Bereketli topraklar üzerinde bir sevginin direnişe dönüşen hikâyesi: “Çaldağı’nı çaldırmayacağız!”Bileşen EtkinlikleriEkolojiHukukRaporlarSağlıkVideolar by Ekoloji Birliği - 8 Aralık 201920 Aralık 20230 Turgutlu Çaldağı‘nda kurulmak istenen nikel madenciliği projesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne gönderiliyor. “Vahşi madencilik” deyiminin türetilmesine de neden olan söz konusu madencilik projesi ile ilgili davanın AİHM’ye taşınabilmesi için TURÇEP ve yöredeki bir kaç yurttaş ile Ege Çevre ve Kültür Derneği‘nin başvuruları sonrası davanın avukatı Arif Ali Cangı tarafından gerekli girişimler geçtiğimiz günlerde başlatıldı.Bereketli topraklar üzerinde direnişe dönüşen bir sevginin hikâyesi: ÇALDAĞI’NI ÇALDIRMAYACAĞIZ! Doğanın, yaşamın, insanın, belki tüm insanlık tarihinin bir hikâyesi. Tüm bir yaşam için, gelecek için doğayı ve yaşamı savunanların, topraklarına ve geleceklerine sahip çıkarak direnenlerin hikâyesi. Sizin hikâyeniz, hepimizin hikâyesi…HALK MADENE İZİN VERMEDİ VE ÇALIŞTIRMADIÇaldağı‘ndaki nikel madenciliği projesi “vahşi madencilik” deyiminin türetilmesine de konu olmuştu. Bilim çevrelerinin “madencilik değil, facia” gözüyle baktığı Çaldağı’ndaki madencilik projesine karşı yöre halkının 10 yılı aşkın zamandır kararlılıkla yürüttüğü hukuk ve yaşam mücadelesi, böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için yapılan başvuru ile yeni bir sürece daha taşınmış olacak.İngiliz European Nickel şirketi projesi olan Çaldağı’ndaki nikel madenciliğine karşı yöre halkının yıllardır verdiği örgütlü ve kararlı mücadele nedeniyle maden işletmesi faaliyete geçememiş, ancak tesisler bir kaç kez el değiştirmişti. Çaldağı’nı projeleri için “amiral gemisi” ilan eden European Nickel şirketi halkın kararlı mücadelesi sonrasında tesisleri VTG Madencilik adında yerli bir şirkete devredip projeden çekilmişti. Halkın direnişi karşısında yeni şirket de elindeki tüm hisseleri satarak projeden çekilmek zorunda kaldı. Madende hiç bir faaliyet olmamasına ve çalışmamasına rağmen, şu anda Çaldağı’ndaki Çaldağı Nikel A. Ş. tesislerinin sahibi olarak Nata İnşaat Şirketi bulunuyor.SKANDAL MAHKEME KARARLARITURÇEP (Turgutlu Çevre Platformu) tarafından Çaldağı sorununun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülmesine neden ihtiyaç doğduğu ise, Türkiye’deki hukuk sisteminin tıkanması ve yargı bağımsızlığının iyice çökmesi ile ifade ediliyor. “Kazandığımız davalar bile hukukun arkasından dolanarak sonradan bu projenin lehine çevrilmek isteniyor. Halkın sahada kazandığı mücadele adeta masa başında geri alınmaya çalışılmasına rağmen, bizler hukuk mücadelemizi devam ettireceğiz” açıklamasında bulunan TURÇEP, ayrıca ilerleyen günlerde Anayasa Mahkemesi’ne de yeni bir başvuru daha yapma çalışmalarına başlanacağını bildirdi.2016 yılında Çaldağı madencilik projesi ile ilgili ÇED raporu mahkeme tarafından iptal edilmiş ve yöre halkının lehine sonuçlanmıştı. Ancak Bakanlık ve şirketin itirazı ile Danıştay kararı bozarak daha fazla sayıda bilirkişi atanması ve daha geniş bir çerçevede yeniden keşif yapılmasını istedi. Karara uyan mahkeme tarafından bu kez her biri kendi alanının uzmanı olan 9 kişilik bilirkişi heyeti oluşturularak, mahkemece belirlenen 25 soruya da cevap verecek şekilde kendilerinden bilirkişi raporu hazırlamalarını istedi. 19 Şubat 2018 tarihinde yapılan keşif sonrasında raporlarını hazırlayarak mahkemeye sunan 9 kişilik uzman bilirkişi heyeti, ‘oybirliği’ ile “Çaldağı nikel madencilik projesi için hazırlanan ÇED raporunun yanlış ve yetersiz olduğu, projenin bir facia yaratabileceği ve Çaldağı’nda madencilik yapılamayacağı” kararını verdi. Bu bilirkişi raporu doğrultusunda mahkemenin normal olarak vermesi gereken karar ÇED raporunun iptalini gerektirirken, mahkeme skandal bir karara imza attı ve bu bilirkişi raporunun daha önceki ÇED raporuna göre geçersiz olduğuna hükmetti.MAHKEME BAŞKANI BİLE KARARA KARŞITURÇEP ve hukukçular ise mahkemenin bu kararını “bir hukuk skandalı” olarak tanımlıyor. Öyle ki mahkeme başkanı bile bu karara itiraz ederek “şerh” koydu. Çünkü mahkeme, maden şirketinin eksik ve hatalı olduğunu itiraf edip de bizzat kendisinin vaz geçtiği önceki ÇED raporunu bu kararına dayanak yapmış oluyor. Temyiz davasında da Danıştay’ın mahkeme kararına uyması sonucunda bu kez konu Anayasa Mahkemesi’ne taşınmak istendi. Ancak madenin çalışmaması ve bundan dolayı da herhangi bir zararlı etkisinin görünmediği ileri sürülerek AYM tarafından bu başvuru talebi reddedildi.Tüm bu gelişmeleri ve kararları yargı bağımsızlığının vahim düzeyde zedelendiği şeklinde açıklayan TURÇEP, “Bütün bu gelişmeleri anlattığımızda sokaktaki çocuklar bile bu kararlara gülüyor. Bizler de Çaldağı konusunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyarak hukuk mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi.Ayrıca orman tahsis izni konusunda Danıştay tarafından Anayasa’nın 169. maddesi doğrultusunda verilen “Çaldağı’nda orman var, ormanlık alanlarda madencilik faaliyeti yapılamaz” şeklindeki kararının da yine hukukun arkasından dolanarak maden lehine değiştirilmeye çalışıldığını kaydeden TURÇEP, bu nedenle ilerleyen günlerde Anayasa Mahkemesi’ne konuyu taşımak için yeni bir başvuru daha yapılacağını bildirdi.BU MADENCİLİK PROJESİ BİR “DAYATMA”NIN SONUCUDURÇaldağı’ndaki nikel madenciliği projesinin tamamen bir “dayatma” olduğunu belirten TURÇEP, “Başta Manisa ovası olmak üzere dünyanın en bereketli topraklarının olduğu tüm Gediz Vadisi’ni yok edecek olan bu proje, İngilizler tarafından “madencilik” adı altında yapılan bir dayatmadır” ifadelerini kullanıyor.Gerçekler neler?Çaldağı’ndaki nikel madencilik projesi İngiliz European Nickel şirketi projesidir. Bu nedenle böyle bir madencilik projesini kullanmak isteyen dünyada bir başka şirket yok ve “dünyada ilk defa” uygulanmak istendi.European Nickel şirketi bu projeyi daha önce başka ülkelerde de denemek istemişti, ancak 2002 yılında Arnavutluk Çevre Bakanı, 2004 yılında da Sırbistan Enerji Bakanı tarafından ellerindeki tüm izinleri ve işletme ruhsatları da iptal edilerek, “ülkelerinde bu tür bir madenciliğe izin veremeyeceklerini” belirttiler.Avrupa ve Balkanlarda şansı kalmayan ve başka ülkelerde de gerekli izinleri almayı başaramayan European Nickel, 2004 yılından sonra Türkiye’ye gelerek Turgutlu Çaldağı için önce maden işletme hakkını elde etti, 2007 yılında da halktan adeta kaçırarak, halktan habersiz ÇED raporu aldı.AKP Hükümeti’nin ilk Çevre Bakanı olan Osman Pepe de Çaldağı’nda bu madencilik projesine izin vermeyip direndi. Çevreye ve insana saygılı olmadıklarını belirterek, orman tahsisi için istenilen izne imza atmayıp bu madencilik faaliyetine izin vermedi.Osman Pepe’nin bu konudaki açıklamalarını izlemek için tıklayınızAncak bir süre sonra Pepe’nin görevden alınması sağlanmış, yerine Çevre Bakanı olarak Veysel Eroğlu atanmıştı ve Eroğlu makam koltuğuna oturur oturmaz gerekli imzayı atarak madene çalışma izni verdi. Gösterilen tepkiler üzerine ise “Hem İngiliz hükümeti, hem İngiliz büyükelçiliği, hem de İngiliz şirketi tarafından yapılan aşırı baskılar nedeniyle bu projeye izin vermek zorunda kaldığı” şeklinde kendisini savundu. Bu gerçekler de dönemin AKP’li Turgutlu Belediye Başkanı Serhat Orhan tarafından Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Toplantısı sırasında “Sayın bakanımın bana söylediklerini sizlere aynen bakanımın ağzıyla aktarıyorum” diye anlatıldı.Serhat Orhan’ın açıklamasını izlemek için tıklayınızAncak halkın kendilerine izin vermeyip gösterdiği direnişi aşamayacağını gören European Nickel şirketi, Çaldağı’ndaki tesisleri ve kurduğu paravan şirketi VTG Madencilik adlı bir Türk şirketine devretti. Yeni şirket tarafından yapılan ilk şey, yeniden ve hukuksuz şekilde elde ettikleri orman tahsis izni ile ‘5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Çaldağı ormanında 100 binin üzerinde ağaç katliamı yaparak, böylece “dünyada bir başka ilk”e imza atmak oldu.Dünyada ilk defa Çaldağı’nda uygulanmak istenen bu madencilik projesine bilim dünyasında ise “madencilik değil bir facia” olarak bakılıyor. Bu nedenle Çaldağı, “vahşi madencilik” deyiminin de türetilmesine konu oldu. Örneğin mesaisinin büyük bölümünü bir dönem “büyük bir facianın önlenmesi amacıyla bu projenin durdurulması” için harcayan İTÜ Madencilik Fakültesi Metalurji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman, Turgutlu Çaldağı nikel madenciliği projesi için şöyle diyor:“Böyle bir bölgede 25-30 yıl boyunca 18-20 milyon ton sülfürik asitin üstelik açık havada kullanılması madencilik falan değildir. Bu açık havada bir kimya fabrikası kurmak demektir.” Prof. Dr. Duman’ın deyimine göre; bu durumda bölge bir açık hava kimya laboratuarı haline dönüşmüş olacak. “Böyle bir madencilik olmaz, bu yapılan şeye madencilik denilemez” diyen Prof. Dr. İsmail Duman, “Açıkça bu kadar asitin kullanıldığı bir yerde ne tarım kalır, ne canlı kalır, dolayısıyla insan zaten kalmaz” derken, sonunda ne olacak sorusunun cevabını ise, madenin işi bitip de çekip gittiğinde bölgenin bir otun bile bitmediği çölleşmiş bir hal alacağı gerçeğini göstermeye çalışıyor. Kısacası milyonlarca tonluk sülfürik asitin böyle bir madencilik projesi için kullanımına madencilik denilemez, ama doğrudan yarattığı tahribat nedeniyle adına ancak “facia” diyebilmek mümkün! Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print