Buradasınız
Ana Sayfa > Bildiriler > EGEÇEP: “Ticaret Kanunu Değil, Gerçek Bir İklim Kanunu İstiyoruz!”

EGEÇEP: “Ticaret Kanunu Değil, Gerçek Bir İklim Kanunu İstiyoruz!”

Yaşam savunucuları bu hafta Meclis’e gelmesi beklenen İklim Kanunu Teklifi’nin derhal geri çekilmesini talep ediyor. EGEÇEP, söz konusu teklifin iklimle ilgili değil, şirketlerin lehine “ticaretle” ilgili olduğunu vurguluyor.

2021 yılından beri devam eden hazırlık çalışmaları sonrası iktidar tarafından Meclis’e sunulan ‘İklim Kanun Teklifi’, 26 Şubat 2025 tarihinde Çevre Komisyonu’ndan alelacele geçti ve bu hafta TBMM Genel Kuruluna gelmesi bekleniyor. Yaşam savunucuları bu teklifin iklim ile ilgili değil “ticaret” ile ilgili olduğunu vurgulayarak, derhal geri çekilmesi talebinde bulunuyor.

“Vekillere bırakılmayacak kadar önemli bir mesele”

2022 yılından beri gündemde olan İklim Değişikliği Teklifi’nin taslak haline ulaşamadıklarını belirten EGEÇEP Eş Sözcüsü Avukat Arif Ali Cangı, “1,5 yıl önce Ankara Sanayi Odası’nın web sitesinde kaçak şekilde yayınlandı, ertesinde yanlışlıkla oldu denerek geri çekildi. Yani bu teklif iklim savunucularının teklifi değil, bilakis iklimi mahveden, iklim değişikliğine sebep olan şüphelilerin yarattığı bir tekliftir. Bu nedenle derhal meclisin gündeminden çıkarılması gerek!” dedi. İklim Kanunu’nun “vekillere bırakılmayacak kadar önemli bir kanun” olduğunu vurgulayan Cangı, “Asıl olan çocukları için sağlıklı bir gelecek bırakmak isteyen herkesin meselesidir. Bu nedenle bir imza verin” çağrısında bulundu. Öte yandan iklim değişikliğinin önüne geçilebilmesi için mutlaka Ekokırım Yasası’nın çıkarılması gerektiğinin altını çizen Cangı, “İklim krizinin en büyük sebebi olan fosil yakıtlardan vazgeçilmeli, termik santraller bir an önce kapatılmalıdır” dedi.

“Zincir yeniden ayağa kalkmalı”

2053 için net sıfır emisyon hedefi konarak, kömüre ilişkin herhangi bir süre tanınmamasını samimiyetten uzak olarak değerlendiren Cangı, “1990 yılında yapılması planlanan termik santralin önlenmesi için Konak Meydanı’nda 50 km’lik insan zinciri oluşturuldu ve o sayede proje iptal edilmişti. O insan zincirini oluşturanların yeniden ayağa kalkması lazım. Onların çocuklarının, torunlarının ayağa kalkması lazım. Buradan İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne seslenmek istiyorum. 2014 yılında faaliyete başlayan termik santralinin ruhsatı olmadığı ortaya çıktı ve geçtiğimiz günlerde mühürleme yapıldı. Bu ciddi bir zafiyettir. İzmir Büyükşehir Belediyesi görevini eksiksiz yerine getirmelidir. Aliağa’da termik santral başta olmak üzere diğer santrallerin ruhsatlarının kontrol edilmesi gerekiyor. Yaşamı korumak, yaşamı savunmak hepimizin sorumluluğudur” diye konuştu.

“Şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmıştır”

“Ülkemizde iklim politikaları maalesef doğayı ve toplumu değil, ‘ticareti’ korumak üzerine inşa edilmektedir” diyen EGEÇEP Eş Sözcüsü Derya Lim, “Ticari kaygılarla yürütülen her yasal değişiklik, şirketlerin dereleri kurutmasına, tarım arazilerini yok etmesine; bölgelerin ormansızlaştırılmasına, soluduğumuz havanın kirletilmesine neden oldu. İşçiler haklarını alamadı, kadınlar kamusal alanlardan uzaklaştırıldı, çocuklar hasta doğdu, insanlar göçe zorlandı. Yaban hayatı yok edildi.

Aynı şekilde, bu kanun teklifi de etkilerini bütün dünya ile birlikte yakıcı bir şekilde, doğal afetler ve birbirini tetikleyen diğer krizlerle birlikte yaşamakta olduğumuz iklim krizini önlemeye yönelik hazırlanmamıştır. Aksine; havamızı, suyumuzu, toprağımızı, yaşamımızı yok ederek bütün bunları bizlere yaşatan, durmak ve doymak bilmeyen şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmıştır” dedi. Lim, teklifin, “İklim krizine neden olan politikalardan vazgeçmeyi içermeyen ve iklim krizinin etkilerini önlemeye yönelik politikalar barındırmayan kanun gerçek bir iklim kanunu değil, ticaret kanunu” olduğunu vurguladı.

“İhracattaki engelleri aşmak için hazırlandı”

“Görüşülecek olan iklim kanun tasarısı şirketlerin ihtiyaçları için, ihracat sırasında karşılaştıkları engelleri aşmaya yönelik hazırlanmıştır” diyen Lim, “Suyun ambalajlanıp sıradan bir mal haline getirilmesinden sonra; şimdi de sıra bir diğer hayati madde olan havanın alınır-satılır hale getirilmesine gelmiştir. Halkın katılımını içermeyen, bilimden uzak, doğanın ve toplumun yararını gözetmeyen, tamamen şirketlerin çıkarı için hazırlanmış ve iklim adaletini gözetmeyen bir kanun düzenlemesi bizler için meşru olamaz” dedi.

Yaşamı, doğayı, iklim adaletini ve insan haklarını savunan, katılımcı bir süreçle hazırlanacak gerçek bir İklim Kanunu istediklerini vurgulayan Lim, “TBMM Genel Kurulunda tasarı acilen geri çekilerek, sivil toplum kuruluşlarının ve bilim insanlarının görüş ve önerileri ile bilimi, iklim adaletini ve toplumsal ortak faydayı önceleyen bir perspektife uygun olarak yeniden yazılmalıdır” çağrısında bulundu.

Halkın İklim Kanunu için talepler!

EGEÇEP, “Halkın İklim Kanunu” için taleplerini ise şöyle sıraladı:

“1- Ticaret Kanunu Değil, Doğa, Yaşam ve Toplum İçin İklim Kanunu Olmalıdır.
Öncelik sermayenin değil, doğanın ve toplumun ortak geleceği olmalıdır.
2- Kömürden ve Fosil Yakıtlardan Çıkış İçin Net Bir Plan Ortaya Konulmalıdır.
İklim krizine yol açan kömür ve diğer fosil yakıtlar, enerji denkleminden aşamalı ve planlı bir şekilde çıkarılmalıdır.
3- Emekçiler için Adil Bir Geçiş Planlamalıdır.
Fosil yakıtsız bir ekonomiye dönüşümün bedeli emekçi halkın sırtına yüklenmemeli, toplumun tüm kesimlerinin insan onuruna yaraşır bir geleceğe sahip olması garanti altına alınmalıdır.
4- İklim Adaleti Perspektifiyle Tasarlanmalıdır.
Eşitsizliği besleyen kapitalist ekonomi-politik rejimin neden olduğu iklim krizine bağlı hak kayıpları adalet düzlemi içerisinde giderilmelidir.
5- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamalıdır.
İklim krizi risklerine eşit maruz kalınmadığı hesaba katılmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı benimsenmelidir.

6- Halk Sağlığını Güvence Altına Almalıdır.
Tüm doğa, canlılar ve toplum için sağlıklı yaşam hakkını güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır.
7- Üst Ölçekli Ekosistem Planlaması Yapmalıdır.
Ekosistemler plansız ve kâr odaklı madencilik, enerji, sanayi, endüstriyel tarım ve hayvancılık projeleri ve yapılaşma baskısından kurtarılmalı; ormanlar, sulak alanlar, denizler ve kıyılar rant ve talana karşı korunmalıdır.
8- İklim Değişikliğine Uyum Politikaları Geliştirmelidir.
İklim afetlerine dirençli kentler ve kırsal yerleşimler yaratılmalı, afet eylem planları, gıda ve su politikaları iklim krizi gerçekliği dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
9- Halkın Katılımı Sağlanmalı ve Hesap Verebilir Olmalıdır.
İklim Kanununun halkın nezdinde meşruluğunun sağlanabilmesi için tüm politika yapım süreçleri katılımcılığa ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır.
10- İklim Suçlarına Karşı Denetim ve Yaptırım İçermelidir.
Kamu idaresinin yanı sıra, kamu yararına çalışan meslek örgütlerinin de katılımıyla şeffaf ve hesap verebilir bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.”


YeniGün

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur. Amacı; birlik ve dayanışma temelinde ekoloji mücadelesini yükselterek, daha güçlü şekilde doğayı ve yaşamı savunmaktır.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top