmacı Dr. Esra Ergüzeloğlu Kilim’in moderatorlüğünü yaptığı Mersin Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki konferansta Prof. Dr. Hayrettin Kılıç ve Adana Barosu avukatlarından, DAÇE (Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri) temsilcisi olarak davanın gönüllü avukatlığını yapan İsmail Hakkı Atal yer aldılar.Zemine basılan çimento 150 metre ötede denizden çıktıAkkuyu Nükleer Santraline karşı açılan davanın avukatlarından Ekoloji Birliği üyesi DAÇE temsilcisi Av. İsmail Atal, konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Av. İsmail Atal,Mersin’deki yoğun ilgi gören konferansta yaptığı açıklamasında dava dosyasına da giren Akkuyu Nükleer Santrali’nin altının boş olduğunu belirterek, 1983 yılında zemin etüdü yapan taşeron firmanın işçileri olarak çalışanların, ‘zemine tonlarca çimento basıldığını ve çimentonun zemine basıldığı yerden 150 metre ötede denizden çıktığını’ söyledikleri” ifadesini hatırlatarak Turkiye’nin ne kadar büyük bir tehlikeye itildiğinin açık göstergesidir.Ekoloji Birliği inşaatın durdurulup, santralden vazgeçilmesini istemiştiEkoloji Birliği de Akkuyu Nükleer Santral inşaatı temelinde meydana gelen çatlakla ilgili yaptığı 13 Mayıs 2019 tarihli açıklaması ile durumun sanıldığından da vahim olduğu uyarısı yaparak, “inşaatın derhal durdurulup santralden vazgeçilmesi” çağrısında bulunmuştu.Neler olmuştu?Ekoloji Birliği’nin açıklamasında ayrıca, 10 Mayıs 2010 tarihinden itibaren Akkuyu’daki Nükleer Santral yapımı sürecinde yaşanmış olan hukuğa aykırı uygulamaların bir tarihçesi de kamuoyunun bilgisine sunulmuştu. Ekoloji Birliği’nin 13 Mayıs 2019 tarihli açıklamasında Akkuyu Nükleer Güç Santrali tarihçesi ve yaşanan adaletsizlikler şöyle aktarılıyor:10 Mayıs 2010’da Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali NGS’de her biri 1200 megavatlık, toplam 4 üniteden oluşacak 4800 megavat gücünde nükleer santral kurulması için Rusya ile anlaşma imzalandı. Akkuyu NGS’de üretilecek her 1 KWH elektrik için fiyat 12,35 dolar sent satın alım garantisi verdi. Kanun, santralde üretilecek elektriğin 1. ve 2. ünitelerinin %70’ine, 3. ve 4. ünitelerinde %30’una 15 yıl satın alım garantisi veriyordu. Elektrik satın alma anlaşmasının ilgili maddesinde, elektrik fiyatındaki yıllık değişime bağlı olarak projenin geri ödemesinin sağlanması açısından, fiyat limiti üst tavanının 15,33 dolar sent olarak hesaplanacağı belirtildi. Anlaşmanın yapıldığı tarihte 1 dolar 1,42 lira idi. Günümüzde dolar 6 lira. Bu da Akkuyu NGS elektrik satın alım garantisi doğrultusunda ödenecek paranın %420 arttığı anlamına geliyor. Anlaşma TBMM’de onaylanması gerekirken, Anayasa’ya aykırı olarak Bakanlar Kurulu onayı ile 6 Ekim 2010’da Resmi Gazete’de yayınlanarak kabul edildiği ilan edildi. TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından açılan davada, 1/100000 planın değişikliğinin yürütmesi 1 Kasım 2011’de durduruldu. Bu karar şirketin ÇED Başvurusunu engellemesi gerekirken dikkate alınmadı. Çevre Kanununa aykırı olarak Mersin-Karaman 1/100.000 Planda nükleer santralin yeri işaretlenmeden, bu yerle ilgili strateji belgeleri belirlenmeden ÇED Süreci başlatıldı. Bir projenin yer tahsisi üst ölçekli planda gösterilmeden, ÇED sürecinin işletilmemesi gerekirken, 2012’deki yargı kararları üzerine bakanlık bir açıklama yaparak, Akkuyu NGS projesinin süreçten etkilenmeyeceğini ilan etti. Yani hükümet, hem antlaşmanın hükümlerini hem de iç hukuk kurallarını uygulanmaz kılacak bir siyasa tercih etti. Ekoloji Kolektifi ve TMMOB ‘un Akkuyu proje alanının Mersin-Karaman planında gösterilmesine ilişkin, 3 Ekim 2011 tarihli bakanlık işlemine karşı açılan davada yine Danıştay, yer tahsisi kararına ilişkin plan değişikliğinin yürütmesini 13 Şubat 2012’de durdurdu. Akkuyu Nükleer Santrali projesi için hazırlanan ÇED raporu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 4 Temmuz 2013’te teslim edildi. Çevre Etki Değerlendirme kanunlara ve ÇED yönetmeliğine aykırı olarak ÇED süreci tamamlanmadan Akkuyu’da inşaat çalışması başlatıldı. Bakanlığı yapılan itirazlar hiçe sayıldı. İnşaatın kanunlara aykırı sürdürülmesine izin verildi. Rapor eksikliklerinden ötürü şirkete 15 Temmuz’da iade edildi. Bakanlığa 23 Ağustos 2013 tarihinde eksiklikler giderilerek yeniden sunulan raporda, nükleer enerji mühendisi Volkan Erdaş’ın imzasının ÇED rapurunda sahte olarak kullanıldığı kriminal incelemede belirlendi. Bakanlık ÇED Raporunu bir kez daha geri iade etti. 31 Mart 2014’te istenilen değişiklikler yapılarak Bakanlığa verilen ÇED raporunda bir kez daha sahte imza kullanıldı. 12 gün önce işten ayrılan Karaaslan’ın imzası bu raporda yer aldı. 24 Temmuz 2014’te ÇED İDK toplantısında ortaya çıkan görüş ve öneriler dikkate alınarak yeniden düzenlenen ÇED raporuna nihai / son hali verilerek 24 Eylül 2014 tarihinde yeniden bakanlığa sunuldu. 1 Aralık 2014’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Akkuyu NGS için ÇED olumlu raporunu onayladı. Ocak 2015’te ÇED Olumlu raporunun iptali için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine 13 ayrı dava açıldı. Dava sürecinde mahkeme “yürütmeyi durdurma” kararı vermediği için nükleer santral inşaatı devam etti. Eylül 2015’te Mersin Akkuyu Nükleer AŞ bünyesinde görev yapan Mersin Bölge Kamu Diplomasisi ve Devlet İlişkileri Bölge Müdürü Faruk Uzel, “Bu zihniyetle nükleer santral nasıl işleteceksiniz?” diyerek istifa etti. Uzel istifasının gerekçeleri arasında, yanlış planlama sonucu 1 nolu santralin deniz kıyı kenar çizgisinin altında, nükleer santralin deniz seviyesinden 12 metre altında planlandığı ve şirketin 3 ayrı taş ocağı satın alması zemin yükseltmesi amacına yönelik olabileceğine değinerek pek çok konuda uyarılarda bulundu. Uzel ayrıca dünya üzerinde Rosatom’a güvenip yatırıma katılacak ya da kredi sağlayacak bir tek finans kuruluşu bulunmadığını da vurguladı. Ağustos 2016’da Akkuyu’yu “stratejik yatırım” statüsüne aldı. Stratejik yatırım statüsüyle santral, vergi muafiyetleriyle teşviklerden faydalanma ayrıcalıklarına sahip oldu. Mayıs 2017’de nükleer enerji santralleri ve lisanslı depoculuk faaliyetlerinin devlet yardımlarından yararlandırılan “öncelikli yatırımlar” arasına alınmasına karar verildi. Böylelikle Akkuyu Nükleer A.Ş.’ye 76 milyar lira sabit yatırım tutarlı “teşvik belgesi” verildi. Haziran 2017’de Rus Rosatom, Akkuyu nükleer santrali projesine Cengiz Holding, Kalyon İnşaat ve Kolin İnşaat’tan oluşan CKK Konsorsiyumu’nu dahil etme kararı alındı. İhtiyaç duyulan büyüklükte kredi finansmanını çekme olanağı tanınarak üç şirket yüzde 16.3 olarak eşit şekilde paylaşılacaktı. Aslında bu açıklama, öteden beri konuşulan ancak kimsenin açıkça ifade etmediği üzere Rusların bu projenin yatırım maliyetini tek başlarına bulamayacağı gerçeğine dayanıyor. Ekim 2017’de Akkuyu Nükleer Santralı’nın elektrik üretim lisansının iptali EPDK’ya dava açıldı. Şubat 2018’de Konsorsiyum 2017 sonunda tamamlanması gereken yüzde 49’luk hisseyi devralmadığı ortaya çıktı. Rus haber ajansı RBC’nin haberinde ayrılan şirketlerin yerine EUAS International ICC şirketinin geçme ihtimalinden bahsediliyor. Bu şirket Enerji Bakanlığı’na bağlı EÜAŞ tarafından vergi cenneti Jersey Kanal Adaları’nda 50 milyon dolar sermayeyle “Sinop Nükleer Güç Santrali’ndeki faaliyetlerin pratikliği için” kurulmuştu. Ancak bu şirketin de yeterli finansmanı yoktu. Mart 2018’de Danıştay Akkuyu NGS için açılan 13 ayrı davayı reddetti. Bu kararın öncesinde yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanı, açıkça yargı kararına müdahale niteliği taşıyan “nükleer santralin kurulmasının engellenemeyeceği” duyuran açıklamada bulunarak, bilirkişi raporu ve yargı kararını etkilediği söylenebilir. Temmuz 2018’de Kanun Hükmünde Kararname ile bütün denetimlerden muaf tutulan, Cumhurbaşkanından başka hiçbir kurum ve mahkemeye hesap vermeme yetkileriyle donatılan Nükleer Düzenleme Kurulu NDK kurularak uluslar arası denetime tabi Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK yalnızca nükleer atıklardan sorumlu kurum durumuna düşürüldü. Sayıştay’ın mali denetiminden de muaf olarak kurulan NGK’nın cezai sorumluluğuna dair hiçbir düzenleme çıkarılan kararnamede yer almadı… Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print