Buradasınız
Ana Sayfa > Coşkun Özbucak > Ayağına kurşun sıkanlar da var | Coşkun Özbucak

Ayağına kurşun sıkanlar da var | Coşkun Özbucak

“Kendi ayağına kurşun sıkmak” deyimi var. Kendi kendine zarar vermeyi anlatır. Kişisel hatalar, yanlışlar kişiyi ilgilendirir ama toplumsal hata, yanlış, eksiklik olduğunda iş değişir.

Halk da ayağına kurşun sıkabilir. Bunu farkına olarak da yapabilir farkında olmadan da. Kimileri kendi çıkarlarını halkın çıkarı gibi gösterip halkın kendi kendine zarar vermesine de neden olabilir. Bu konuda çok örnekler var ama ben iki örnekle yetineceğim. Biri Fatsa’dan, diğeri Kaz Dağları’ndan.

Fatsa’da siyanürle altın ayrıştırması yapan şirket alanı büyütmek için yeni ÇED süreci başlatmıştı. ÇED toplantısına gittik. Şirketin lehine konuşmaya çalışanlar oldu. İşletmenin büyütülmesine karşı çıkanlara “tepki” göstermek isteyenler de oldu. Siyanürden en çok etkilenen-etkilenecek olan bu insanlar şirketin savunucusu da olabiliyor.

Kaz Dağlarına da gittim. Orada halkın tepkisini yakından gördüm. Arkadaşlar bu tepkinin beş- on yıl önce daha fazla olduğunu söylediler. Ancak geçen hafta maden işletmesinin çalışma alanından etkilenen köy muhtarlarının önderliğinde bir grup köylü Çanakkale Belediyesi’ne giderek şirketten memnuniyetlerini bildiren dilekçe vermişler. Aynı tip dilekçelerle. Şirketin planlaması olduğu belli.

Bu iki olay, halkın kendi zararına da tavır alabileceğini gösteriyor. Kandırılmış, aldatılmış, ödüllendirilmiş olabilirler. Siyanürün sağlığa zararları dışında tarım arazilerinin, ormanların, sularının; ürünlerin yok oluşu köylüleri yakından ilgilendiriyor ama böyle bir tutum almalarına da şaşmamak gerekiyor. Böyle olaylar karşısında şirkete ve destekleyici kurumlara karşı nasıl önlem alınması gerektiği iyi değerlendirilmeli.

Şirket ve onlara olanak tanıyanlar halkın bu tutumunu öne çıkaracaklar mutlaka. Algı operasyonu ile “Bak halk şirketten yana ama özellikle dışarıdan gelenler işi karıştırıyor.” diyecekler. Oysa kandırılmış, aldatılmış, korkutulmuş, ödüllendirilmiş insanların tavrının “HALKIN TAVRI” olmadığını iyi biliyoruz.

Ya da yaşama; toprağa, suya sahip çıkma mücadelesinde az sayıda da olunabilir. Bu “az olma” haksız olma anlamına gelmiyor. Anlatma, bilgi taşına; toplantı, köy gezileri kolay işler değil. Ekonomik olanaktan zamana, günlük sorumluluktan aile sorumluluğuna kadar zorluklar aşılarak yapılan çalışmaları önemsemek, değerini kabul etmek zorundayız. Ayağına kurşun sıkanların olması, haklılığımızı ve mücadelemizi perçinliyor.

Ekoloji mücadelesinin sıradan “çevre” mücadelesi olmadığını, yaşanan süreç ortaya çıkarmaktadır. Ülkenin dağı, deresi, tepesi şirketlerin ahtapot kollarıyla sarılmış, “kanımız” son damlasına kadar emilmek isteniyor. Yani saldırı, kapitalizmin yaşam alanlarını, yerin altını-üstünü pazar olarak görmesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle şirketler, halkın kendi ayağına kurşun sıkması için her yolu deniyor ve deneyecek.

Ekoloji mücadelesinin kapitalizme, sömürüye, talana ve soyguna karşı bir mücadele olduğu gerçeğiyle hareket edilirse, halkın kendi ayağına kurşun sıkmasına yönelik şirketlerin ve destekçilerinin oyunu bozulur.

Gazeteci, EGEÇEP ve Ekoloji Birliği yürütme kurulu üyesi Özer Akdemir’in de bu konuyla ilgili bir yazısı İZ GAZETE’de yayımlandı. Akdemir, bu tür davranışı, “Celladına aşık olmak” deyimiyle anlatmış..

Yazıyı okumak için tıklayınız: Yalaka inek kasabın bıçağını yalar

Coşkun Özbucak
1958 yılında Ordu’da doğdu. Öğretmenliği süresinde kurucu başkanı olduğu Eğitim-Sen'de başkanlık ve yöneticilik yaptı. Mitinge Karşı Miting, Üzülme Güneş Yeniden Doğacak, Ordu’dan İnsan Manzaraları ve Dilek Ağacı adlı kitapları bulunuyor. Uzun yıllardır ekoloji mücadelesi içinde aktivist olarak yer aldı. ORÇEV YK üyeliği yanı sıra Ekoloji Birliği YK üyesi olarak da görev yaptı. Halen ORÇEV YK üyeliği görevini sürdürmektedir.
https://ekolojibirligi.org

Bir yanıt yazın

Top