İnsan sağlığı toprak sağlığına bağlıdır | Bülent ŞıkSağlıkTarımYard. Doç. Dr. Bülent Şık by Yard. Doç. Dr. Bülent Şık - 1 Kasım 20202 Kasım 20200 Sıklıkla dile getirilen ama kanımca toprağa vurgu yapmadığı için eksik olan “tarladan çatala gıda güvenliği” sözü “topraktan çatala gıda güvenliği” olarak anlaşılmalıdır; temel mesele toprağı korumaktır çünkü.Türkiye çölleşme tehdidi altında. İklim krizi bu tehdidi daha da büyütecek. Her yıl erozyon ile kaybettiğimiz toprak miktarı 168 milyon ton. Bütün bir Avrupa kıtasında kaydedilen toprak kaybı ise 300 milyon ton. Türkiye’de her yıl tüm Avrupa’da kaybedilen toprağın yarısından fazlası kaybediliyor.Tarımda pulluk vb. gibi toprak yüzeyini aşındıran mekanik aletler kullanmak, aşırı kimyasal gübre ve tarım zehri kullanımı, yanlış sulama, ormansızlaştırma, aşırı otlatma, kentleşme, tarımsal arazilerin yanlış kullanımı vb. gibi çeşitli etkenler toprak kaybına yol açıyor.Toprağın cansız bir madde olarak nitelenmesi doğru değil. Toprak bakteriler, mantarlar, virüsler, omurgasız canlı türleri ve solucanlar başta olmak üzere sayısız canlı türüne yaşam ortamı sağlayan başlı başına bir ekosistemdir.Biyolojik tür çeşitliliği açısından zengin olan bir toprakta yetiştirilen bitkilerin besin öğesi içerikleri yüksek ve dayanıklılıkları da daha iyi olur. Biyolojik çeşitlilik toprağın su tutma kapasitesini arttırır, bitki köklerinin daha derine işlemesini sağlar ve en nihayetinde de erozyonu bir başka deyişle toprak kaybını önler.Genel olarak topraktaki biyolojik çeşitliliği azaltan uygulamaların uzun vadede çoraklaşma, çölleşme gibi vahim sonuçlara yol açacağı söylenebilir. Dolayısıyla topraktaki biyoçeşitlilik kaybını önlemek toprak kaybını önlemek anlamına gelir.Pestisitler ve toprak kaybıYanlış sulamanın, toprağa zarar veren mekanik aletlerin ya da kimyevi gübrelerin topraktaki biyoçeşitlilik üzerine olumsuz etkileri olduğu sıklıkla dile getirilir. Bu yazıda daha az bilinen bir soruna, tarımda kullanılan pestisitlerin toprakta yol açtığı biyoçeşitlilik kaybına değineceğim.Pestisitlerin topraktaki biyoçeşitlilik üzerindeki olumsuz etkileri üzerine çok sayıda araştırma var ancak hem ülkemizde aşırı miktarda kullanılan ve hem de son yıllarda çok tartışma konusu olan bir pestisit olan glifosata odaklanarak bu sorunu dile getirmeye çalışacağım.Glifosat muhtemel insan kanserojeni olarak niteleniyor. Bir pestisit ya da benzeri bir başka toksik kimyasal madde sadece insanlara değil doğal hayattaki diğer canlılara da olumsuz etkiler gösterir. Örneğin pestisit kullanımının böcek türlerinin (özellikle de arıların) ve kuşların (özellikle de serçelerin) sayısında ciddi azalmalara neden olduğu belirtilmektedir.Arılar, böcekler ve kuşlar çok aşina olduğumuz ve dolayısıyla eksikliklerini ya da yokluklarını bir şekilde çabuk fark ettiğimiz canlı türleri. Ancak görünen o ki, pestisitlerin yol açtığı zararları ele alırken varlıklarına aşina olmadığımız ve eksikliklerini de kolayca fark edemediğimiz ama yoklukları büyük sorun yaratan-yaratacak canlı türlerine de odaklanmamız gerekiyor. Bu konuda ilk bakacağımız yerlerden biri ise toprak. Pestisit kullanımı toprakta da biyoçeşitlilik kaybına yol açıyor. Ancak bu kayıp toprağın yapısının değişmesine yol açıyor. Toprağın üretkenliği, verimliliği, bitki örtüsüne zemin oluşturması ve tarımı mümkün kılması ancak içinde yaşayan sayısız canlı türünün varlığının devamlılığı ile mümkün. Toprak canlılarına zarar verildiğinde ve bu zarar uzun süre devam ettiğinde toprak zamanla bütün üretken gücünü yitiriyor.Glifosatın toprakta yol açtığı bazı zararlarYapılan çalışmalarda glifosat kullanımının topraktaki mikoriza mantarlarına, asidobakterilere ve solucanlara zarar verdiği gösterildi.Mikoriza mantarları bitkilerle karşılıklı ilişkiler kurar ve bitkinin kök sistemini toprak içinde uzatarak azot ve fosfor gibi besin maddelerinin bitki tarafından alımını artırır. Bu mantarların zarar görmesi bitkilerin gelişimine zarar verir.Selüloz bitki hücrelerinin ana yapı taşlarından biri. Asidobakteriler selülozu parçalayarak topraktaki organik maddenin oluşumunda ve devamlılığında hayati bir rol oynarlar.Toprağın havalanmasını ve suyun toprağın derinlerine ulaşmasını sağlayan solucanlar da glifosattan olumsuz etkilenen bir diğer önemli canlı grubu.Uzun süre glifosat kullanmanın toprağın biyolojik çeşitliliğini azaltacağı ve zaman içinde toprağın çoraklaşmasına yol açacağı söylenebilir.Glifosat kullanımının sadece insanlar için muhtemel kanserojen bir madde olması nedeniyle değil, toprağa verdiği zarar için de derhal yasaklanması gerekiyor.Toprak sağlığı besleyici nitelikleri yüksek gıda üretmenin, gıda güvenliği çalışmalarının ve sağlıklı beslenmenin başlangıç noktasıdır. Sıklıkla dile getirilen ama kanımca toprağa vurgu yapmadığı için eksik olan “tarladan çatala gıda güvenliği” sözü “topraktan çatala gıda güvenliği” olarak anlaşılmalıdır; temel mesele toprağı korumaktır çünkü.İnsan sağlığı içinde yaşadığımız doğal çevreye yapışıktır; ondan ayrı düşünülemez. Toprak, su, hava, canlı türleri… ve insanlar birbiriyle ilişki içindedirler. Toprak zarar gördüğünde er veya geç insan da zarar görür.Peki, bu sorunların bir çözümü yok mu? Elbette var. Ekolojik ilkeleri dikkate alarak tarımsal üretim yapmak mümkündür. Agroekolojik tarımın daha üretken olduğunu gösteren çok sayıda çalışma var. Ülkemizde toprağın yapısını korumaya yönelik olarak Konya Sarayönü ilçesinde yapılmış ve tarımsal üretimde yüksek bir verimlilik sağlamış örnek çalışmalar da vardır. Bu çalışmaları bir kamu politikası olarak yaygınlaştırmak ciddi bir çözüm sağlayacaktır.Zehirsiz Sofralar Proje Danışmanı Dr. Bülent Şık’ın, “İnsan sağlığı toprak sağlığına bağlıdır” başlıklı yazısı bianet.org’da yayımlanmıştır.ÖncekiSonraki Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print