Biz kadınlar biliyoruz ki; doğayı da kadını da katleden ataerkil kapitalist sistemdir. Bu sistemde kadın mülkiyetin sahibi değil doğalın, yabanın yanında durandır.

Toprağımıza, havamıza, suyumuza göz dikmiş yerli yabancı şirketler iktidardan aldığı güçle, her türlü hukuksuzlukla üzerimize geliyor. Ancak bu baskı ve zulümler bizi yıldıramayacaktır.

Biz kadınlar HES’lere, JES’lere, RES’lere, madenlere, termik santrallere açılan yaşam alanımızı korumak ve geri almak için ayaktayız.

Endüstriyel tarımla, enerji ve madencilik projeleri ile yok edilen, traşlanan, dümdüz edilen ormanlarımızın, yuvasız kalan kuşun, kurdun, sincabın yanındayız.

Her yerde en önde sesimizi yükselte yükselte geliyoruz. Öfkeliyiz. Öfkemiz haklılığımızdandır. Ne iktidarla işbirliği yapanlara benzeriz, ne de korka çekine sesini çıkartmayanlara.

“Kadın başına sana mı kalmış ormanları, dağları, nehirleri, yaylaları kurtarmak. Kadının yeri evidir. Ne işiniz var çadırlarda nöbetlerde?” diyorlar ya… Sokakları, meydanları terk etmediğimiz gibi dağları, ovaları, dereleri de terk etmeyeceğiz. Kaybedecek tek damla suyumuz, bir avuç toprağımız yoktur.

Doğaya zulmedip katleden ile kadına zulmedip katleden aynı eril zorbalığınızın da, kadına doğaya uyguladığınız tahakkümün de farkındayız ve diyoruz ki; bir kadın daha eksilmeyeceğiz, bir ağaç daha eksilmeyeceğiz!

Biz kadınlar yan yana geldiğimizde, kendi kaderimizi de içinde yaşadığımız coğrafyanın kaderini de değiştirecek güce ve cesarete sahibiz.

Yaşasın 8 Mart, Yaşasın kadınlar dayanışması, yaşasın Doğa!

Ekoloji Birliği Kadın Meclisi

#8MartDünyaKadınlarGünü​ #8Mart2021