Madencilikte Siyanür KullanımıBilimRaporlar by Ekoloji Birliği - 10 Temmuz 201910 Ağustos 20190 Madenciliğin çevreye en çok zarar verilen aşaması, çıkarılan cevherin ya açık havada kimyasal işlemlerle (siyanürle, sülfürik asitle ve başka kimyasallarla) yıkanması olan yığın liçi ya da kavrulması anlamına gelen kavurma-ergitme işlemleridir. İlk aşamada çevreye yüksek miktarlarda toz, katı atık, gaz, ağır metal ve kirli sıvılar yayılır ve çok büyük miktarlarda su tüketilirken; ikincisinde de, başta kükürtlü olmak üzere zehirli gazlar yayılır.Avrupa Birliği MevzuatıBu bağlamda Avrupa Birliği, madenciliğin çevre üzerindeki etkileri Maden Atığı Yönergesi (Mining Waste Directive) ve Su Çerçeve Yönergesi (Water Framework Directive) kapsamında ele almaktadır.Maden Atığı Yönergesi’nin (2006/21/EC) kabul edilmesinin ardındaki en önemli kaza 2000 yılında Baia Mare’de (Romanya) meydana gelen ve 120 ton siyanürün Tuna Nehri’ne sızmasıdır. Ayrıca buna benzer bir kaza 1998’de Andalusiya’da (İspanya) meydana gelmiştir.Bu yönerge maden kaynaklarının çıkarılması, işlenmesi ve depolanmasından kaynaklanan kirlilik için uygulanmaktadır. Maden kaynaklı kirliliğin belli kurallara uygun olarak yönetilmesi gerektiğinden, üye ülkelerin halk sağlığını ve çevreyi etkileyecek riskleri kısıtlayacak önlemleri almasını kapsamaktadır. Maden Atığı Yönerge’si cevher atığı havuzlarında ve atık sularda siyanür miktarlarını kısıtlayıcı bazı önlemler getirmektedir.Türkiye’nin de taraf olduğu Çevre ve Kalkınma Rio Bildirgesi ve Rio de Janerio’da 1992’de kabul edilen Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu’nun tedbir prensibinden ve Su Çerçeve Yönergesi kapsamında siyanürün halk sağlığı ve çevreye olan olası tehditlerinden yola çıkarak, Avrupa Birliği, 5 Mayıs 2010 tarihinden itibaren siyanürle madenciliği 2011 yılı sonuna kadar yasaklamıştır. Getirilen yasağın başlıca sebepleri şöyle özetlenebilir:Birleşmiş Milletlerin 2010 yılını Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik yılı olarak kabul etmesi,Su Çerçeve Yönergesi kapsamında altın madenciliğinde kullanılan siyanürün Annex VIII altında başlıca kirletici kimsayallar altında belirtilmesi ve halk sağlığı ve çevre üzerinde geri dönülmez felaketlere sebebiyet vermesi,Dünya üzerinde geçtiğimiz 25 yılda 30’dan fazla büyük siyanürle ilgili kaza meydana gelmesi,Maden Atığı Yönergesi’nin henüz tüm aday ülkeler tarafından tam anlamıyla uygulanmaya başlanmaması.WWF’in GörüşleriWWF’in ise madencilik konusunda sosyal ve çevresel endişeleri bulunmaktadır. Özellikle temel maden ve değerli metaller konusunda cevher oranlarına göre düşük verimlilik, aşırı atık üretimi, zehirli atıklar(arsenik, kadmiyum, siyanür, cıva), asit kaya drenajı ve eritmede gerekli olan yüksek enerji gibi konular çevre konusundaki başlıca endişelerdir.Sosyal açıdan ise, bu sorunlardan yerel halkların yerlerinden edilmesi ve yoksullaşması, insan hakları ihlalleri, aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet, refah ve şartların dengesiz dağılımı, madenlerde çalışanların karşılaştığı tehlikeler ve sağlık sorunları ve kirlenen çevreyle birlikte düşen yaşam ve geçim kalitesi gibi sorunlardır.WWF, madencilikte uygulanmak üzere bazı iyi uygulamaları ön plana çıkarmaktadır. Bunlar, öncelikle madenciliğe açılmayacak sahaların belirlenmesi, atık ve zehirli atıkların yönetimi, güvenli nakliye ve taşımacılık, uygun ıslah ve saha kapatma, yeterli mali garanti, biyolojik çeşitliliğin off-set edilmesi (net pozitif biyo-çeşitlilik kazancı oluşturma), yerel halkın katılımı, yer değiştirme ve yerleşmeyi en aza indirmek, faydaların adil dağılımını sağlamak, yerel topluluklarla “iyi komşuluk anlaşmaları” imzalamaktır.Yukarıda belirtildiği gibi tüm dünyada meydana gelen siyanürlü kazalar, madencilik faaliyetlerinde siyanür kullanımını kısıtlamayı öngörmektedir. 7 Mayıs’ta Kütahya, Eti Gümüş A.Ş.’ye ait gümüş madeni tesisindeki atık barajının çökmesiyle dünyadaki felaketlere bir yenisi daha eklendi.Çevre Mühendisleri Odası’nın bölgeden alınan su numunelerinde yaptığı analiz sonucu Köprüören köyünün içme suyu kaynağında 0,071 ppm seviyesinde siyanür çıktı. Bu seviye, kabul edilen 0,050 ppm’lik seviyenin yüzde 40 üzerindedir. Zehirlenmelerin yaşandığı Dulkadir köyü, zaten arsenik nedeniyle oluşan hastalıklardan dolayı ölüm ve göç yaşanan bir köydür. İl Sağlık Müdürlüğü ve Bakanlık, kendi yaptırdıkları analizlerin temiz olduğunu iddia ediyor ancak sonuçlar kamuoyu ile hiç paylaşılmadı.Kaynak: WWF Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print