Maden Şirketlerine ‘Süper İzin’ Geliyor, Ekokırım Kanunlaşıyor! | İbrahim GündüzEkolojiHukukRaporlar by Ekoloji Birliği - 15 Haziran 202516 Haziran 20250 Orman, zeytinlik, mera ve sit alanlarını madene açacak “süper izin” torba teklifi Meclis’e sunuldu. MAPEG’e sınırsız yetki verilirken, ÇED süreçleri hızlandırılıyor, Cumhurbaşkanı başkanlığındaki kurul son sözü söylüyor. Acele kamulaştırma kurumsallaşıyor. Ekokırım yasal zemine oturtuluyor.EKOKIRIM KANUNLAŞIYOR!İbrahim GündüzMaden kartellerinin ve patronlarının ağızlarının suyu akarak beklediği “süper izin” yasa teklifi TBMM Başkanlığına sunuldu. Teklif önümüzdeki hafta Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonunda görüşülmeye başlanacak ve ardından da TBMM Genel Kuruluna inecek.Teklifle, orman, mera, zeytinlikler, kıyı ve sit alanları gibi koruma altındaki bölgelerde yapılacak projelere, hızlı ve merkezi onay mekanizması getirilmesi hedefleniyor. Yani kısaca süper izinle süper yağmanın yolu açılıyor.TEK KARAR VERİCİ MAPEG OLACAK21 maddelik yasa teklifine bakılınca, maden kartellerinin ve holdinglerinin günlerdir Ankara’da yaptıkları üst düzey ziyaretler meyvesini vermiş görülüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), maden ve enerji projelerinde tek karar verici hale getiriliyor.Teklifin ikinci maddesiyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevlendirilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında bir Kurul oluşturuluyor. Madencilik konusunda son sözü söyleyecek… Yani madencilik ve enerji projelerinde ilk sözü de son sözü de siyasi iktidar söyleyecek… Aslında bu teklif, Türkiye’de yaşanan sistem değişikliğinin, bir başka deyişle tek adam sisteminin çok somut bir örneği.KENDİNE BAĞLADICumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Ekim 2013 tarihinde, Van’da sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle yaptığı toplantıda aynen şunları söylüyordu: “Şimdi ben bütün bu maden işlerini kendime bağladım. Ne olursa olsun ister mermer, ister altın, ister bakır, ister çinko, bizzat göreceğim dedim. Onayladıktan sonra gerekli adımları atacağız…”Türkiye’de bugün olan da bu. Onaylandı ve gerekli adımlar atılıyor.Maden şirketleri daha ruhsat alamadan bütün izinleri alabilecek. Yani teklifle, iktidarın tercih edeceği bazı projelerde ÇED süreci tamamlanmadan uygulamaya geçilmesinin önü açılıyor. ÇED süreçleri hızlandırılırken, ÇED süreçleriyle birlikte arazi tahsisi, orman izinleri, arazinin vasfının değiştirilmesi (tarım arazilerinin maden arazisine dönüştürülmesi gibi) gibi izin süreçleri birlikte yürüyecek.Yani bakanlığın onayına sunulan ÇED’lerin Yüzde 99’u onaylandığı için neden bu zamanı kaybedelim diyorlar haklı olarak! Ayrıca kurumlar arasında herhangi bir anlaşmazlık olursa da yasaymış, yönetmelikmiş, mahkemelermiş gibi “gereksiz” detaylarla zaman harcanmayacak! Cumhurbaşkanı’nın kontrolündeki KURUL son sözü söyleyecek. Elbette “üstün kamu yararını” gözeterek!Maden şirketlerinin ruhsat başvuruları 4 ay içinde sonuçlandırılmazsa, ruhsat başvurusu kabul edilmiş ve onaylanmış sayılacak. Maden arayanlara ormanlık alanlarda, altyapı yatırımları için 36 aya kadar bedelsiz izin verilecek. İzin onayı 3 ayda çıkarılacak.STRATEJİK VE KRİTİK“Stratejik” ve “kritik” madenler belirlenecek. Bu konudaki kararlar da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı kurul tarafından verilecek. Bu türden madenlere ilişkin acele kamulaştırma ve stoklama kararları yine kurul tarafından verilecek. “Acele kamulaştırma” zaten iktidar tarafından son dönemde sık kullanılan bir yöntem. Vahşi madenciliğe, sömürge madenciliği uygulamalarına karşı çıkan vatandaşların tarlalarına, meralarına, zeytinliklerine “acele kamulaştırma” kararlarıyla el konuluyordu. Bu teklifle birlikte “acele kamulaştırma” bir başka deyişle “acele çökme” projelerine yasal bir kılıf da getirilmiş oluyor.SÜPER YETKİTeklifin üçüncü maddesiyle, MAPEG’e devlet ormanlarında süper yetki veriliyor. Orman alanlarında madencilik faaliyetlerine yönelik her türlü kararı MAPEG verecek. Kararları MAPEG alacak, ruhsatlandırmayı da MAPEG yapacak. Devlet ormanları MAPEG’e, MAPEG’de şirketlere devredecek.Dördüncü maddeyle Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, ilgili bakanlıkların görüşünü alarak stratejik ve kritik madenleri belirleyecek ve bu madenler için Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “acele kamulaştırma” yapılabilecek.Beşinci maddede, “işletme rehabilitasyon bedelleri, işletme ruhsat bedelleri kadardır” deniliyor ve rehabilitasyon bedellerinin de peşinen ödenmesi isteniyor. Ancak ruhsat bedellerinde yüzde 30 indirim yapılıyor. Ayrıca ruhsat bedellerinin yüzde 70’i genel bütçeye aktarılacak. Aslında idareye ek bir kaynak olmasının dışında bir yararı olmayan bir düzenleme.HEM ETİNDEN HEM SÜTÜNDENYedinci maddeyle, dördüncü grup madenler yaklaşık 2 bin hektarlık (20 bin dönüm) bir alanı kapsadıklarından, aynı alanda bulunan farklı madenlerin de ziyan edilmemesi için, aynı alanda farklı madencilik faaliyetlerine de izin verilecek. Hem etinden, hem sütünden hem de suyundan… Bölgenin canı çıkarılana kadar kanı emilecek…Teklifin 11’inci maddesiyle, linyit kömürüyle çalışan termik santraller övülmekte, elektrik sisteminin yükünü taşıdığı belirtilmekte, linyit kömürünün çıkarılmasının ve yakılmasının stratejik bir zorunluluk olduğu vurgulanmakta.Torba teklifte kömürlü termik santraller “hayati öneme sahip enerji yatırımları” olarak gösterilerek, önündeki engellerin kaldırılması ve yasal koruma altındaki zeytinliklerin termik santrallere kurban edilmesinin yolu açılıyor.ZEYTİNLİKLERE EL KONULACAKTeklifle Muğla’da bulunan Yeniköy-Kemerköy ve Yatağan termik santrallerinin çevresinde bulunan binlerce dönümlük zeytinliklere el konulması ve topraklarına ve zeytin bahçelerine el konulan çiftçilere ise başka alanlarda isterlerse toprak kiralanacağı belirtiliyor. Özetle, bu yasal düzenleme gerçekleşirse yüz binlerce zeytin ağacı katledilecek.Küresel iklim felaketinin yaşandığı bir dünyada termik santrallerin kapatılması çağrısı yapılırken, teklifle bu santrallerin ne kadar stratejik, vazgeçilemez ve önemli olduğunun altı çiziliyor.KİMLERİN İMZASI VARZeytinlikler için büyük tehlike anlamına gelen bu teklifte zeytinciliğin merkezi olan illere mensup milletvekillerinin de imzası var. AKP Muğla Milletvekili Yakup Otgöz, AKP İzmir milletvekilleri Yaşar Kırkpınar, Mehmet Ali Çelebi ve Alpay Özalan ile AKP Bursa milletvekilleri Ayhan Salman ve Mustafa Yavuz teklifi imzalayan zeytin bölgesi milletvekilleri.Yürürlük ve Yürütme maddeleriyle birlikte 21 maddeden oluşan torba teklife imza atan milletvekilleri de dikkat çekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın daha önceden müjdesini verdiği “süper izin” torba teklifinin “ilk imza sahibi” üç vekilden ikisi TBMM İliç-Çöpler Faciası Araştırma Komisyonu’nun üyesi. Birisi kömür madenleriyle özdeşleşmiş ilimiz Zonguldak’ın AKP’li milletvekili Ahmet Çolakoğlu, diğeri kendisi de bir madenci olan AKP Denizli Milletvekili Şahin Tin, İliç Çöpler Faciası Araştırma Komisyonu’nda CHP’li Deniz Yavuzyılmaz’la en sert tartışmaları yapanların başında geliyordu.KIRŞEHİRLİ VEKİLİN DESTEĞİİmzacılar arasında dikkat çeken bir isim de Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan. Siyanürlü altın madenlerini savunan Necmettin Erkan, teklifin bir diğer imzacısı AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun da yakın arkadaşı. Yakın arkadaş Ferhat Nasıroğlu’nun Koç Holding’le birlikte ortak kurduğu DEFAŞ Madencilik, Kırşehir’de bir altın madeni açmak istiyor.Seyfe Gölü’ne çok yakın bir mesafede kurulmak istenen altın madeni sahası, Kırşehir’in su kaynaklarının bulunduğu Kenvansaray dağları üzerinde, büyük bölümü hayvancılık yapılan onlarca köyün ortasına kurulmak isteniyor. Başta Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu olmak üzere Kırşehirlilerin büyük çoğunluğu madene karşı çıkıyor. Altın madeni projesinin, Kırşehir’in su havzası üzerinde yer aldığını belirten Kırşehirliler, projeyle endemik bitkiler, Seyfe Gölü Kuş Cenneti, tarım, hayvancılık ve su kaynaklarının yok olacağını söyleyerek şiddetle muhalefet ediyor. Ancak Ferhan Nasıroğlu’nun yakın arkadaşı Necmettin Erkan işte bu projeyi destekliyor. Desteklemekle de kalmıyor, “altın madeni” denilen ekokırım merkezine karşı çıkan Kırşehirlileri ve çevrecileri, “Ne olduğu belli olmayan kişiler” diyerek küçümsüyor.Koç Holding’in AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’yla ortaklaşa kurduğu DEFAŞ Madencilik, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda 20 Aralık 2024 Cuma günü yapılan İnceleme Değerlendirme Kurulu toplantısında istediği ÇED onayını alamadı. Seyfe Gölü Kuş Cenneti’nin hemen yanı başında altın madeni açmak isteyen Koç Holding’in, kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırladığı yalap-şap rapora onay çıkmadı.Koç-Fernas ortaklığındaki DEFAŞ’ın bölgede 60 bin dönümden fazla ruhsat sahası bulunuyor ve ilk etapta 22 bin dönümlük alanda altın çıkarmak istiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ÇED İnceleme Komisyonu, ÇED’deki eksikliklerin giderilmesi ve yanlışların düzeltilmesi için ÇED sürecini bir yıl erteledi. Yani süreç bitmiş değil. Kırşehirlilerin yaşam alanlarını koruma mücadelesi devam ediyor.Kırşehir ili Koç-Fernas ortaklığında maden yağması tehlikesi altındayken, kendi ilini koruması gereken Necmettin Erkan ise sömürge madenciliğini Türkiye’de zirveye taşıyacak bir kanun teklifine imza atıyor.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar teklifle ilgili yaptığı paylaşımda, “ÇED, orman izinleri, imar izinleri gibi uzun ve karmaşık bürokratik işlemlerin daha kısa sürede tamamlanmasını sağlayacak yeni bir mekanizma devreye girecek. Böylece 48 ayı bulabilen izin süreçleri 18 aya kadar düşürülebilecek” dedi.SON SÖZAKP iktidarı bu ülkenin tarımsal alanlarını ve su kaynaklarını, ormanlarını sanki yok farz ederek kararlar alıyor. Beton siyaseti bütün Türkiye’yi sarmış durumda. Şimdi de madencilik ve enerji denilerek ülkeyi ayakta tutan yaşam alanları birilerine tahsis ediliyor.Türkiye’de doğanın, ormanların, su kaynaklarının ve kısaca yaşam alanlarının korunması siyasi iktidar tarafından “uzun ve karmaşık bürokratik işlemler” olarak görülüyor. Ve bu uzun ve karmaşık bürokratik işlemleri aşmak için de süper izin teklifi Meclise sunuluyor.Türkiye yakın geçmişte, 13 Şubat 2024 tarihinde İliç-Çöpler’de tarihin en büyük maden facialarından birisini yaşadı. İktidarın bu facianın tekrarlanmaması için gereken yasal düzenlemeleri yapması beklenirken, yeni faciaların önünü açacak bir yasal düzenlemeyle TBMM’ye geldi.Türkiye nüfusu 86 milyon. 2050 yılında bu nüfusun 100 milyona çıkması bekleniyor. Ülkemizde kişi başına düşen su miktarı 1500 metreküp iken, sanayideki su kullanımı artarken ve tarımsal sulamada da suyun önemi ortadayken, suyu üreten ve besleyen sistemleri “madencilik yapıyoruz” diyerek param parça etmek hangi mantıkla açıklanabilir.Konya ovası susuzluk nedeniyle çöküyor, binlerce obruk geri döndürülemez durumda. Türkiye’deki derelerin, ırmakların büyük çoğunluğu simsiyah zehir akıyor. Ülkenin en değerli kaynakları olan, dereler, ırmaklar, göller ve denizler kanalizasyon muamelesi görüyor. Çöpler Faciasında görüldüğü gibi ekokırım merkezi olan ve büyük riskler taşıyan yüzlerce benzer proje faaliyetine devam ediyor. Ülkede en temel “geri dönüşüm” sistemleri 2025 yılında hala uygulanmıyor. Milyonlarca tonluk ekonomik değer “çöp” denilerek sağa sola atılıyor. Ve bütün bunlara çözüm getirmesi gereken siyasi iktidar şimdi yeni ekokırım merkezleri oluşturmak için kapıları sonuna kadar açacak bir yasal düzenlemeyi meclisin gündemine getirdi.Oda TV Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print