Akhisar’da Kuvars Kum Ocağı ile Altın Maden Ocağı projesi için ÇED süreci başlatıldı!HaberlerHukukTarım by Ekoloji Birliği - 21 Eylül 202022 Eylül 20200 Akhisar‘ın Sazoba ve Beyoba Mahalleri’nde “Kuvars Kum Ocağı Yıkama Eleme Tesisi ve Altın Maden Ocağı” projesi için ÇED süreci başlatıldı. Akhisar Çevre Derneği Başkanı Erdan Boşnak, proje yapılırsa su tüketiminin artacağını ve bölgenin tarımsal açıdan daha da çölleşeceğini ifade etti. Zeytinciliğin yoğun olduğu, üzüm, daha önce pamuk çok yoğun olarak ekilen Akhisar ilçesi tarımsal sit alanları arasında yer alıyor.Manisa’nın Akhisar ilçesinde bulunan Sazoba ve Beyoba Mahalleri’nde “Kuvars Kum Ocağı Yıkama Eleme Tesisi ve Altın Maden Ocağı” projesi için ÇED süreci başladı. Projede ÇED Talep alanı 24,914 hektar olup 11 poligondan oluşurken, Kuvars Kum Ocağı sınırları içerisinde 960 metrekare Yıkama Eleme Tesisi kurulması planlanıyor. Ayrıca ruhsat alanı içerinde 830 metrekare Pasa Stok Alanı, 257 metrekare Şantiye Alanı ve 25 metrekare Fosseptik alanı kurulacak.SAZOBA’YA YALNIZCA 350 METRE MESAFEDE!Projede Altın Madeni Ocağı sınırları içerisinde ise 0,5 ha Cevher stok alanı ve 0,5 ha bitkisel toprak depolama alanı kurulması planlanıyor. Altın Madeni Ocağı yıllık üretim miktarının 50.000 ton/yıl (20.000 metreküp) olacağı belirtilen projede, patlatma yapılmayacağı, çıkarılan malzemenin ise herhangi bir işleme tabi tutulmadan “tüvenan” olarak stoklanarak satılacağı iddia ediliyor. Söz konusu projede Kuvars Kum Ocağının ise yıllık üretim miktarı 100.000 ton/yıl (62.500 metreküp) olarak belirtildi.Proje alanı Manisa’ya 36 kilometre mesafede bulunurken, Akhisar ilçesine 15 kilometre mesafede Sazoba mahallesi’ne ise yalnızca 350 metre mesafede bulunuyor. Sahanın yüzeyinde yaklaşık 10 cm kalınlığında bitkisel toprak örtüsü bulunurken, Üretim çalışmaları öncesi ise bu toprağın iş makineleri vasıtasıyla sıyrılarak alınacağı belirtiliyor.‘BÖLGEDE TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN TAHRİBATLARA NEDEN OLACAK’Zeytinciliği ile ünlü, başak, üzüm, pamuk gibi suya önemli oranda ihtiyaç duyan tarım arazileri bulunan bölgede yapılacak proje kapsamında, Personelden Kaynaklı ve Tozumayı Önlemek İçin Su Kullanımı ile Yıkama Eleme Tesisinde Kullanılacak su miktarının toplamda günlük 271,53 metreküp olarak belirtiliyor.Bölge halkı ve ekoloji aktivistleri ise toprağın verimsizleşerek “çölleşmesi” ve tarım arazilerinin yok olacağı öngörüsüyle projeye tepki gösteriyorlar. Yapılan toplantılarda ve yayınlanan bilgilendirme broşürlerinde doğal yapısını bozacak, insan sağlığı ve doğal canlı yaşamını tehdit edecek projenin aynı zamanda yörenin tarımsal geleceğini yok edecek riskleri de barındıran “talan” projesi olarak nitelendirildi. Broşürde proje ile ilgili “Bölgenin doğal yapısını bozacak, insan sağlığı ve doğal canlı yaşamını tehdit edecek bu proje aynı zamanda yörenin tarımsal geleceğini yok edecek riskleri barındıran bir talan projesidir. Yapılacak çalışmalar bölgede telafisi mümkün olmayacak tahribatlara neden olacaktır” denildi.Bir başka ayrıntı ise bölgenin tarımsal sit alanı tanımıyla tecilli olması. Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını önlemek için hayata geçirilen Büyük Ova Projesi’yle ilgili olarak Akhisar ovası da tarımsal potansiyeli yüksek ova, Tarımsal Sit Alanı olarak ilan edildi. Bakanlar Kurulu’nun Akhisar ve Kırkağaç Ovaları’nın da bulunduğu 141 Ovayı Büyük Ova Koruma Alanı Olarak Belirlenmesine İlişkin Kararı 21 Ocak 2017 Tarih ve 29955 Sayılı Resmî Gazetenin Mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böyle bir bölgede siyanürün kullanılması anlamına gelen altın maden ocağı, bölge için ciddi bir tehdit. Öte yandan komşu ilçe Gördes’te Zorlu Madencilik tarafından kurulmak istenen sülfürik asit fabrikasının kurulmak istendiği yerin 3te 2si de Akhisar sınırları içinde yer alıyor. Bu durumda Akhisar’ın aynı zamanda bir yanda sülfürik asit bir yanda sinayünür tehdidini birlikte yaşaması söz konusu olabilir.Akhisar Sazoba köyü‘OCAK ÇALIŞMALARININ OLMAMASI GEREKTİĞİ DAHA ÖNCE DE RAPORLANMIŞ’Akhisar Çevre Derneği Başkanı Erdan Boşnak, bölgenin koruma altına alındığını belirterek, “Geçmiş yıllarda Beyoba Sazoba bölgesindeki bu ovalık alanda su sarfiyatına yük getirecek herhangi bir faaliyetin zaten çöl olan ovanın daha da çölleşmesine sebep olacağı ve çölleşme sürecini daha da hızlandıracağı yani tam bir cinayet olacağı raporlandırılmış. Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Murat Türkeş bir de Çanakkale Üniversitesi’nden Alaatin Taysun hocalar uzun yıllar boyu çalışmışlar raporlandırmışlar. Buralarda asla kum ocağı, maden ocağı gibi çalışmaların olmaması gerektiği belirtilmiş” dedi.Projenin 37 bin dönüm alan üzerine planlandığının altını çizen Boşnak şöyle devam etti; “Bu projeyi 37 bin dönüm alan üzerine planlamışlar. Yani öyle bir olay ki projenin genişlik alanı içerisinde Sazoba ve Beyoba yerleşim yeri içerisinde. Bunlar şimdi 10 yıllık yerleşim alanları. İlk olarak 15-20 dönümlük bir alanda çalışmaya başlayacaklarını ifade ediyorlar. İhtiyaç halinde daha sonra artıracaklarını söylüyorlar. İlk çalışmaya başlayacakları alan bile Sazoba’nın 350 metre yanı. Altın ocağını işletmeyeceklerini yani arındırmayacaklarını, çıkartılmış hali ile direk satışa sunacaklarını ve kesinlikle patlatma yapılmayacağını söylüyorlar. Böyle sözleri tutma konusunda problemli oldukları memleketteki bütün maden ocaklarından tescilli. Bu patlatma olayları zaman içerisinde mutlaka olacaktır”‘REZERVİN 225 YIL ÇALIŞMA GEREKTİRDİĞİ ANLATILIYOR’Proje dosyasında kirlilik ve çevreye verilecek zararlar konusunda bir takım açıklamalar yapıldığına da dikkat çeken Boşnak, Projenin kendisinde bile normal sınırların üzerinde kirlenme olacağı bahsediliyor. Projede 37 bin dönüm alanda altınla ilgili yapılan hesaplamalarda mevcut. Rezervin 225 yıl çalışma gerektirdiği anlatılıyor. Bir alanda 225 yıl çalışma gerektirecek bir potansiyel varsa bir maden ocağı sahibi hiçbir zaman işi oraya bırakmaz. Kuracakları planı nasıl anltıyorlar? Çalışan eleman sayısı 10 kişi olacak, iki kamyon, bir kırma aleti ve benzeri. Son derece az gösterilerek sürenin de 225 yıl sürebileceğini ifade edebileceğini söylüyorlar. Bu şartlar altında mevcut gürültü toz ve çevre kirlenmesinin kontrol edilemez boyutta olduğunu kendi projeleri içerisinde değişik sayfalarda ifade ediyorlar” diye belirtti.CİDDİ DERPREM RİSKİ ALTINDA OLAN BİR BÖLGEÖte yandan Akhisar’ın deprem bölgesi olması, bölgenin deprem riski altında kalması da bir başka sorun olarak değerlendiriliyor Önceki gün Manisa’da meydana gelen ve çevre illerin yanı sıra İstanbul’da da hissedilen depremin merkez üssü Akhisar’a bağlı Musalar Mahallesi olarak açıklandı. 5.4 büyüklüğündeki depremin ardından ilçede vatandaşların kaygılı bekleyişi sürerken bölgede çok sayıda artçı deprem daha kaydedildi. Akhisar ilçesinde 22 Ocak tarihinde 5.4 büyüklüğünde bir deprem daha yaşanmıştı. 22 Ocak’taki 5.4’lük Akhisar merkezli depremin ardından 8 ayda yaklaşık 7 bin deprem oldu. Bu depremlerin kaynakları ise Akhisar fayı, Gelenbe fayı ve Kırkağaç fayı olarak gösteriliyor. Bölgeye komşu ilçe olan Kırkağaç’taki fay hattı da Akhisar fayına göre çok daha büyük bir fay olması nedeniyle Akhisar’ı büyük ölçüde deprem riski altında bırakıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir‘e göre, “bölgede 7 şiddetinde deprem üretecek faylar var.”İKİ FAY BİRLİKTE ÇALIŞIRSA RİSKLİ OLURİstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy da bölgede 6,5 büyüklüğünde deprem potansiyelinin bulunduğunu dile getirmiş, dikkatleri Manisa Akhisar’a çekmişti. Bölgedeki faylar hakkında bilgi veren Üşümezsoy, “Bu fay hattı Manisa’dan Akhisar ve Kırkağaç’a doğru giden yamuk bir fay sistemi. Buna velev gelen Akhisar-Gölmarmara Akhisar-Saruhan, Manisa Spil Dağı’nın doğu kesimi düzleminde olan faylar. Bu üç faylar bir tarak gibi ana faya doğru bulunmaktadır. Bu faylar üzerinde ikisinin birleştiği yerde daha etkin depremler oluşturmaktır. Manisa’da hem kuzeyden hem de kuzeydoğusundan Salihli’ye doğru giden fay hattı var.Ama daha çok bu üç tarak gibi olan faylardan Gölmarmara, Saruhan, Manisa hatları giderek Gediz Vadisi’ne doğru uzanan faylar. Bunları dikey kesen ise Manisa ve Akhisar fayı. Bunların birisi kırıldığı zaman 7 büyüklüğünde depremler oluşabilir” ifadelerini kullandı.‘PROJEYİ HAZIRLAYAN İSİM MİLLETVEKİLİNİN OĞLU’Öte yandan Gazete Duvar’ın haberine göre ise, projeyi hazırlayan ismin Ak Parti Zonguldak eski Milletvekili Polat Türkmen’in oğlu Cafer Türkmen olduğunu öğrendiklerini de söyleyen Akhisar Çevre Derneği Başkanı Erdan Boşnak, “Cafer Türkmen isimli biri bu projeyi hazırlamış. Bu projenin arkasındaki şirketi bilmiyoruz. Ancak Cafer Türkmen’in AKP milletvekili Polat Türkmen’in oğlu olduğunu öğrendik. O çerçevede yürüyen bir faaliyet var. Beyoba’da halk toplantısını yapacağımız akşamın gündüzünde bu şahıs bizim ekipten birini arayıp “halk tepkisi olacağını düşünmemiştim ben projeden çekiliyorum” gibi bir takım sözler söylemiş. Tabi buradaki arkadaşlar bu söylemin tamamen bizi pasifize etme amacıyla söylendiğini düşünüyorlar. Sen zaten projeni yapmışsın paranı almışsın çayını içiyorsun ben çekildim diye bize telefon açıyorsun. Bence karşılığı olan birşey yok” ifadelerini kullandı.GENÇ INDIANA JONES’UN ÇEKİLDİĞİ ALANGelinen aşamada ÇED toplantısını beklediklerini söyleyen Boşnak, “Sazoba’da da Beyoba’da da duyarlı insanlar var. Buralar çok geniş tarımsal araziler. Başak, üzüm, daha önce pamuk çok yoğun olarak ekiliyor. Hemen hemen her tarlanın suya çok ihtiyacı olan bir alan. Bunların suları gittiği zaman bu bölge ölür. Çok yoğun bir üretim alanı, tarım açısından vazgeçilmez bir bölge. Yüklü miktarda su tüketecekler” diye kaydetti.Söz konusu projeye karşı bölgede çeşitli çalışmaları başlattıklarını da kaydeden Boşnak, son olarak şunları belirtti:“Bu çalışmalarımız başlayınca önce Beyoba’da geniş katılımlı bir halk toplantısı yaptık. Şimdi mahalle oldu ancak orada eskiden belediye başkanımız gelip, bölgeye 1980’li yıllarda da kum ocağı şirketleri tarafından gelindiğini ocak açılmak istendiğini ve üniversitelerden çeşitli yerlerden destek alarak kendisinin bunu engellediklerini ve koruluk alanın bir kısmının ormanlaştırıldığını anlattı. Beyoba ve Sazoba’nın kesiştiği noktada geniş bir ormanlık alan var. Burası uzun yıllar bir çölleşme yaşamış. Genç Indiana Jones dizisinin bazı bölümleri 1990’lı yıllarda burada çekildi. Şimdi bu kumluk alanın üzerindeki alanda bir 10 cm’lik bir ekilebilir toprak kaplaması var. Çeşitli insanlar orada üretim yapıyorlar. 1990’lı yıllarda buraya gelen araştırma görevlileri buraların su rezervleri açısında tükenme sürecinde olduğunu ve ovaların çölleşme sürecinde olduğunu asla buralarda farklı bir tesisin kurulmaması gerektiğini raporlaştırmışlar. Bu söyleniyor ama şimdi yıllar geçiyor, tekrar saldırıyorlar.” Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Send email Mail Print Print