Buradasınız
Ana Sayfa > Ekoloji > Beş milyon yaşındaki su kaynağı Eğirdir Gölü’ne PHES darbesi

Beş milyon yaşındaki su kaynağı Eğirdir Gölü’ne PHES darbesi

Son 10 yılda 84 kilometre kare su kaybı yaşayan, derinliği 16 metrelerden 4 metreye gerileyen Eğirdir Gölü‘ne PHES (Pompaj Depolamalı Hidroelektrik Santral) yapılması planlanıyor. Dr. Erol Kesici, son yıllarda artık can cekişen Eğirdir Gölü’ne PHES yapılmasının Eğirdir’in ölüm fermanı olacağını belirtiyor.

Son 10 yılda 84 kilometre kare su kaybı yaşayan, derinliği 16 metrelerden 4 metreye gerileyen Eğirdir Gölü‘ne PHES (Pompaj Depolamalı Hidroelektrik Santral) yapılması planlanıyor. Dr. Erol Kesici, son yıllarda artık can cekişen Eğirdir Gölü’ne PHES yapılmasının Eğirdir’in ölüm fermanı olacağını belirtiyor.

Türkiye’nin en büyük ikinci tatlı su gölü olan 5 milyon yaşındaki Eğirdir Gölü, adeta can çekişiyor. Göl, uzun yıllardır yanlış politikalar, HES’ler ve vahşi sulama yöntemleriyle yok ediliyor. Eğirdir Gölü’nün son 10 yıldaki yüzey kaybı 84 kilometre kareye ulaştı. Gölün derinliği de yıllar içinde 16 metreden 4 metreye kadar geriledi.

Bugünlerde de Eğirdir Gölü üzerine Pompaj Depolamalı Hidroelektrik Santral (PHES) yöntemiyle bir elektrik santrali açılması gündeme geldi. “Türkiye’nin enerjisine 1,5 milyar dolarlık yatırım” olarak duyurulan projenin Çinli Gezhouba Group, KAF Teknik Yapı ve General Elektrik iş birliğiyle yapılacağı öğrenildi. Projelendirilen 1000 megavatlık pompaj depolamalı hidroelektrik santralin inşaatına Ocak 2022’de başlanması ve santralin 2030 yılında faaliyete geçmesi planlanıyor. Santralin, Mersin’deki Akkuyu Nükleer Güç Santrali için de enerji kaynağı tamamlayıcısı olacağı ifade ediliyor.

Süleyman Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü Emekli Öğretim Üyesi, Türkiye Tabiatı Koruma Derneği Bilim Danışmanı ve Eğirdirli olan Dr. Erol Kesici, Eğirdir Gölü’nün her geçen gün yok olduğunu, bu şartlarda göle PHES yapmanın eğer o yıllara kadar var olmaya devam ederse Eğirdir Gölü’nün ölüm fermanı olacağını işaret ediyor.

Doktora çalışmasını da Eğirdir Gölü üzerine yapan Dr. Kesici, geçmişten bugüne Eğirdir Gölü’nün gün gün nasıl eridiğini ve PHES projesinin Eğirdir Gölü ekosistemini nasıl etkileyeceğini Gazete Rüzgarlı’ya değerlendirdi.

Erol Kesici’nin değerlendirmesinin satır başları şöyle:

İlk tahribat HES’ler: Eğirdir Gölü’nde koruma yasaları çıkmadan önce 1960’lı yıllarda ilk önce Kovada-1 ve Kovada-2 hidroelektirik santrali kurulmuş. Göller yöresindeki bütün göller eskiden İç Anadolu tamamen göllerle kaplıyken, yani İç Anadolu iç gölken, birbirleriyle bağlantılıydı. Eğirdir ile Beyşehir Gölü’nün, Burdur Gölü’nün, Akşehir Gölü’nün birbirleriyle bağlantısı var. Bunun yanı sıra Eğirdir Gölü’nün diğer bir bağlantısı ise Kovada Gölü dediğimiz 1970’li yıllarda Milli Park adını verdiğimiz, gerçekten bir doğa arberetumu olan çok güzel bir gölümüz var. Eğirdir ve Kovada 22 km’lik bir kanalla bağlı. Bir anneyle yavrusunun arasındaki göbek bağı gibi bir bağ var aralarında. İlk HES Kovada dediğimiz yere kuruluyor, Eğirdir’den gelen su Kovada’da dinlendiriliyor. O yıllarda gölün büyük bir kısmı yani 60’lı yıllardan 70’li yıllara kadar yine Kovada kanalı vasıtasıyla bu HES’lere verilmekteydi.

Vahşi sulama: 1970’li yıllarda bölgede elmacılık faaliyetleri gelişti. Yerel elmalardan ziyade starking ve golden türü ticari öneme sahip ihracat edilebilecek elmalar yetiştirilmeye başladı. Gölün havzada yaratmış olduğu mikro klima ve gölün çevresindeki tarım alanlarının daha önce gölalanı olan alüvyonal topraklardan oluşması nedeniyle elmanın önemi ve verimi arttı. Bu yıllarda tarıma da su verilmeye başladı. Ancak yıllardır vahşi sulama yapıldı.

Demirel’in kavaklarına su verildi: Onunla da kalmadı gölden Isparta’ya kavak yetiştiriciliği için su verilmeye başlandı. Isparta’da belirli bir dönem bu suyla kavak yetiştiriciliği yapıldı. Kavaklar, Orma’ya satılıyordu. Orma, Isparta kurulmuş orman ürünleri işleyen bir şirket. Kurucuları da Demireller. Kavakların da çok suyu ne kadar sevdiği herkesin malumu.

Su bütçesi azalıyor: Bu arada HES’lere verilen sular azalmaya başladı. 60’lı yıllarda ortalama su seviyesi 16 metrelerdeyken giderek azalmaya başladı. 60’lı yıllardan günümüze kadar, 60 yılda, Eğirdir Gölü’nün su bütçesi yüzde yüze var bir oranda hep negatifdir. Su bütçesi aile bütçesine benzer. Ailede de cebinize ne kadar para giriyorsa ona göre harcama yaparsınız. Bu harcama aşırı boyutlarda olursa sonucu bellidir.

Elmacılıkla birlikte tarımdaki artan su ihtiyacı var, öte taraftan gölün su bütçesi azalıyor ve su seviyesi gittikçe düşüyor. Bu sırada salma sulama dediğimiz vahşi sulama hala devam ediyor. Her ne kadar son 10 yılda defalarca önerilmesine rağmen damla sulama sistemine geçilmiyor. Geleneksel tarım devam ediyor.

Eğirdir’in suyu içme suyu olarak kullanılıyor: Eğirdir Gölü, çevresinde bulunan 81 yaşam alanının çok büyük bir kısmının içme suyu kaynağı. Örneğin Isparta. Isparta’nın içme suyunun büyük bir kısmı Eğirdir’den gidiyor.

Göldeki buharlaşma artıyor: Göldeki değişimlere gelirsek, su seviyesi azaldıkça göldeki buharlaşma artıyor. Gölün en büyük doğal olayı buharlaşmadır. Doğal gölleri koruyabilmek için su seviyesini dengelememiz şart. Bu işin alfabesi. Su seviyesi azaldıkça buharlaşma kat ve kat artar. Son yıllardaki buharlaşma ile kaybedilen su HES’lere veya tarıma verilen sudan daha fazla. Buna baktığımızda sebep buharlaşma demek, yanlıştır. Bir ailenin bütçesini iyi bir şekilde kullanamaması cebindeki paranın buharlaşmasına benziyor. Gölü iyi yönetemezseniz gölü buharlaştırmış oluyorsunuz.

Göl çöp tenekesi gibi kullanıldı: Göl, bir çöp tenekesi olarak kullanıldı. Her türlü atık göle bırakıldı. Bunların başında çevredeki 81 yerleşim alanının evsel atığı geliyor. Tarımsal atıklar da göle gidiyor.

Tarım ilaçları göle karışıyor: Bugünlerde kuru tarım yapan bile işin kolayına kaçarak sulu tarım yapmaya başladı. Eğirdir, Türkiye’nin elma başkenti diye anılan bir yer. Göl havzasının kıyı alanları Elma bahçeleriyle kaplı. En dramatik olan şeylerden bir tanesi de şudur, gölün suyu çekildikçe, kuruyan alanların çoğu elma bahçesine dönüştürüldü. Bölgede kullanılan tarım ilacı, ilaç değil zehir demek gerekiyor, arttı. 30’a yakın ilaçlama yapılmakta. Tarım zehirlerinin büyük bir kısmı yine göle karışmakta. Bölge insanlarının yaşamını tehdit etmekte. Eskiden bir iki ilaç atılırken şimdi 30’dan fazla zehir kullanılıyor. Bu zehirler de eskinin masum zehirleri gibi değil. Bu hem toprağı, hem ürünü hem de atıklarıyla, yüzey sularıyla gölü zehirliyor.

Göl kirliliği tolere edemiyor: Göl su seviyesi azaldıkça zaten kirliliği tolere edemiyor. Zaten tatlı sular en küçük kirliliği tolere edemiyor. Ancak, Eğridir Gölü suyunu dışarıya verebildiği için zaman zaman kendini yenileyebiliyor.

Gölün kaynakları kurutuldu: İnsanların aç gözlülükleri sadece gölden su almakla kalmadı, isteyen istediği gibi gölden su alıyor, isteyen istediği gibi gölün yakınında sayısız kuyu izinli-izinsiz açtı. Bununla yetinmediler bu sefer havzadaki derelerin, çayların, yüzey akışıyla gelen suların önlerine gölet yapmaya başlamışlar. Havzada 30’dan fazla gölet var. Gölün beslenebileceği yer kalmadı.

5 Milyon yıllık gölü 60 yılda yok ettik: Gölü su çekerek yok ediyorsun, gölü besleyen damarları yok ediyorsun. Göl sadece yağışla beslenir hale geldi. Sistemin çarklısındaki dişlileri kırdılar. Deresiyle, çayıyla, ağacıyla, ormanıyla bir ekosistem var. 5 milyon yıl diyoruz, söylemesi çok kolay. Bir de 60 yıldan bahsediyoruz. 5 milyon yıllık gölü son 60 yılda yok etmişiz.

Su seviyesi düşerse fotosentez hızlanır: Ben göl uzmanıyım ve 40 yıldır göllerle çalışıyorum. 65 yıldır o çevrede yaşayan bir insanım. Eğirdir, Beyşehir gibi göllerin su seviyesini düşürürseniz fotosentezi hızlandırırsınız. Fotosentez hızlanınca güneş ışınları gölün dip kısımlarına kadar etki edecek gölde bitkilenme giderek artacak. Bunun sonucunda kontrolsüz bir şekilde artan sazlık alanlar daha çok su isteyecektir. Bu bölgeler kurutma kâğıdı işlevi görecektir. Bunları iyi hesap etmek gerekir.

Eğirdir stratejik öneme sahip: Yakın tarihte Türkiye’nin kuraklık yaşadığı dönemlerde akla Eğirdir gelmiştir. Ankara ve Antalya’ya Eğirdir Gölü’nden su verilmesi dillendirilmiştir. Eğirdir Gölü’nün esas kullanım amacı 1. derecede içme suyu kaynağıdır ve stratejik önemi vardır. Bu göl, açlıkta, savaşta, kıtlıkta öncelikle içme suyu kaynağı olarak kullanılacaktır. 2012 yılına kadar bir sürü yasa çıkarıldı ve revize edildi ama buna rağmen göl korunmadı. 2012’de Eğirdir Gölü için Özel Hükümler çıkarıldı. Burası hakikaten özel bir göl. Stratejik önemi olan bir göl. Eğirdir Gölü ile ilgili ne tür uygulamalar yapılacağı bellidir. Tek amaç, gölün korunmasıdır. Buna rağmen hala göl korunamamıştır. Sebebi, popülist yaklaşım ve gölü siyasetin yönetmesidir. Göl siyasetçiler için oy deposu olarak görülüyor. Oy almak için su verilen köyler oldu.

Suyu üretecek bir fabrika yok: Suyun fabrikası, göller, dereler, çaylar. Hidrojenle oksijeni yan yana getirip su üretecek bir fabrika yok. Suyumuz ne kadar varsa o kadar çok suyumuz olacaktır. Biz kesinlikle su zengini bir ülke değiliz. 1950’li, 1960’lı yıllarda su zengini bir ülkeydik. Su fakiri ve su kıtlığı çeken bir ülke haline geldik. Daha önce tarımda kullanılan sudan, enerjiden para alınıyor muydu? Alınmıyordu. Bilinçsiz bir şekilde tüketim bu sonucu doğurdu. Bilinçli kullanılsaydı bugün çiftçiler de iyi durumda olurdu.

Gölün dip kısmında ağır metaller var: Gölün dip kısmında ağır metaller söz konusu. Yıllardır birikimlerin meydana getirdiği metaller bunlar. Gölün seviyesi 3 – 4 metre derken bunları da hesap etmek gerekir. Bu durumlarda suyu sulama için kullanmak bile tehlikelidir.

ÇED Raporu hazırlanmış mıdır, bilmiyoruz: PHES’e gelecek olursak, bu konuda basına yansıyanlar dışında bir bilgiye sahip olamadık. Göllerden, doğadan yararlanılabilir ama neyin nereye niçin yapılacağını bilmek gerekiyor. Gölden yararlanacağız denilerek 16 metrelik göl 4 metreye düşürüldü. ÇED raporu yapılmış mıdır? Bilmiyoruz.

Dağa yapılacak havuzlar o bölgede her türlü canlıyı yok edecek: 2022’de inşaatın başlatılacağı söyleniyor. PHES’te gölden yüksek güçlü motorlarla gölün suyu çekilecek 1 kilometre yükseğe götürülecek ve o alana 4 tane 250 megavatlık ayrı havuz oluşturulacak su oralara koyulacak. Bir kilometre yukarda oraya yapılacak o havuzlar o çevrede, zaten ormanlık kalmadı da, makileri, çalıları, börtüyü, böceği, kuşları ve her türlü canlıyı yok edecek.

PHES can çekişen Eğirdir Gölü’nün idam fermanı olur: Bakıldığında zaten gölde su yok. 2030 yılında bu inşaatın bitmesi öngörülüyor. 8 sene sürecek bir yapı var. Demek ki devasa bir yapı. “Eğirdir Gölü’nde 2030’a kadar su kalırsa PHES de yaparsınız” diyorum sürekli. Göl yok olmadan faaliyete geçerse PHES, can çekişen Eğirdir Gölü’nün idam fermanı olur. Daha önce Elazığ’da Hazar Gölü’ne PHES yapılması düşünülmüş. O bölgede Keban ve Karakaya barajları var. Üç tane büyük su kaynağı bulunuyor. Birinden su alınacak diğerine verilecek şeklinde bir deşarj yöntemi var. Bu belki daha uygulanabilir bir yöntemdir. Yapay göllerde daha uygun şekilde de uygulanabilir. Beyşehir gibi Eğirdir gibi suyunun yüzde 70’ine yakınını kaybetmiş, derinliği alabildiğine az olan doğal göllerde bunun uygulanması gölün sonunu hazırlar.

Göl kurursa Eğirdir Elması yok olacak: Tarım için su bulunması zorken, hiç kalmayacak. Sosyal çalkantılar oluşacak, Eğirdir Elması denilen şey ortadan kalkacak. Gölün dibinde bir sürü ekolojik değişiklikler olacak. Göl içerisindeki mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanların yaşam ortamı çalkantıya uğrayacak. Gölün dibindeki ağır metaller, dip çamuru var bu nedenle gölde bulanıklık gittikçe artacak. Bu suyun içme suyu olarak kullanılması soru işareti yaratacak. Mikro klimada zaten bir değişiklik var. Sıcaklık gittikçe artıyor. Yaşamın sekteye uğraması demek. Böyle giderse 10 yıl sonra yok olma ihtimali olan göle yatırım yapmaya da aklım ermiyor.

HES’ler için de doğa dostu deniliyordu, ne dere kaldı ne çay: Öte yandan PHES’ler için doğa dostu deniyor aynı şey HES’ler için de söyleniyordu. İş bulacaksınız, aş bulacaksınız deniyordu çevre halkına. Dereler, çaylar zarar görmeyecek deniyordu. Ne oldu? Ne dere kaldı ne çay ne oralarda yaşayan canlı kaldı. Hani dereler susuz kalmayacaktı? Enerji üreteceğiz için bir diğer şeyi yok etmemiz gerekir. Doğadaki kayıplar kolay kazanılamaz. Buna dikkat etmek gerekir, doğanın geri dönüşü yoktur.

Ekoloji Birliği
Ekoloji Birliği; yaşama yönelik artan tehditlere karşı, yurt genelinde faaliyet gösteren bir çok ekoloji örgütünün bir araya gelmesi ile 2018 yılında oluşmuştur. Amacı; birlik ve dayanışma temelinde ekoloji mücadelesini yükselterek, daha güçlü şekilde doğayı ve yaşamı savunmaktır.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top