Buradasınız
Ana Sayfa > Coşkun Özbucak > Hukuk ve Meşru Mücadele | Coşkun Özbucak

Hukuk ve Meşru Mücadele | Coşkun Özbucak

Çeşitli konularda değişik zamanlarda hukuksal sürecin başlatılmasıyla fiili ve meşru mücadele birbirinin karşıtıymış gibi ele alınabilmekte. Düzen sınırları içinde bir mücadeleyi öne çıkaranlar hukuksal mücadeleyi, hukuksal mücadeleye güvenmeyen, yeterli görmeyenler de fiili ve meşru mücadeleyi öne çıkararak tek boyutlu düşünebilmekteler. Oysa yaşamın gerçekliği hiç de böyle olmuyor.

Geçmiş yaşanmışlıklardan örnek vermek belki hafızaları zorlar. Bu nedenle güncelden yola çıkmayı uygun buluyorum. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle zeytinliklerin maden ve enerji yatırımlarına feda edilmesi; sit alanlarının da aynı biçimde kullanılmasını sağlayan yönetmelik yeni tartışmayı başlattı.

Zeytinliklerin yok edilmesinin yolunu açan kararnamenin iptali için dava açma seferberliği ilan edildi. Birçok ekoloji örgütü, odalar, sendikalar, dernekler, partiler kararnamenin iptali için dava açtı. Yenileri yolda. Açılan davalara müdahil olanlar da var. Bu önemli bir duyarlılık. Kamuoyu oluşturmak için bir fırsat. Ancak yeterli değil. Yasal (mahkeme) süreç ne kadar sürer belli değil. Kazanılır ya da kaybedilir önemli değil. Mahkeme sonuçlana kadar oturulacak mı?

İşte sorun tam da bu. Hukuksal süreçle fiili ve meşru mücadele birleştirilmeli. Hukuksal süreç devam ederken halkın tepkileri (istemleri) panel, kitlesel basın açıklamaları, imza kampanyaları, sosyal paylaşım kampanyaları, mitingler (hatta uluslararası kampanyalar) düzenlenebilmeli. Bu mücadele yalnızca ekoloji örgütlerinin işi değil. Tarımla ilgili tüm kurum ve kuruluşların da ana gündemleri olmalı. Yetmez, bu kapitalizmin bir saldırısı olduğuna göre, emek ve demokrasi mücadelesi veren partilerin de ana gündemi olmalıdır.

Yanlış anlayış ve alışkanlık var. İşçilerin toplu sözleşmesi ya da hak direnişleri sırasında işçi sendikaları dışındakiler “destek” güçleri oluyor. Köylünün talebinde işçiler “destek” gücü oluyor. Zeytinliklerin maden ve enerji şirketlerine peşkeş çekilmesi de sanki ekoloji örgütlerinin sorunuymuş gibi algılanıyor. Tarım alanı olduğuna göre üretici köylü örgütlerinin de sorunu. Yağma-talan politikasının sonucu olduğuna göre de partilerin sorunu. Konuya böyle bakarsak hem birleşik güç yaratılır hem de hukuksal ve fiili meşru mücadele birleştirilebilir.

Aynı sorun illerde de yaşanıyor. Bir taş ocağına, HES’e, maden çalışmasına yönelik verilen mücadele yalnızca ilgili ilçeyi, köyü ilgilendirirmiş gibi davranılıyor. Partiler desteğe gidiyor. Oysa partilerin ana gündemlerinden biri olması gerekmiyor mu? Ekoloji ve tarım, partilerin programlarında yok mu?

Sonuç olarak, her kesim birlikte ve hukuksal-fiili ve meşru mücadeleyi bütüncül olarak ele alarak değerlendirmek zorunda. Başka yöntem yenilgiye neden olur.


Coşkun Özbucak
1958 yılında Ordu’da doğdu. Öğretmenliği süresinde kurucu başkanı olduğu Eğitim-Sen'de başkanlık ve yöneticilik yaptı. Mitinge Karşı Miting, Üzülme Güneş Yeniden Doğacak, Ordu’dan İnsan Manzaraları ve Dilek Ağacı adlı kitapları bulunuyor. Uzun yıllardır ekoloji mücadelesi içinde aktivist olarak yer aldı. ORÇEV YK üyeliği yanı sıra Ekoloji Birliği YK üyesi olarak da görev yaptı. Halen ORÇEV YK üyeliği görevini sürdürmektedir.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top