Buradasınız
Ana Sayfa > Kültür > Yalanın saltanatı | Metin Sert

Yalanın saltanatı | Metin Sert

Şimdiki filmi de artık sessizce izlemenin hiç bir anlamı yok. Çünkü hiç kimse bu kadar çok yanlışı da, yalanı da hak etmedi. Ve hayat, çok fazla yanlışı hiçbir zaman bağışlamaz…

“Annelerin ninnilerinden, spikerin okuduğu habere kadar
Sokakta, kitapta ve yürekte, yenebilmek yalanı.
Anlamak sevgilim, o bir müthiş bahtiyarlık
Anlamak gideni ve gelmekte olanı…”

Her sabah yeni bir ateşten gömlek giyiyoruz, kendimize ait elbiseler içine… Bilinmezlikten gelen çağrışımın etkisiyle, mistik bir rüzgâra da takılıp, yeni bir varoluş sanıp da, çırılçıplak koşuyor yığınlar karanlığın derin çukuruna.

Yaşam, kimileri için siyahla-beyaz arasında koşuşan hüzün yoğunluğunda ve çoban köpekleri kadar tutsak…
Ya da kıyıya vuran bir balığın intiharına benziyor gibi kimileri için de. Duygular, yaşamak adına birer birer incitilirken, onur denilen şey ayaklar altında ezilmek istenirken, varlıklar da geceye emanet edilmek isteniyor.
Çünkü yaşam karanlığın inisiyatifinde…

Oysa…
Hayatın biricik gerçeğini dile getirecek bir çocuk çığlığı gibi tek bir haykırış birikmiş içimizde:
“Anne, kral çıplakmış…”

Aradan yıllar da geçse, kimse bu yürüyüşün yanlış ve sapa sokaklarda geriye doğru çevrilemeyeceğini, felaketlerin yeniden yaşanmayacağını garanti edemiyor. İzlediğimiz filmin hep aynı film olduğunun da farkına mı varılamadı hala?
Adı: “Yalan Rüzgarları”!

Yeni versiyonları çok renkli de çekilse, senaryo hep izlediğimiz aynı siyah-beyaz filmden çalınmış değil mi?
Bugüne dek izlediğimiz filmlerin hepsinde de kahraman rolü hep en iyi yalana ve karakter rolü de en usta yalancıya verilirken, onur ve akıl hep ihaleyi kaybeden projenin temsilcileri oldu.

Finaldeki son söz ise; alçakça bir cesaret ve yüzsüzlüğün eseri:
“Yalandan kim ölmüş?”

Ağdalı ve türlü yalanlar her gün dört bir yanı dolaşırken, hava kurşun gibi ağır.
Yeni bir güne başlarken, aldatılmış yüzlerde mutsuzluk, umutsuzluk veya çaresizlikten, inanacağı yeni ve iyi bir yalan seçme arayışı ifadesini bulmuş. Belki biraz rahatlayabilmek, teselli bulabilmek adına…

Oysa..
Bundan sonra izlenecek tek film, “Bir Yıldız Doğuyor” olmalı.
Bir yıldızın karanlığı nasıl delik deşik ettiğini ve zifiri karanlıkta ayın gülümseyen yüzünü daha da aydınlattığını anlatan…
Ayın yalnızlıktan nasıl kurtulduğunu, ayın da karanlıkta güneş kadar doğma yetisine sahip olduğunu anımsatan…
Işığın, içten içe gelen bir büyüme ile aydınlık adına geceleri mutlaka yeneceğini tanımlayan Antares gibi bir yıldız…

Şimdiki filmi de artık sessizce izlemenin hiç bir anlamı yok…
Çünkü; hiç kimse bu kadar çok yanlışı da, yalanı da hak etmedi…
Ve hayat, çok fazla yanlışı hiçbir zaman bağışlamaz…

Yalanın saltanat sürdüğü anlarda, yaşam da karanlığın inisiyatifinde.
Yani; birileri için işler yine tıkırında!

İşler yine tıkırında
Bir bayram kokusu havada
Düğün dernek kurulmuş
Oyunlar oynanıyor,
“Şen ola düğün şen ola!”
Duymuyor musunuz?

Kapılar iyice tutulmuş,
Kazanlar kaynatılıyor
İşte yine karanlık olmuş!
Bilirim, bu hain el kimindir
İlahlar büyüyor bir yerlerde
Görmüyor musunuz?


Metin Sert
1959 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dünyaya geldi. Çevre sorunları ve ekoloji mücadelesi ile ilgisi 1997 yılında Leylek Çayı‘nın akibeti ve bazı çocuk ölümlerini araştırarak başladı. Bugün başta Turgutlu Çaldağı’ndaki nikel madenciliği ve diğer çevresel tehditlere karşı mücadele yürüten TURÇEP YK üyeliği ile ayrıca EGEÇEP ve Ekoloji Birliği'nde de YK üyeliği görevlerinde bulundu.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top